Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bundan otuz-kırk sene önce Kerkük ismi, milliyetçi çevrelerde Turan ülküsünün ete-kemiğe büründüğü en yakın ve en uzak sembol isimlerinden biriydi. Yakındı çünkü Kerkük, harita üzerinde Urfa'ya, Gaziantep'e, Diyarbakır'a çok yakın görünüyordu; en azından Buhara'ya, Semerkand'a, Kırım'a göre daha yakın. Uzaktı çünkü o günlerin seyahat ve haberleşme imkânları içinde Kerkük herhangi bir TC vatandaşının pasaportunu cebine koyup gidemeyeceği, hâlinden haberdar olamayacağı bir diktatörlük rejimi altında bunalıyordu. O uzaklığı biraz yakınımıza getiren, Kerküklü arkadaşlarımızdı. Aynı yurtlarda, fakültelerde beraber olduğumuz Kerküklü öğrenciler bize Kerkük'ün başına gelen 1959 felaketini anlatır, Kerkük hoyratları okur, türküler söylerlerdi; buna mukabil o günlerin resmî dış politikası, Türkiye'nin dışında yaşayan Türkleri görmezden gelmek üzerine kurulmuştu; bu gibi meseleler hakkında Dışişleri sözcüleri, “Yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek yan çizer, içişlerine karışmama ilkesinden dem vururlardı.

NE TALİHSİZ BAŞIN VAR KERKÜK?

Kerkük isminin Türk dış politikasının en çetrefil meselelerinden biri hâline gelmesi, ABD'nin Irak'ı işgal maksadıyla topraklarımızı kullanmak için talepte bulunmasıyla başladı. Meclis 'Tezkere'yi kabul etmedi. Bunun üzerine ABD, duyduğu hayal kırıklığını işgal esnasında uyguladığı hoyrat ve tuhaf politikalarla açığa vurdu. Bağdat'ın işgal edilmesinden sonra Irak'ın içişlerine karışmak bir yana, bizzat idare etmeye başlayan ABD, Kerkük'ü Kürt otonom idaresinin nüfuz alanında bırakarak Kerkük'te yaşayan Türkmen nüfusu üzerinden Türkiye'ye gözdağı verdi. Kerkük'te denetimi ele geçiren Erbil yönetimi ilk iş olarak Kerkük'teki tapu sicillerini tahrip etti ve şehre dışarıdan nüfus getirmek suretiyle Kerkük'ün demografik yapısını Kürtler lehine değiştirmeye çalıştı; böylece Kerküklü Türkmen nüfus, birkaç yıl içinde kendi şehrinde azlık mevkiine düşürüldü ve esasen ticaretle ve tarımla uğraşan Kerküklülerin arazileri üzerinde fiili işgaller başlatıldı.

Kerküklüler bu acı filmi daha önce de görmüşlerdi. 1959'da Irak'ta yönetimi ele geçiren komünist eğilimli Arapların katliam yoluyla Kerkük'ten Türkmen nüfusu kaçırtmak politikasını, sonraki yıllarda Saddam, Kerkük'ü nüfus ihracı yoluyla Araplaştırma siyasetiyle takib etmişti. Amerikan işgali ile Kerkük, bir kere daha talihsiz kaderiyle yüzyüze gelmiş oldu.

Bilindiği üzere Kerkük, Körfez bölgesi haricinde Irak'ın en kaliteli petrol yataklarına sahip olmasıyla ünlenmiştir ve Kerkük'te petrol çıkarmak, diğer bölgelere göre çok daha masrafsız ve kârlı bir işletmeciliktir. Kerkük petrolü, dünyanın çoğu yerinde olduğu gibi yöre ahalisine servet ve mutluluk getirmek yerine felaketlerine sebeb oldu. Bugün Kerkük'ün kenarından bir otomobille geçmek fırsatını bulanlar bile, bu şehrin sefil, düşkün ve bakımsız hâlini görüp hayrete düşeceklerdir.

AKARYAKIT İSTASYONU OLMAYAN 'NEFT' ŞEHRİ

Yıllarca Kerkük üzerine anlatılanları dinlerken, günün birinde Kerkük'e kadar gidip oraları dünya gözüyle görebileceğimi tahmin bile edemezdim ama nasib oldu. Erbil'deki Işık Üniversitesi'nin açılış törenine katıldıktan sonra bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Kerkük ve Süleymaniye'yi ziyaret için iki günlük bir yolculuğa çıktık. Erbil'deki Kürt ve Türk dostlarımız, Kerkük'te fazla kalmamak gerektiğini çünkü güvenliğin hâlâ tam olarak tesis edilemediğini hatırlatmak nezaketinde bulundular.

