Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Gündem ısındı üstad; köşe yazarlarına gün doğdu, seç, beğen yaz durumları?

-Neyi kastediyorsun Çekirge tam olarak...

-Mesela KCK tutuklularının kelepçelenmesi; ne diyeceksiniz?

-Basit! Kaş yapayım derken göz çıkarmak derler böyle durumlara. Fotoğrafı görünce ister istemez Guantanamo tutuklularını, Amerikalıların Irak'taki tevkifatlarını hatırlıyor insan. Birileri kasden mi yapıyorlar nedir? O fotoğrafı gören herkes, sanıklara sempati duymaya başlıyor, emniyete ise haklı olarak tepki duyuyor. Çocukluğumda birbirine kelepçelerle bağlı tutukluların mahkemeden hapishaneye götürülmelerini hatırladım. Hâlâ orada mıyız yani şimdi Çekirge? Üstelik aralarında kelepçeliler, kadınlar...

-Bir de küfürlü tepkisi var Diyarbakır Belediye Başkanı'nın...

-Gördüm, duydum; inanılır gibi değil. İnsanın kanı çekiliyor bu lâfları duyunca. Bana göre basın, kendi arasında sözbirliği yaparak bu terbiyesiz sözlere ekran açmamalıydı. Bu arkadaşın gırtlağında düğüm filan yok, klarinet gibi; aklından geçeni söylüyor "pırt" diye; sonra Kur'an-ı Kerim'den hüccet getirmeye kalkışıyor. Ben böyle havai fişek gibi ne yöne gideceği belli olmayan provokasyon görmedim Çekirge. Kimseye fayda gelmez böylelerinden. Cenab-ı Hak, bu adamları rehber bilip ardına düşenlerin yardımcısı olsun. Zor, çok zor...

-Tutuklamalar?

-Tutuklananların, tutuklanmamak diye bir endişesi olmadığında tutuklamanın mânâsı da kalmıyor. Tutuklananın rütbesi mi artıyor nedir? DTP'liler partilerini hangi söz ve fiilin kapattıracağını biliyorlardı; altını çize çize, bile bile kapattırdılar partilerini. DTP'nin Meclis'te meşrû siyaset yapmasını savunan bizim gibi safdilleri de açık düşürmüş oldular. Böyle siyaset yok dünyanın hiçbir yerinde; kalkıp sivri mi sivri bir lâf ediyorsun; tutuklanırsan, "Görüyorsunuz bu zulümdür" diye caka satıyorsun, tutuklanmazsan, "Halkın iradesine karşı mı durulurmuş?" diye bir başka türlü efeleniyorsun... Bunların züccaciye dükkânına girerken ortalığı kırıp dökmemek gibi bir endişeleri yok; garip bir hâlettir bu, garip. Hem muhatap alınmak isteyen, hem muhatap olmaktan tiksinen bir edâ!.. Kendilerini dünyanın en haklı, en mâsum, en mağdur insanı zannediyorlar ve hiçbir şey onların bu kanaatlerini sarsmıyor. Yazık; açılım siyasetlerini bu kadar fikirsizce baltalayacaklarını düşünmemiştik doğrusu.

-Fotoğrafa dönersek...

-O fotoğrafın manası şu; ortalığın ılımanlaşmasını istemiyor bu fotoğrafı çekip gazetelere gönderenler, Kürt reaksiyonunu hep diri tutmak istiyorlar galiba, sönen ateşi üflemek gibi bir şey, Şemdinli hadiseleri gibi bir şey...

-Nasıl yani?

-Devletin arabasıyla, silahıyla, muvazzaf memuruyla, yedi düveli önceden haberdar ederek eylem yapıyor birileri; ceremesini herkes çekiyor. Karışık işler bunlar Çekirge. Aynen sokak istihbaratı yapmak için devletin elinde adam yokmuş gibi Albayla binbaşı görevlendirmek gibi bir şey. Özür kabahatten büyük. Yahu ne kabahatlik iş gör, ne de özür dile demezler mi adama? Hâsılı kelâm iki tür akılsızlığın, daha doğrusu lüzumundan fazla derin akılların arasına sıkışıp kalmış bu millet Çekirge. Yazık değil mi; sokağa çık bak, ahalinin böyle Kürtlük-Türklük derdi yok, hayat devam ediyor. Yukarıya bakıyorsun, gerginlik, çirkin lâflar, kumpaslar, lüzumsuz işler...

-Üzdüm sizi istemeden...

-Üzülüyoruz ama, kara gün kararıp kalmaz Çekirge; abesin son raddesine kadar zorlanışıdır bu; arkası selâmet inşallah; dua edelim.