Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Islam tarihi biraz da Islam-Hiristiyan catismalarinin tarihidir; ne var ki Emevi ordularinin Dogu Roma (Rum) ile tutustugu muharebelerden baslayarak Korfez Harbi'ne kadar cereyan eden her catismanin dini bir sebep veya gerilimden kaynaklandigini soyleyemeyiz; esasen bu munasebetler siyaset faktoru ihmal edildiginde anlasilir olmaktan cikarlar.

Bizim nokta-i nazarimizdan Hiristiyanlik, ezeli ve surekli Islam vakiasinin tarihi bir epizodundan ibarettir ve Kur'an, erbabina malum ve musellem oldugu uzere ehl-i kitab'a "kafir" nazariyla bakmak yerine, onlara adeta "mustakbel Musluman" muamelesi reva gorur, "Ey Ehl-i kitab! Ibrahim hakkinda neden cekisiyorsunuz? Tevrat da Incil de ondan sonra indirildi (...) Ibrahim ne bir Yahudi'ydi ne de bir Hiristiyan. O, sadece hanif bir Muslumandi. O musriklerden degildi." (3/65, 67) demek suretiyle musterek atamiz Hazreti Ibrahim'in vasiflarinda birlesmeyi isaretler. Al-i Imran Suresi'nin 75. ve 113. ayetleri ehl-i kitab icinde emanete riayet eden, Allah'a itaatte kusur gostermeyen, hak ve adaleti ayakta tutan ve gece saatlerinde secdelere kapanip zikreden kisilerin varligini da hatirlatir ve 64. ayette Muslumanlarla ehl-i kitab arasindaki istirak ve iltisak (kaynasma, birlesme, temas) noktalarini soyle belirler: "De ki: "Ey ehl-i kitab! Sizin ve bizim aramizda ayni olan su soze gelin: Allah'tan baskasina kulluk etmeyelim, O'na hicbir seyi ortak kosmayalim, Allah'i birakip da birbirimizi rablar edinmeyelim." Eger yuz cevirirlerse soyle soyle: "Sahit olun, biz Muslumanlariz."

Fethullah Hocaefendi ile Papa arasindaki gorusmenin ayrintilarini okudugumda birbirinden farkli iki alem oldugunu zannettigimiz Islam ve Hiristiyan dunyasinin aslinda ne kadar cok musteregi oldugunu bir kere daha hatirladim. Bu istirak noktalari zannimca Hiristiyan dunyasinda pek az bilinen ve talim edilen hakikatlerdir; Hiristiyanlar vasati itibarla Hazreti Isa'yi kendi nokta-i nazarlarindan son peygamber kabul etmekle biz Muslumanlara karsi nisbeten daha sert bir tarihi bakis acisi gelistirmis bulunuyorlar. Buna mukabil yukarida ozetlemeye calistigim Kur'an yaklasiminin -yine vasati itibarla- bizde de pek yaygin bir bilgi halinde tasindigi soylenemez. Bu cercevede ziyaretin evvela iki "komsu" alem arasinda bir anlayis ve sempati alakasi ciceklendirmesini kuvvetle umid edebiliriz. Allah'tan baskasina kulluk etmemek, ona gizli ve acik niyetle ortak kosmamak, emanet ehli olmak ve hakki tutup yukseltmek gibi vasiflarda bu iki dunyanin samimi bir muarefe ve isbirligi icine girdigini tahayyul ediniz; dunya barisi icin bu ne kadar buyuk bir adim olurdu ve Riza-yi Bari'yi ne kadar hosnud ederdi.

Bu gorusmenin aktorleri, bizatihi bu gorusmenin kendisinden ve anlamindan daha buyuk onem tasimiyor; cunku eger bu mulakat murad olundugu uzere semereli ve devamli neticeler verecek olursa, ortaya cikmasi muhtemel anlayis, itidal ve hurmetten hemen butun insanlik istifade edebilecektir. Dar vadeli kucuk hesaplar yuzunden komsunun komsuyla dalasmaya tesne oldugu diplomasi sahninda ezeli ve ebedi hakikatleri terennum ederek tansiyonu dusuren, yuksek harareti ilimanlastiran ve kalici degerleri hatirlatan vakur isaretlere cok ihtiyacimiz var.

Bu gorusmede Hocaefendi tarafindan teklif edilen ve uc Ibrahimi dinin ihtiyaclarina cevap veren yeni bir Harran Universitesi fikrinden heyecan duymayan bir insaf sahibi tahayyul edilebilir mi? Simdi gozlerinizi kapatip boyle bir universitenin teskil edildigini, lisans seviyesinden baslamak uzere doktora otesi kurlara kadar her seviyede kaliteli bir mufredatin tatbik edildigini, koridorlarda, amfilerde, bahcelerde Hiristiyan, Musluman ve Musevi talebelerin, ogretim uyelerinin merhabalasip ayakustu sicak sohbetler pisirdigini, ogrencilerin misafir statusuyle caprazlama ders ve seminerlere katildigini, her yil ferden veya mustereken ilmi toplantilar tertib edildigini, bu egitim kurumunun dunyanin her yanindan ogrenci cezbettigini ve ustelik bu guzelliklerin Ibrahimi gelenege vatan olmus bir cografyanin kalbinde, Harran'da gerceklestirildigini dusunun; kuvveden fiile gecmesi bir yana tasavvuru bile "Ibrahimi" bir nukte degil mi ve bu universite gunun birinde tesekkul ederse isminin Hazreti Ibrahim'e izafe edilmesi, o buyuk ruhu sad etmez mi?

Umid edelim ki bu mulakat, kalici ve uzun bir "anlayis" ortamina baslangic teskil etsin; netice itibariyle Seyh Sadi merhumun dedigi gibi, "Ademogullari birbirinin uzvu gibidir" ve gunun birinde hepimizin hesaba cekilecegi o buyuk gun butun beseriyeti istiab edecektir.

Coktandir "buyuk" dusunmeyi unutmustuk; zihnimizi ve ufkumuzu cemberleyen onca aleladeligin ortasinda bize kurevi heyecan ve perspektifler acanlara sukran borcluyuz.