Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İşte bu öyle bir gün; haber cazgırları bir haftadan beri "İstanbul'a kar yağacak, estek olacak, köstek olacak" diye ortalığa velvele saladursun, "lütûf" önceki gün gecenin erken saatlerinde, yağış alâmetlerini hâmil öncü ve nemli rüzgârlarını gönderdikten sonra kurdun kuşun sofra başında toplandığı gaflet saatlerinde yeryüzüne iniverdi.

Sade arz değil içimiz aydınlandı, gece rûşen oldu. Koyu gri ile beyazımsı bir pembe sarmaş dolaş olup kar saltanatının gökkubbesini üzerimize örttüler.

...

Kardır yağan üstümüze geceden, / Yağmurlu, karanlık bir düşünceden, / Ormanın uğultusuyla birlikte / Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte / Kar yağıyor üstümüze, inceden.

...

Hiç yağmayabilirdi değil, hiç olmayabilirdi; izahı şaşırtıcı derecede kolaydır; "Göğün yüksekliklerinde soğuk hava katmanı ile karşılaşan su buharı kristalleşerek..." Anladık, dolu da aşağı yukarı aynı tarzda oluşuyor ama kar yağışındaki ihtişamlı estetik doluda yok. Dolu hışım gibi iner, vurur, incitir, onbeş dakikada yağmamışa döner.

Kar, pâdişahların tahta cülûs etmesi gibi iniyor, incitmiyor örtüyor; kırmıyor, muhafaza ediyor ve bize eşyâdan bir başka sûret gösteriyor.

...

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin, / Unutulmuş güzel şarkılar için / Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan, / Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan / Sesin nerde kaldı, kar içindesin!

...

Gevrek çam dallarını ağırlığıyla kırılma raddelerinde esnetecek raddelere geldi; resmen "tozuyor" ve Karacaoğlan'ın bir mısra'da kuruverdiği o müthiş iklime sürüklüyor hepimizi; kar değil ibret yağıyor, "bakışınızı değiştirin, hayâl gücünüzü kamçılayın, sâkinleşip durulun, eşyânın bir de bu türlü hâli var" diye fısıldıyor.

Dışardan gençlerin, çocukların sevinç çığlıkları aksediyor içeriye. Camlarda kar buğusu. Demliğin emziğinde çay suyu Elif Elif diye sızlanmakta.

...

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam! / Uyandırmayın beni, uyanamam. / Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına, / Allah aşkına, gök, deniz aşkına / Yağsın kar üstümüze buram buram...

...

Çocukluğumuza dönüyoruz; gök yine gri kızıl. Beraber yaşadığımız ağaçlar dallarına ilişen kar öbekleri gelinlik midir, kefen mi, düşünmeden kar saltanatının yeryüzüne yaydığı muhteşem otağın altında parmak uçları morarıp "buyana" kadar bir beylik umûrunu bölüşüyoruz. Bugünün sultanı odur. Elma gibi kızarmış çocuk yanaklarının hanelere götürdüğü odur; hayatın güzelliğine dair bir ince fasıl.

...

Buğulandıkça yüzü her aynanın / Beyaz dokusunda bu saf rüyanın / Göğe uzanır -tek, tenha- bir kamış / Sırf unutmak için, unutmak ey kış! / Büyük yalnızlığını dünyanın.

...

Siz, her kar tanesinde ille de bir toz zerreciği bulunduğunu biliyor muydunuz meselâ ve her tanenin ille de altı kollu, ille de muntazam açılarla birbirinden ayrılıp budaklanan ikiyüz farklı buz kristalinden mürekkep bir yapı sergilediği, bu yapının onda dokuz itibariyle havadan ibaret olduğunu ve ille de her birinin ötekinden parmakizi gibi farklı karakterde biçimlendiğini?

...

Türkçe'nin en güzel kar şiirini kaleme alan Ahmet Muhib Dranas'a rahmet vesilesi olsun; ihtişâmı tek mısrâda yakalayan Karacaoğlan da rahmet istemektedir her kar yağışında.

Kar yağdı da böyle oldu; hepimize göz aydınlığı.