Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Şövalyelik ahlâkında belden aşağı vurmak, atından düşene kılıç çekmek, çocuk, kadın, yaşlı, hasta ve mâlul gibi kendini savunamaz kimseleri çatışmada taraf saymak yoktur; o yüzden şövalyelik bir askeri sıfat olmaktan önce insâni bir yükseliş, beşeri bir haslettir.

Ortaçağlar çoktan sona erdiyse de şövalyelik ölmedi, civanmertlerin, hakşinasların, "El Hakk ya'lu ve lâ yu'la aleyh" düsturunu vicdanlarında mıh gibi taşıyanların, mürüvvetmendlerin, mertlerin belkemiğini dik tutan kimyâda hâlâ yaşıyor ama her kalleşlikte ölesiye yaralanıyor, sarsılıyor, dizlerinin bağı çözülüyor.

Van Rektörünün dedesi ve babaannesi Ermeni asıllı imiş; günlerdir iltihaplı bir ağrı gibi dedikodu ikliminde döneleyip duran bu fiskosun belgesi yayınlandı dün bir gazetede.

Kendimi aşağılanmış, hakarete uğramış, küçülmüş hissettim. Bu gazetecilikse öyle gazetecilik olmaz olsun, araştırmacılıksa ona da lânet. Ne Müslümanlıkla alâkası var, ne vatanperverlikle; bunun adı kalleşlik.

Belgeyi yayınlayan gazeteci "Ermeni'den dönmek kabahat değil ama bu bilgiyi niçin sakladılar?" diye soruyor, daha doğrusu bu soruyu sormaya cür'et edebiliyor!

Ar damarının çatladığı yerdir burası; çünkü bu ülkede hiç kimse hangi asıldan geldiğini açıklamak, isbat etmek zorunda değil, olmamalı. Nüfus kayıtlarına gömülmüş ayrıntıları karga gibi didikleyerek çirkin mânâlar çıkarmaya kalkışmak ise tek kelimeyle kalleşlik.

Tarihçiler iyi bilir, bu memlekete bütün varı ve samimiyeti ile hizmet eden eli öpülesi Ermeniler de olduğu gibi eba an ced Türk-İslâm olduğu halde ülkesine büyük kötülüklerde bulunan Türkler de vardır. Aptallık, beceriksizlik, dar kafalılık hiçbir dinin ve cinsin özelliği değil, kezâ tersi de öyle. İnsanların kabaca ikiye ayrıldığını geç öğrendim; iyiler ve kötüler: Mertler ve nâmertler, güvenilir olanlar ve kalleşler! Sağcı-solcu, Müslüman-Ermeni, Türk-Rum, vatanperver-vatan haini gibi etiketler karakteri tarif etmiyor. Karakter, birkaç günde solcu veya sağcı, iktidar yağdanlığı veya muhalif olabilmek kadar kolay iktisap edilmiyor çünkü; karakter rûhun dışa aksediş biçimidir, içte yoksa dışardan imaj soytarılıklarıyla var gibi gösteremezsiniz zaten.

Van rektörüne bu konuda son derece ayıp edilmiştir; sadece ona değil, dedesi, ninesi "muhtedi" sıfatını taşıyan herkese çok ayıp edilmiştir. Müslümanlık kelime-i şehâdetle başlamaz mı, yüz sene önce yapılmış tercihleri hâlâ sorgulamak ırkçılığın ve dini fanatizmin en kerih görüntüsü değil mi?

Evet, insanlar kabaca ikiye ayrılır: "Yeter söz milletin" başlığı altında isteyene kimlik bildirmeksizin akıllarına esen herkes aleyhinde saçmalama hakkı tanıyan bir gazeteciyi hangi sınıfa koymam gerektiğini düşünüp duruyorum. En iyisi siz karar veriniz: "Bir grup TRT çalışanı" imzasıyla bu gazeteciye bir mektup gönderilmiş; özeti şu: "TRT Genel Müdürlüğü'nü vekâleten yürüten Ali Güneş aslında bir 'İmam'dır. Sakarya'nın bir köyünde vaktiyle imamlık yapmıştı". Ardından diyorlar ki, "Anayasal bir kuruluş olan TRT Genel Müdürlüğü bu kadar ucuzladı mı?" İkinci iddia ise TRT Genel müdür program yardımcılığına getirilen Muhsin Mete ile ilgili; (o çok şerefli) bir grup TRT çalışanı diyor ki: "Muhsin Mete cemaatçidir. Daha önce Kültür Bakanlığı'na genel müdür olmasını Cumhurbaşkanı reddetmişti. Öyleyse Atatürk İlke ve Devrimlerine karşı birisi olduğu Cumhurbaşkanlığınca tesbit edilmiştir. Lütfen anayasal bir kuruluş olan TRT'ye sahip çıkalım."


Müstehcenlik sadece açık saçıklık değildir aziz okuyucular; işbu mektup dahi kaleme alanı ve yayınlayanı ile "istihcân" dairesindedir.

Evet evet, insanlar kabaca ikiye ayrılıyor!