Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

İlber Ortaylı, aylık Kılavuz dergisine "okunası ve döne döne düşünülesi" bir beyanat vermiş. "Eğitim şart azizim" meselesi etrafında dururken ilginç şeyler söylüyor:

"Maarifin hali çok kötü. Saçma sapan işlerle uğraşılıyor. En son bu sekiz yıllık eğitim. Tam bir katakulli.

İnkılapçılık oynuyoruz derken memleketi rezil ediyorsun. Neticede işin arkasında rey var, her şeyi yapıyorlar rey uğruna. İmam hatipleri ortadan kaldıralım derken her şeyi kesip biçtiler (...) biz de dedik bunu; dört yüz tane imam hatip kapansın.

Ama dört tane olsun ve doğru düzgün olsun. Beş tane lisan öğret orada. Dinleyen olmadı tabii, arkasında bir çıkar yok çünkü".

Dört yüz imam hatip sayısını dörde indirip orada öğrenciye en az beş lisan öğretmek fikri, röportajın tamamını okumadığı için okuyucuya garip gelebilir. Hoca diyor ki, "Batı'nın bütün medeniyetlerden ve çağlardan üstün olan tarafları musikidir ve filolojidir (...)

Batı'da zamanları, mekanları katlayan yaygın bir filoloji (dilbilim) kültürü var. Ortalama lise eğitiminin üst düzeyde kalitesi var. Bir de bunlardan önemlisi metni esas alan ve analizi öne çıkaran bir bakış". Aynı meseleye iki yıl önce Sivas'ta verdiği konferansta da değindiği için şahidim; "Bu kadar ilahiyat fakültesi fazla, sayısını azaltıp kalitesini yükseltelim; sadece İslâmî ilimler uzmanı değil, dört başı mâmur teolog yetiştirelim; en az yarısı klasik dillerden olmak üzere (Aramca, İbranice, Farsça gibi) lâakal altı dil öğretelim; dünya kalitesinde yayın yapsınlar, eser versinler, İslâm'ı bu gibi ilim adamları tanıtsın, tartışsın." demişti.

Bu bakış açısı kendi içimize değil dışa dönüktür ve Türkiye'de artık "ölülerimizi gömecek din adamı bulamıyoruz" diye yakınılan zamanlar çoktan geçmiştir.

Gerek imam hatipler, gerek ilahiyatlar, zaman içinde tedricen sayıca azaltılarak eğitim ve bilim kaliteleri yükseltilmeliydi. Meselenin filolojiyle ilgili kısmı şöyle izah edilebilir: İslâmi ilimlerde bile yüksek ilim kriterlerine ulaşmak için Arapçayı besleyen arkaik dillerin bilinmesi lâzım; İslâm kültüründe vukuf kesbedebilmek için İslâm coğrafyasının dilleri de elde edilmeli ve nihayet mukayese yapabilmek için klasik olanlarından başlayarak moderne doğru Batı dillerinde de mütebahhire sahibi öğrenciler yetiştirmek şart. Dinî ilimlerin, çok dillilikle ilgisi böyle kuruluyor.

"Niyet ettik de yapamadık" diyebilseydik keşke; hiç yapmadık, ama yapılmaması gerekenleri icrâ etmekte lâhza sektirmedik. En evvel pergelin iğneli ucunu saplamamız gereken üssü, yani kendi dilimizi klasik kaynaklarından, lugâtlerinden, kavramlarından ve kelimelerinden kopardık.

Neticede vardığımız nokta, en hafifinden Türkçeye çevrilen tercümelerdeki vahim ifade zaafıdır; iyi tercüme denilen şey bugün istisnâi derecede azaldı. Lisan üssünü savunmakta zaafa düşen bir medeniyetin, filoloji sahasındaki yetersizliklerine bakıp vahlanmasının mânâsı bile yoktur.

Hoca'nın, "Ortalama lise eğitiminin (Batı'da) üst düzeyde kalitesi var" hükmüne gelelim. Liseler eğitim düzenimizin en zayıf, en kritik halkası. Bırakınız liselileri, lisans, hatta yüksek lisans seviyesinde bile metin analizi kabiliyetine güvenebileceğimiz kaç öğrenci yetiştirebiliyoruz ki?

Üniversiteye giriş imtihanlarında sosyal bilimlere atfedilen ağırlık yüz kızartıcı seviyededir: Sayısal bölümlerin puanı yüksek, sosyal bilimle ilgili bölümlerin puanı düşük. Bütünüyle eğitim camiasının bakış açısını aksettiren bir çarpıklık bu. Sosyal bilimi hâlâ "lafoloji" diye aşağılamaya kalkışan öğretim üyeleri sayıca hiç de az değildir bu ülkede.

Hicrân, hep hicrân hâsılı.