Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Sen bana böyle yaptığın için şimdi benim de bu şekilde davranma hakkım var" noktasının geçilmiş olduğuna herkesin inanması lâzım. Bahane üreten illiyetlerin ilmeğinden yakalayıp "ama ben haklıyım" iddiasından vazgeçmek erdeminden bahsetmeliyiz.

Daha açık konuşalım; Bozüyük'teki olaylar hakkında daha etraflı bilgi edinmek için birkaç gazeteyi inceledim, işin içinden çıkamadım. Bırakınız kimin haklı olduğunu, ne olup bittiğini anlamak bile güç. Olmaması gereken bir şeyler olmuş orada. Bahânesi yok, müdâfaası olmaz. "Kavgada yumruk sayılmaz" diye bir lâf vardır; ilk yumruğu kimin attığını bırakalım; kavganın kendine mahsus psikolojisi vardır, kavga başlayınca o psikoloji işlemeye başlar. Söz biter.

Söz bitti mi? Âlâmetler öyle gösteriyor; olsun, yine de konuşmaya, anlamaya, anlaşmaya güvenmek, desteklemek lâzım. Bu ortamda en kolayı kışkırtmayı tercih etmektir. Bağdat'taki köprü faciasını hatırlayınız, "canlı bomba var!" sözü bine yakın insanın katline yol açıyor, halbuki hiçbir canlı bomba bin kişiyi birden öldüremez. Panik anlarında kitle kendi aklıyla hareket etmez, kalabalığın insiyâkini, güdülerini takib eder; ne yazık ki kalabalıkların rûhu yoktur, heyecanı, korkuları, hırsı, intikam duygusu orada daima "güdü" halindedir, "insânî muhakeme" katına yükselebilmesi mümkün olmaz. Onun içindir ki "fert", yığın hareketlerini daima bir yere tutunup kendini kitlenin akışının dışında tutarak izler ve tavrını şahsi gözlemlerine göre tayin eden kişidir biraz da.

PKK'yı destekleyen göstericilere hitab eden "söz" hangisidir; onu aramalı. Onlara, "bu yaptığınız tam da ülkeyi bölmeye yarıyor; bu yol iç kavgaya gider ve iç kavga, kavganın taraftarlarından başka herkesin işine gelir" ikazında bulunsak söz yerine varır mı? Bu kabil kitle örgütlerinde fertlerin söz hakkı olmaz, örgütün tâlimatları yerine getirilir. Kalabalığı teşkil eden fertlerin her biri ise eğitim süreçleri neticesinde birer kesin inançlı haline getirilmiştir; muhatap bulamazsınız. Söz söylemeye ve dinlemeye muhatap değildir ama bir yangını tutuşturacak fitili ateşlemeyi pekâlâ becerebilir. Adam yıkmaya muktedirdir ama meselenin "yapmak" bâbında lâşeydir. Sözün tükendiğini hissetmek ne kadar ümit kırıcı.

Lâmı cimi yok, bu şeytan kumpasını sağduyu ile, sabırla, temkinle bozmak lâzım. Göstericilerin maksadı kitle çatışmalarını tahrik etmek ise temkinden başka çare yok; çünkü provokatörler gayet iyi biliyor ki onlar için başarı, kavgadan galip çıkmak değil, kavgayı başlatabilmektir. Evet acı bir ilâç ama görünürde o acı ilâçtan başka pratik şifâ unsuru yok. Rauf Tamer ağabeyimiz bu yaklaşımı tenkid ediyor; mantıken haklıdır ama bu gidişatın önü alınmadığı takdirde nelerin olabileceğini tahayyül etmek mantığa gîran geliyor.

Bu arada muhtelif internet sitelerinde son derece garip, kışkırtıcı yayınlar başladı. Tesadüfle izah edilemeyecek kadar gençleri sokağa itici, vatanperverlik hissini galeyana dönüştürücü mahiyette, neredeyse dudak uçuklatan, kindar yazılarla karşılaşıyoruz. Bugünün vatanperverliği, sebebi ve muharriki ne olursa olsun huzura bıçak çekmek ve bıçak çekenlerin tuzağındaki yeme meyl etmektir. Gençlik heyecanı ve millî duygular böyle zamanlarda insanları kahramanlık gösterilerine, fevrî çıkışlara yöneltebilir. Öyle nâzik zamandayız ki olay çıkartmak isteyenle olayın çıkmasına vesile olan arasında, işin neticesi bakımından fark yok.

Aman basiret, aman temkin; ille de sabır, ille de sabır!