Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Adam günahkâr; vefat edip öteki tarafa intikal edince tartıda ne kadar yaramaz biri olduğu anlaşılıp doğruca zebaniler tarafından cehenneme buyur ediliyor. Bizimki kapıdan bakıyor ki durumlar iyi değil, feryat, figan, işkence, baskı, dayak... felâket!..

Cehennemin kapısı üzerine kapatılmadan önce dönüp zebaniye diyor ki:

-Bu yaptığınız baskılar, kabir azabı filan hiç hoş değil; buraya gelenlere böyle kötü davrandığınız işitildikçe kimse buralara gelmek istemiyor, haberiniz olsun!

Siz bu fıkraya bir mim koyun, şimdi bir başka konuya geçelim.

Kendi haline bırakıldığında Türkiye'nin ne kadar hızla kötü yola düşeceği ve teokratik bir devlet olacağı yolunda mütemadiyen aragazı veren haberlere bayılıyorum. Bunlardan biri şöyleydi: Gazete okuyucusu umumi tuvalete giriyor; bakıyor ki adamın biri resmen ve alenen lavaboda abdest almakta! Adamın kanı donuyor, tüyü-tüsü tiken tiken oluyor ve hemen gazetesinin laik yazarına hitaben kâğıda kaleme sarılıyor,

-Üstelik abdest alırken bu adam, bıyığından sular damlatarak etrafına 'n'aaber, bakın nasıl kamusal alanların orta yerinde abdest alıyorum, çatlayın işte, ooh' diye hava atıyordu!

Yok daha neler demeyin; aynen öyle. Resmi kurumlardaki umumi tuvaletlerde, kamu alanı fikrine ne türlü hakaretler yapıldığını ise i'zanınıza havale ediyorum!

Netekim bakınız Milliyet gazetesinin haberine göre molla kılıklı adamın biri cübbeyle uçağa binip "yanıma hatun kişi oturtmayın; feylim bozulur" diye cazgırlık etmeye kalkışmış. Tüyler ürpertici hadiseye baştan sona şahitlik eden E. adındaki duyarlı yurttaşımız, yaşadıklarını en az kendisi kadar duyarlı bir yazara aktarmasa nereden bilecektik?

Haber, birbiriyle bağlantılı irtica konsepti metinleriyle uzayıp gidiyor; meselâ bir süre önce kalkışa hazırlanan uçak rötar yapınca iki yolcu aprona inerek bir güzel namaz kılmışlar da kimse de "hoop hemşerim" dememişmiş. Zaten editör, haberin sonuna apronda deve kesilmesi meselesini bağlamayı da ihmal etmemiş ve bu arada uçuş uzmanları derneği yetkililerinin tüyler ürpertici açıklamaları ile haberi bir güzel aranje etmiş; Dispeçerler Derneği yetkilisine göre bazı yolcular pilota, "hele uçağın burnunu kıbleye çevir kardaş, iki el namaz kılayım da sonra rotana dönersin" deyu haber yollarken hostes kızlarımız da "kıble kalbimizde hacı amca" diyerek vaziyeti idare ediyorlarmış!

Müthiş bir aymazlık! Getireceksin bu yolcuyu çıkış kapısına, "kapıdan çık, kanatlara doğru yürü; iki metre sonra sola dön, mescidimiz oradadır hacıemmi" diyeceksin, göklerdeki irtica olaylarını henüz organize olmadan ezeceksin!

Neyse, şimdi yine fıkraya dönelim. Ben diyorum ki naçizâne, "bu memlekette cahil var, gerici var, mürteci var, hatta teokrasi ve hilafet yanlısı bile çok aransa birkaç tane bulunur ama bunların nesli kesilse bile, şu kafayla haber yapan gazeteciler oldukça tez zamanda yenileri çıkar"

Siz böyle "vurdukça", burada irtica artıyor kardeşim; siz böyle tahrik edici haberler döşendikçe benim burada cübbe giyip uçağa binerek pilota, "uçağı kıbleye çevir pilotcubaşı, on beş dakikalığına da uçağı havada kımıldatmadan beklet" diyesim geliyor, kendimi zabtedemiyorum; bütün lavabolarda abdest tazeleyip, şehirlerarası yollardaki bütün tesis camilerde ikişer rekat tahiyyatül mescid namazı kılasım geliyor. Tahrik oluyorum; içimden gelmese de her sene Kurban Bayramı'nı hac mevsimine denk düşüren bu garip canlı türüne inat fiyaka için ibadet edip, şunları hasetten çatlatmak istiyorum.

Ha, gayret; siz oradan ben buradan biraz daha çabalarsak Cumhuriyet'i yıkıp yerine teokratik hilafet devleti kurulması yakındır; aha buraya yazdım: Dört yüz sene sabreden görür.