Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

RTUK'un son ekran karartma cezalarindan sonra "Ekranda teror" baslikli mansetleri sikca gormeye basladik. Bir yayin grubunun televizyon yoneticisi hayli ilginc bir beyanatta bulunmus, diyor ki, "Bu tur onemli gorevlerde bulunan insanlarin (RTUK yoneticilerini kast ediyor) kendi dunya goruslerinden arinmis olmalari lazim."

"Kendi dunya gorusunden arinma"nin olcusu nedir? Kamu hukuku, esasen kamu sektorunde gorev yapan insanlarin isleriyle ilgili davranislarini duzenleyici bir metin olarak vucut bulmustur. Elbette her kamu gorevlisinin bir dunya gorusu vardir ve islerini yerine getirirken kendi dunya gorusleri dogrultusunda degil, kamu hukukunun ilgili mevzuati cercevesinde davranmak zorundadirlar. Sayin tv yoneticisi su kadarcik hukuk bilgisine elbette sahip olsa gerektir; ama o bu beyanatla bir baska seyi ima etmek niyetinde gorunuyor; ima olunan ne peki?

Acik: Mezkur tv yoneticisi, RTUK'u ilgili mevzuata aykiri davranmakla itham edemiyor, tam aksine karar verirken mevzuata aldiris edilmemesini istiyor. Oyleyse "dunya gorusunden arinmak" filan gibi agizda gevelenen seyin manasi, RTUK yoneticilerini manevi baski altina almak veya en azindan "sizin dunya gorusunuz pek matah bir sey degil" imasindan ibaret kaliyor. Peki, ayni yonetici acik yureklilikle su soruya cevap verebilir mi: "Bir televizyonu yonetiyorsunuz; yayin esnasinda kendi dunya gorusunuzden arinmak ihtiyacini hic hissettiniz mi?"

Cevabin ne idugunu merak etmiyorum; cunku bana gore dogru cevap, herhangi bir yayin organinin, gazete ve televizyonunun yayin esnasinda kendi dunya gorusunu izhar etmesidir; kanunlarimiz buna musaade ediyor ve esasen her yayin organi boyle yapiyor; yayin kuruluslarinin varlik sebebi zaten bu degil midir? Eger butun yayin organlari kendi dunya gorusunden arinacaksa Resmi Gazete'den baska gazete yayinlamanin, TRT postalarindan gayri kanal seyretmenin ne anlami olabilir; kaldi ki TRT ekranlarinda bile belli bir dunya gorusu dogrultusunda yayin yapildigi kemal-i iftiharla tekrarlanip durmaktadir. Oyleyse bu "kendi dunya gorusunden arinmak" yavesi nedir yani?

Insanlarin dunya gorusu olur, insanlar taraf (*) teskil ederler; kamu adina is gormeyen kuruluslar da bir dunya gorusu istikametinde faaliyet yurutebilirler; ama kamu gorevlileri, kamu islerinde dunya goruslerine gore degil, basta anayasa olmak uzere ilgili mevzuata itaat ederler. Eger mevzuattan sikayet ediliyorsa, bu tartismayi saygiyla dinler, hatta istirak ederiz; ama butun veballeri mevzuati tatbikten ibaret kamu gorevlilerini iyi dusunulmemis ve maksadindan uzaklasmis cumlelerle baski altina almaya kalkismak bir tv yoneticisi icin hic de hos bir goruntu teskil etmiyor.

Bir dunya gorusune sahip olmak insani bir vasif; bu vasfin "vestiyere birakilmis bir pardosu" gibi emanette birakilmasi gereken iki yer var: Kamu hizmeti ve ilmi faaliyet. Bunlarin haricinde dunya gorusunden mahrum dolasmak bir zaafiyet halidir. Insanlar birbirlerine dunya gorusleri nispetinde yaklasir veya birbirlerine karsi mesafe tayin ederler; hukuk ise muhtelif dunya goruslerinin yan yana durmasindan hasil olan problemleri duzenler.

"Agzi olan konusuyor" desek ayip mi olur?

(*) Uc bakanin Anayasa'nin 114. maddesi geregince istifa edip yerine "bagimsiz"larin atanmasi meselesinin mantigi size de garip gelmiyor mu; atandiktan itibaren hukumetten yana "taraf" teskil eden ve siyasi bir pozisyon kazanan insanlarin tarafsizligindan soz etmek ne derece dogru? Siyasi hukukumuzun eskimis hukumlerinden biri de bu; ayni kanun ve mevzuati yurutmekle gorevli insanlarin tarafliligindan endise etmekle yeni atananlarin tarafsizligina guvenmek ayni sey mi? Bu mantik, kabinenin 114. madde geregince istifasina luzum olmayan diger uyelerinin "tarafli" olduklarini mefhumun muhalifinden hareketle ima ediyor. Bu hukum ne kadar yanlissa, onceki hukum de ayni derecede sakil.