Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Sevgili okuyucular, sizlere on puan değerinde bir genel kültür sorusu yöneltiyorum...-“Neue Haas Grotesk” ile “Helvetica” arasında ne fark vardır?Bilemediniz değil mi?

Lüzumsuz şeylere onca merakıma rağmen doğrusu şu dakikaya kadar ben de ayırt edemezdim. Her ikisinin de birer font ismi olduğunu biliyorum ama bu iki harf karakteri o kadar birbirine benzer ki, aralarındaki farkı değme kaligraf çözemez.

Çok mu önemli? Yoo, değil aslında.


Biz okuyucu takımı altı yaşından beri harflere âşinayızdır, ama onların aynı zamanda birer font karakteri taşımasıyla ilgilenmeyiz. Akrabalarımızdan, en yakınlarımızdan bile daha çok fontları görürüz; kitapta, gazetede, tablette, ekranda, bilgisayarda, çarşıda, tabelada, el ilanında, hatta ilaç prospektüslerinde. Bakmasına bakarız, okuruz da, onların hem estetik, hem endüstriyel boyutu olduğunu görmeyiz.

Mesela şu anda okuduğunuz yazının font karakteri Stag’dır ve bu “lüzumsuz” bilgiyi az önce gazetemizin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı’ya sorarak öğrendim. Görmeden baktığımız veya bakmadan gördüğümüz bu harfleri bazı sanatçılar tasarlıyor, bunların pek azı başarılı oluyor. Bizim gibilerin görmediği, gark etmediği harf karakterleri emek mahsulü birer sanat eseridir.


Üç gün önce 84 yaşında ölen Mike Parker, Neue Haas Grotesk adlı fontunu ele alıp, üzerinde son derece önemli (ama kolay kolay hissedilemeyen; bkz. yandaki fotoğraf) değişiklikler yaparak belki de dünyada en çok tanınan, kullanılan ve tabiatındaki saklı güzelliğinden ötürü fark edilmeyen Helvetica karakterini inşâ eden adamdı. Kaligraf kelimesi Türkçede harf tasarımcısı olarak karşılanıyor. Parker’in bir şapkası daha var ama: Harf tarihçisi imiş üstad, toprağı bol olsun.

Adam kıtlığında tarihçi geçinirim bir de, “harf tarihçisi” diye bir tarih dalı olduğunu yeni öğrendim.

Olsun; öğrenmek güzel bir şey. Türkiye’de güzel sanatlar fakültelerimizde kaligrafi dersi veriliyor; bu ders çerçevesinde herhalde harf tarihinden de bahsediliyor olsa gerektir. İnsanın yeniden talebe olup okuyası geliyor; adı bile baştan çıkarıcı: Harf Tarihi!

Böyle kışkırtıcı başlık taşıyan bir dersin talebesi olmaz mı insan?


Harf inkılabı 1928’de yapıldığına göre Latin harflerinin bizim toplumumuzda 85 senelik bir tarihi var. Peki, ondan önceki harflerimizin tarihçisi var mıdır?

Olmaz olur mu; Uğur Derman Hocamız var bir defa, sonra Muhittin Serin var, rahmetli Ali Alparslan var; başkaları da vardır mutlaka fakat şu anda hatırlayabildiğim bu isimler, hatırlayamadıklarım ise kusuruma bakmasınlar.

Şöyle böyle Türk kaligrafi sanatının (Hüsn-i Hatt) tarihini Selçuklu Türkleri’ne kadar götürebiliriz fakat kendi iç bütünlüğüne ve güzellik ölçülerine sahip yazı karakteri inşa edicileri (Ekol) ölçü tutarsak en az beş asır öncesine kadar gider asli harflerimizin tarihi.

Ve bizim harf tarihimiz, şu fakire göre siyasi tarihimizden çok daha parlak, kalıcı ve öğünülesi bir estetik destanıdır. O yüzdendir ki meselâ bu fakire göre sülüsü nesihten ayıramayan (bkz. 2. Fotoğraf) birisi çıkıp da “Şöyle milliyetçiyim, böyle medeniyetçiyim, milli kültüüür, ecdaaad...” diye tafralanabilme hakkına sahip olamaz.

Niçin?

Çünkü bu yazının tarihi birikimi etrafında şekillenen ince zevkler ve kültür, bir nevi metrik sistem gibidir. Bilumum İslâm sanatlarının temel ölçüsüdür. “Yahu nereden bileyim, hattat mıyım; niçin beni kargacık, burgacık şeylerden imtihana çekiyorsun ey hoca!” diye diklenmek ise caiz değildir.

Milliyetçi, medeniyetçi olmak kültür ister; kültür ise emek ister, azbuçuk ihtisas ister, bizim medeni ürünlerimizi tarihinin çağdaşlarıyla mukayese edecek ölçüde de dünya ahvalinden haberdar olmayı da iktizâ ettirir.

Ağır iş yani; iki satır şiir ezberleyip meydanlarda davudî sesle (lâkin yanlış vurgularla) inşâd etmekle bitmez.


“Ben eski harfleri bilmiyorum, beni yeni harflerden imtihan ediniz” diyecek olanlara işte başka bir sual: Eski harfleri bilmiyorsunuz, mazursunuz, peki Latin harflerinin estetiği ile alâkadar mısınız?

Yukarıda çıtlattık: Neue Haas Grotesk’le Helvetica’yı birbirinden ayıramıyoruz; peki Times ile Palatino’yu seçebilir miyiz hemen?

Farkındayım; sorular çok zor ve ben biraz insafsızlık ediyorum; bile bile yapıyorum çünkü burada temel mesele harf tarihi bilgisi veya hüsn-i hat sanatında uzmanlık sorgusu filan değil, güzel olanı aramak ve onu talep etmeye dair bir endişe uyansın istiyorum herkeste. Âmennâ, herkesten “Estet” derecesinde güzellik bilgisi talep etmek de insafsızlıktır lakin en azından kötüye ve çirkine hemen rıza göstermemek bâbında bir dikkat uyanmasını istemek de haksızlık mıdır?

Okuyucuyu bu hususlarda biraz kışkırtmak istiyorum.

Biraz renk bilgisiyle donanmak, tenasüp duygusunu geliştirecek derecede göz terbiyesi edinmek, doğru örneklere bakmak, evimizde pahalı olması lazım gelmeyen fakat zevkli ve güzel eşyaları seçme hakkımızı kullanmak gerekiyor.

Hayır, hakikati güzelliğe feda etmek değil bu; imkânlar içinde güzeli taleb etmek.


Bir küçücük gazete haberinden nerelere geldik!

Not: Mike Parker’i daha iyi tanımak ve kaligrafi sanatının büyüsüne dokunmak isteyenler, bilgisayarın arama çubuğuna Helvetica (2007) yazarak 80 dakikalık bu müthiş belgesel filmi seyredebilirler.