Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bir A4 kâğıt düşünün; yukarıdan aşağı kalınca bir çizgiyle ikiye bölünmüş. Çizginin sağ tarafında bir yatak odası görünüyor. Genç bir adam yatağında kitap okuyor, yanıbaşındaki etajerin üzerinde okuma lambası, arkasında ise tavana kadar uzanan renkli ciltlerle dolu bir kütüphane.

Sol tarafta başka bir yatak odası. Demir bir karyolada, iri burunlu sakallı ve başı dazlak bir adam, yeşil yorganına sarınıp yastığa gömülmüş horul horul uyuyor. Başucundaki çivide bir obje asılı. Bir Kur'an mahfazası bu; belli ki içinde Kur'an-ı Kerîm var.

"Karikatür" bu; vazgeçtim, karikatür değil, İslâm'ı ve Müslümanları tahkir afişi demeliyim. Ne yazık ki bir vatandaşımız tarafından yapılan bu provokasyon çiziktirmesi için, "Efendim, sanat eseridir, sanatçı fikrini bu yolla ifade ediyor, fikir hürriyetini kullanıyor vb..." yollu mırın-kırınlar vaziyeti kurtarmaz. Vaktiyle Danimarka basınında çıkan rezil şeyler de "fikir" itibariyle aynı müptezelliğe dayanıyordu: Müslümanlar tahrik olsun, sağa sola saldırsınlar ve ne kadar saldırgan ve hoşgörüsüz oldukları vurgulansın!

Yağma yok! Esasen bu sütunda zikri bile lâzım gelmezdi ama bir okuyucum, "tepkimizi göstermek gerek" diye yazınca dayanamadım, rahatsız oldum. Duvardaki çiviye asılmış kitap kılıfının içindeki kitabın imâsı doğrudan Kur'an-ı Kerim'dir ve bu kitab bizim başımızın tâcı, hayatımızın mânâsı, gözümüzün ışığı, varlığına ve Gönderenine, her bir harfine, kelimesine, âyetine, satırına, sayfasına, cüz'üne, hatta kâğıdına ve mahfazasına seve seve kurban olduğumuz bir kitabdır. O'na yönelik kötü imâlar O'nun kıymetini hafifletmez, sahibinin düşkünlüğünü gösterir.

İnanmayabilirsiniz, saygı göstereceksiniz; eleştirebilirsiniz, hakaret etmeyeceksiniz. Kutsala saygı ortak insanlık değeridir ve dünyanın her yerinde hukukun koruması altındadır. Bunun ne kadar da böyle olduğunu o çiziktirmeci adam, bir Hıristiyan veya Musevi kutsalına dahletmeye kalkıştığı anda hemen fark eder; fark ettirirler.

Esef edilmesi gereken o haldir ki, bu adam hakikaten laikçi, seküler, dogmatizme karşı filan değil; o sadece İslâm'a ve Kitabına dahleylemeye memur.

Bedduâ'ya bile değmez, lâkin meselenin bir başka yönü var; hani şu meşhur "hayat tarzımıza müdahale ediyorsunuz; kendimizi baskı altında hissediyoruz" yakınmaları var ya, işte tam onunla ilgili. Yürürlükteki teoriye göre hayat tarzı tehdidinde bulunanlar, kendini Müslüman diye tarif eden insanlar; mahalle baskısına maruz kalanlar ise laikçiler! Ne var ki olup bitenler teorinin tersine işlediğini gösteriyor. İzmir'de apartman yöneticisi hanımefendinin kapıcı ve ailesi için koyduğu gülünç talimatnameyi hatırlıyoruz, sonra da "büyük bir lâf edeyim de, herkes benim ne kadar engin bir laikçi olduğumu anlasın" vehmiyle, "ekonomik gelişme arttıkça laiklik güme gidiyor" diyerek gündeme oturan o ünlü hukukçuyu! Sıradan aklın egemen olduğu ülkelerde böylelerine bırakınız hukuk diplomasını, otomobil ehliyeti veren çıkar mı bilmem!

Artık sıkıntı geldi desek yeridir; bu zihni irticâdan kurtulmak için akıl ve vicdan sahibi ve seküler duruşlu insanların da ortaya çıkıp, "durun yahu ayıptır" demesini bekliyoruz: Birileri çıkıp, "Ayıptır, kutsallarla dalga geçilmez; ayıptır laikçi ayrımcılığı bari kat mülkiyeti kanununa sokmayınız; ayıptır, laikliğin müdafaası bu derece zayıf ve dayanıksız omuzlara bırakılmaz" diye yandaşlarını ikaz etmeli, terbiye ve hilm çizgisine davet etmeli, zira Türkiye'de laikçi fikriyatın seviyesi yerlerde sürünüyor. Yazıktır laikliğe; üstelik herkese lâzım iken bu kadar kötü temsili ve savunmayı hak ediyor mu?

Bekliyoruz, laikçi kanattan mutedil, insaflı bir ses bekliyoruz.