Erbil'le Kerkük arasında tek gidiş-gelişli ve altyapısı çok kötü bir yol var. Erbil'in kalkınmışlık ve refah manzarasına mukabil Kerkük'e doğru yaklaştıkça bakımsızlık, hatta ihmâl edilmişlik hâli dikkati çekiyor. Şehrin girişinde uzaklardan fark edilen büyük alev bulutu, bize petrol çıkarma faaliyetinin devam ettiğini hatırlatıyor. Kenar mahallelerinden itibaren ilk dikkati çeken şey, neredeyse elli metre aralıkla yolun iki tarafına dizilmiş, genellikle birbirinden farklı üniforma ve botlar giymiş silahlı güvenlik görevlileri oluyor. Sadece Kerkük değil, her şehre giriş ve çıkışta yol üzerine kurulan barikatlar ve geçiş noktalarında defalarca güvenlik araması yapılıyor. İlk göze çarpan şey cadde ve sokaklarda sağa sola savrulmuş gibi görünen çöpler, altyapı esikliği yüzünden örümcek ağı gibi yere doğru sarkan tel yığınları, toz, çamur, atık sular, hiçbir sıhhi endişe gözetilmeksizin açıkta satılan yiyecek maddeleri, seyyar satıcılar, eskimiş, onarılmamış, bir kısmı yarı yıkık durumdaki binalar ve bunlara ilaveten, güvenlik kontrolü gerekçesiyle şehir içindeki bazı yolların tek şeride düşürülmesinden hâsıl olan müthiş bir trafik keşmekeşi...

Siz buna, neredeyse dünyanın petrolünü çıkaran bir şehirde yol kenarında bidonla mazot, benzin satan seyyar satıcıların teşkil ettiği garip ve düşündürücü manzarayı da eklemelisiniz...

AMERİKALILAR GİDERSE DURUM NE OLUR?

Kerkük'ün yönetimi şu anda merkezî Irak hükûmeti'nin önündeki en büyük problemlerden biri. ABD'nin bir olupbitti ile Kürt bölgesine dâhil ettiği Kerkük'ün statüsüne başta merkezî hükûmet ve Arap ülkeleri olmak üzere Türkiye itiraz ediyor. Kürt yönetimi ise Kerkük'ün Kürt otonom bölgesi için hayati önemini vurguluyor ve Kerkük'ten vazgeçmeyeceklerini savunuyor. Şehrin Kürt asıllı valisi son derece nazik ve iyi niyetli bir insan. İşgal başlayana kadar Kerkük'te Türkmenler, Araplar ve Kürtler arasında kardeşçe bir ilişki olduğunu konuştuğumuz herkesten işitince, normal şartlar altında bir arada barış içinde yaşayan insanların hırs ve politik çıkar yüzünden nasıl birbirine düşman kesildiğini görmek insanı şaşırtıyor.

Varlığını bilmemize rağmen vilayetin avlusunda duran zırhlı personel taşıyıcı dışında Kerkük'te hiç Amerikan askerine rastlamadık; buna mukabil Amerikalıların hediye ettiği anlaşılan ABD bayraklı askerî üniforma giymiş Kürt güvenlik görevlileri bizi şaşırttı.

ABD'nin Irak'tan çekilme kararının gün geçtikçe kesinleşmesi ve takvime bağlanması, Kerkük'te yeni bir beklentiye yol açmış bulunuyor. Konuştuğumuz Türkmen Cephesi sözcüleri, ABD'nin çekilmesi ile daha yapıcı ve gerçekçi bir müzakere sürecinin başlayabileceğini ümid ediyorlar. Kürt yöneticiler ise ABD'nin günün birinde çekilebileceği ihtimaline inanmıyor görünmekle birlikte Irak'ta kalıcı bir barış için daha yapıcı olmak gerektiğini düşünüyor olsalar gerektir.

Ümid ederim ki Kerkük, barışı ve kardeşliği arayan Irak için manidar bir başlangıç noktası teşkil eder ve nice yıllardan beri hak ettiği refah ve huzura kavuşur. Kerkük probleminin halledilmesi, Irak'ın geleceği için bir düğüm noktası teşkil ediyor. Yer üstüne ve yer altındaki onca zenginliğine rağmen inanılmaz bir düşkünlük tablosu sergileyen Kerkük, inşallah önümüzdeki dönemde çektiği acıları unutup yaralarını onarabilecektir.