Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İrtica kelimesinin lisanımızdaki ömrü neredeyse bir asra yaklaşıyor. İİ. Meşrutiyet devrinin fikir dünyamıza hediye ettiği bu mel'un kavram, o günden beridir varlığıyla, yokluğuyla, hakkında beslenen endişe ve korkularla hayatımızı etkiliyor.

Daha düne kadar ithamların en korkuncu sayıldığı halde bugün neredeyse evcil bir kafes hayvanı gibi sevimli tedailere bürünüveren "komünist" suçlamasının tez elden çaptan düştüğü hatırlanırsa, "irtica"nın yaklaşık bir asırdır sürdüğü saltanatın ne kadar uzun ömürlü olduğu da anlaşılabilir. İrticai dilden düşürmüyoruz çünkü o komünist, faşist, revizyonist gibi ideolojik bir adres değil, aşağılık bir sıfat; "pis, ahlaksız, hırsız" kavramları ne kadar yaşarsa, lisanımızda ve fikir alemimizde "mürteci" sıfatı da muammer olacak. İrticadan vazgeçmiyoruz çünkü kullanışlı ve her zaman bu sıfatla suçlanan kişiyi hemen savunma pozisyonuna itiveriyor; "murteci" suçlaması, ortada hiçbir şey olmadığı halde itham sahibine avantaj sağlarken, itham edileni müdafaa haline düşürüyor.

İrtica yine dillerde ve ağızlarda sarmısak geğirtisi gibi nahoş kokular saçarak tedavülde; bu lafzin yaygınlaştığında biliniz ki mantık çerçevesinde yürütülmesi gereken fikir münakaşasında barut tükenmiş ve sıra yerden çamur alıp sağa sola yapıştırmaya gelmiştir. Türk fikir ve siyaset hayatında ne zaman bu mel'un kavram dalgalansa fikrin haysiyeti paçavra gibi yerlerde sürünmüştür. 31 Mart rezaletinin akabinde İstanbul'da sokak köşelerinde kurulan darağaçlarında sallandırılan insanların göğsüne de aynı mahiyette bir yafta iliştirilmişti; "İrtica'a meyl-i mahsus"; bugün de "İrtica'a meyl-i mahsus" yaftası bir fitne bayrağı gibi dalgalanmakta.

İrtica beyhude bir kavram mı; hayır! Bu memlekette mürteci yok mu; elbette var! Lakin bu çirkin sıfatın vara-yoga bir itham çamuru gibi sıçratılması fena. İrtica, hiçbir düşüncenin masun kalamayacağı bir hamakat pozisyonu: Akademiden bürokrasiye, mülkiyeden, hür fikir mahfillerine kadar sızamayacağı vasat yok meretin. Mel'un hem sağcıdır, hem solcu; kimi zaman din adına ufunet neşreder, kimi zaman ilim adına; hem statükocu, hem ilerleme aşığı görünür; her renge bürünür; her kabin şeklini alır. Lakin esef etmeli ki bugün irtica ithamının gözle görünür tek adresi var; aralarında tefrik yapma ihtiyacı pek hissedilmeksizin bütün Müslümanları ima eden bir cürüm ilamı haline gelmiştir "mürteci". Herkesin yobazlığı kendisine mahsus bir sıfatla tarif edilirken dindarlığıyla maruf kişi ve kurumlar nedense hep "mürteci, gerici" ismiyle damgalanır.

Mesele o değil:

Elbette bu memlekette, kamuoyunda önünde dini kimliğiyle tanınmaya itina gösteren insanlar arasında da yobaz var; bu kaçınılmaz bir şey ve manasız bir müdafaa gayretiyle olanı yok gibi göstermek de doğru olmaz; lakin meselenin püf noktası şu: Dindar geçinenler arasındaki yobaz, sistem için bir tehlike teşkil etmiyor aslında; mürteci kuvvet ve kudrete itaat edecek noktayı sezer, bilir ve duruma uygun davranışı insiyakiyle seçer; mürteci, sistem ve rejim için değil, bizatihi din için, has ismiyle İslam için en büyük tehlikedir; çünkü ışığı çalarak beslenir, hüsnüniyeti kemirerek güçlenir ve akl-ı selimi yok ederek büyür. Arsızdır, pişkindir, cebindir; asalak gibi kendisini ait hissettiği uzviyete zarar vererek hayat bulur; kararlı değil inatçıdır; cesur değil saldırgandır; fatin değil hesabıdır; mehabetli değil kibirlidir; akıllı değil kurnazdır. Yobaz o topluluktur ki, hangi bünyeye ait olursa olsun benzer davranır.

Rejim tehlikede bahanesiyle telaşa kapılanlara gülmeli mi, ağlamalı mı bilmem; bu memlekette rejim değil akl-ı selim tehlikede; dürüstlük, berraklık ve doğruluk gibi değerler risk altında ve üstelik rejim, irtica ile mücadele etmek için gerekli avadanlığa sahip bulunmamakta; endişem odur ki irtica ile mücadele edeceğim derken aslında irticain karşısında muhkem bir duvar gibi duran o büyük, sessiz ve derin kitle rencide edilmesin.

Herkes evvela kendi yobazını teşhis etmekle işe başlamalı; bu memlekette kendi bünyesinde "gerici" barındırmak sadece o masum, sessiz ve derin kitlenin inhisarında olamaz.