Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Milli heyecan (galeyan desek daha doğru olur) zirvede; liseli gençten yaşlı başlı bürokratlara, gazete yöneticilerinden siyasi partilere kadar hemen herkes Türkiye'nin onuru ve gururu için bir şeyler yapmak gerektiğinde hemfikir.

Kontrol altında tutulduğu ve müsbet amaçlara yöneldiği müddetçe işin heyecan faslına kimse itiraz etmez lâkin galeyan tehlikelidir; ateş aldıktan sonra başına buyruk davranan çatapat gibi denetimden kurtuluverir, zararını ve kârını önceden kestiremezsiniz.

Kendi hâlime bakıp acı acı gülüyorum; vaktiyle biz milli ruh ve heyecan eksikliğinden dertlenirdik; şimdi milli duyguların ifrâdından yakınıyoruz. Kırk senede bir denge noktası tesis edememişiz! Yeni bir milliyetçi dalga ile karşı karşıyayız; coşkun ve bulanık seller gibi tezahür ettiği için tahlili kolay değil; anlamak için ayrıştırmamız lazım halbuki.

Milliyetçiliğin temel başvuru kaynaklarında bir değişiklik var; dünün milliyetçiliği biraz daha kitabî, bugüne göre daha fazla kültür hamûlesi gerektiren, teşkilâtlı ve teşkilâtçı bir yaklaşımdı; bu milliyetçiliğin İslâmî hassasiyeti oldukça yüksekti, şaşılacak derecede ırkçılıktan uzaktı. Bunları söylerken o milliyetçilik kavrayışının ideal bir terkibi temsil ettiğini ileri sürmüyorum; aksine yanlışı, doğrusuna denk derecede tartışmalı bir yaklaşımdı; lüzumundan fazla aksiyoner, lüzumundan fazla devletçi, lüzumundan fazla disiplinerdi ve hareket içinde bireyleri otokontrol sahibi kılmak gibi bir endişesi hiç olmamıştı.

Bugün sokakları dolduran ve sesini yükselten yeni dalgayı düne göre biraz daha sathi fakat heyecan dozu daha yüksek görüyorum ki bu çok daha tehlikeli bir karışım. Bu milliyetçiliğin kültürel zemini düne göre fevkalâde zayıf ve gevşek görünüyor; basit yönlendirmelerle kolayca ırkçı eylemlere sürüklenecek derecede vasıfsız oluşları beni korkutuyor.

"Lümpen milliyetçilik" diyeceğim, kıyamıyorum, çünkü benim de canım acıyor ama o "vasıfsızlık" karakteri iyice belirgin; vasıfsız, eğitimsiz, üretkenlik sevincinden uzak bırakılmış bir heyecana başka ne isim verelim?

İslâmi hassasiyetleri sanki giderek azalmakta; Efendimiz'in yüksek karakteri, artık bir şahsiyet modeli teşkil etmiyor mu yoksa? Milliyetçilik her şeyden evvel yüksek insânî seciyedir, bir karakter metânetidir; emek vererek kazanılmış bir kültür birikimine yaslanmazsa değeri yoktur. Bu noktada çözümü sadece kanımızdaki genetik kodlara terk edemeyiz; genetik kodların üzerine bindirilmiş kültür, hassaten ve evvelâ milli kültür hamûlesi olmadıkça sokaklarda seller gibi sürüklenen çocuklarımıza en büyük kötülüğü reva görmüş oluruz.

Heyecan lâzım, cesâret evvel be evvel lâzım lâkin akıl da lâzım; belirli bir kültür birikiminden beslenmeyen bir akla, genetik kodların pek yardımcı olmadığını gösterdi yakın tarih bize; akıl da aynen beyinin oksijen ve glikozla desteklenmesi gibi kültürle beslenir. Kültürden mahrum akıl, ancak basit heyecanları veya kurnazlık gibi çok da saygı duyulmayacak çıkar hesaplarını idare edebilir ancak. Öyle olmazsa delikanlı ve genç kız çehrelerinde hiç de sakil durmayan milliyetçilik sivilcesi, ilerdeki yaşlarda körelmiş çirkin bir tarafgirlik çıbanına dönüşüp karakteri baskı altına alacaktır.

Kötü milliyetçiliğin kokusu kırk yıl yıkasanız çıkmaz; tarihe bir de böyle bakın! Bir heyecanı ehlileştirip vasıflandırarak işe yarar hale getirmek, ham deriyi tabaklamak neviinden kaçınılması ve ihmâli mümkün olmayan bir muamele sürecine benziyor; yine de yetmiyor; o vasfın bir de yüksek insâni ideallerle halhamur olması lâzım ki tende eğreti durmasın. Onca zahmete değer mi; nasıl değmez? İnsana yatırım yapmaktan bahsediyoruz burada. Sıradan emir neferi değil, yüksek karakterli ve meziyetli fertler yetiştirmekten bahsediyoruz.

Genç arkadaşım, sana sesleniyorum; bil ki kendi söküğünü kendin yamamaya mecbursun. Bil!