Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nin yedinci cildi de yayınlandı. Yapı Kredi Yayınları'nın bu hizmeti, gazete köşelerine sıkışmış küçük teşekkürlerle geçiştirilecek cinsten değil; hâfızasını kaybetmiş bir insana, ömrünün on senelik kısmını yeniden hatırlatmak cinsinden bir şey: Seyahatnâme'nin bende bıraktığı tesir, tam mânâsıyla bir hâfıza tazeleme ameliyesidir.

Meraklısı bilir, daha önce de Seyahatnâme'nin muhtelif neşirleri yapıldı ama hiçbiri, titizlik ve aslına sadâkat bakımından YKY neşri ile mukayese edilemez. Kusursuz ve mükemmel değil elbette: Evliya Çelebi Seyahatnâmesi ile uğraşmak, kimi zaman altından asla kalkılamayacak lisan, etnoğrafya, etimoloji, tarih, topoğrafya, toponimi (yer adları ile uğraşan ilim dalı) problemlerinin labirentlerinde ömür tüketmek demek. Muhtemelen Evliya Çelebi'nin not tutarken düştüğü muhtemel yanlışlıkları, aradan geçen üçbuçuk asırdan sonra tashih etmek kolay değil. Bu bakımdan sadece 7. cildi yayına hazırlayan Sayın Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankoff'a değil, projeye yıllardır emek ve sabır bezleden herkese şükrânlarımızı ifâde etmeliyiz.

Seyahatnâme, harc"ı âlem bir eser değil; yazıldığı hâline sadâkat göstererek yeni alfabeye aktarılan metni fazlaca takılmaksızın okuyabilecek ve okuduğundan lezzet alacak erbâb"ı zevkin sayısı kaçla ifâde edilir bilemem fakat herkes bilmeli ki Seyahatnâme, yerine göre insanı merakla kendisine bend eden ve son derece renkli anlatımıyla değme macerâ veya tarihi romanlarına taş çıkartacak bir sürükleyiciliğe sahip. Biraz mürekkep yalamışlar arasında Evliyâ'nın mübalağacılığından ötürü güvenilmez bir müşahit olduğu iddiası efsâne gibi yayılmıştır ki, bu yersiz söylentinin, okuduğu metne doğru"dürüst nüfuz edemeyen safderûn kişiler tarafından üstünkörü verilmiş hükümlerden ibaret olduğu açıktır; bu gibi mübalağası sonradan anlaşılan bilgiler, Evliyâ Çelebi'nin, başka ağızlardan aktardığı ve doğrulamaya asla vakit bulamayacağı "mesmûat"tan (şifâhi yolla derlediği bilgilerden) ibarettir ve biz bugün Evliyâ Çelebi'ye, çoğu zaman meşakkat ve binbir zahmet ile geçen yolculukları esnasında derlediği her bilgiden ötürü (bazıları hakikaten mübalağalı olsa bile mânevi şükrân borçluyuz. Meseleye bir de şöyle bakmalı; Evliya Çelebi hiç yaşamasaydı veya çağdaşları gibi alelâde bir hayatı tamamlayıp, iki satır not bırakmadan göçüp gitseydi neler kaybetmiş olurduk? Neler kazandığımızı bilenler, ancak bu müthiş eserin derûnuna girmek zahmetine katlanabilenlerdir. Şükran arzımı bir kere daha tâzeledikten sonra sitem faslına geçebilirim; n'olaydı her cildin sonuna bir de bütün ayrıntıları hassasiyetle işlenmiş büyük paftalı, renkli haritalar ilave edilebileydi! Osmanlı Devleti'nin asıl topoğrafyası, Evliyâ'mızın karış be karış gezerek kâğıda geçirdiği, tatlı diliyle, aşk ve şevkle kaydettiği yerlerden ibarettir bir bakıma. "Bekâra hanım boşamak kolay" fehvâsıyla devam ediyorum: N'olaydı, Evliyâ'nın tasvir ettiği beldelerin, mühim geçitlerin, konaklama yerlerinin, kalelerin, köprülerin, sarayların, hanların, mâbetlerin, beldelerin bugünkü halini gösteren fotoğraflar eklenebileydi; n'olaydı bugün el altındaki lügâtlerde bile bulunmayan, ancak mütehassısların kullanabildiği tarama ve etimoloji sözlüklerinde izine rastlanabilen bazı kelime ve kavramlar için dipnot yerine küçük açıklamalar ilâve edilebileydi! Belki eseri baskıya hazırlamak için gerekli süre uzayacak, baskı masrafları ve mâliyeti artacak, bizler için gecesini gündüzüne katıp bu "demir leblebi"yi günümüz alfabesine çeviren meçhul kahramanların saçları daha erken ağaracaktı ama biz netice itibariyle bu muhteşem eseri bir lise talebesinin önüne koyup, "oku da gör" diyebilecektik; "oku da gör bakalım ders kitaplarındaki tarihe benziyor mu?"; "oku ve anla bakalım, uzak dedelerin hangi dille konuşuyor, nasıl dua ediyor, öfkelenince nasıl küfrediyor, ölümü hangi kelimelerle göğüslüyordu?"; "oku ve anla, dedelerin dünya işlerini nasıl yorumlardı, buhran anlarında nasıl davranırdı, hangi şakalara gülerler, neyin kaybından acı duyar ve teessürlerini nasıl ifade ederlerdi?" Açık konuşalım, bunca özelliği bünyesinde toplayan bir başka eserimiz yok bizim.

"Efendim, hem pahalı hem de anlamıyoruz, üstelik sınırlı sayıda basıldığı için her tarafta bulunmuyor bile, ne yapalım böyle yayını" diyemezsiniz; dememelisiniz: (Doğru, herkesin Recep Ayyıldız gibi bir ahbabı nereden olsun?) Lâkin babadan kalma iki buçuk metrelik hisseli, şüyûlu arsa parçasına nasıl sahip çıkıyorsak öyle sahiplenmeliyiz Seyahatnâme'yi. İlmî kriterlere itaat eden neşir tamamlandıktan sonra eseri esas tutarak yüzlerce yeni yayın yapılabilir ve mutlaka yapılmalı. Yüzlerce film senaryosu, roman, hikâye, masal var bu eserde ama bundan ibaret değil; Evliyâ, yaşadığı devrin tarihini de yazmış ve hem nasıl yazmış!

Sitem sayılmaz, daha çok temenni; inşallah bundan sonra yeni baskılar yapılırken temennilerim hatırlanır. Bize düşen, minnetimizi bir kere daha ifade etmek şimdi. Sağ olun ey yayıncılar ve emeği geçen isimsiz kahramanlar: Allah sizden râzı olsun! Ey Evliya Çelebi, rûhûn rahmet diledi; Çelebi için dahi Fâtihâ!