Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bugün tam da, "...melidir, malıdır!" kıvamındayım; içimden herkese maddeler şeklinde sıralanmış tâlimatlar yağdırmak geliyor. İlerdeki günlerde bu temennî-talimatlarımdan bir kısmı -ezkazâ- tahakkuk ederse, "Ben zaten yazmıştım, dayanamadılar, hemen gereğini yerine getirdiler; aferin. Ben ne önemli adamım" diye kasılmak hoşuma gidecektir.

Evet, madde bir: Şike insanlık suçu değildir; yüz kızartıcı suç olabilir ama; onun yüz kızartıcı suç kapsamına girmesi, "çerez suçlar" cümlesinden addedilmesini gerektirmez. Kanunlar hangi suçun yüz kızarttığını açıkça göstermiyor; toplumun büyük ahlâkî (dikkat, etiksel filan değil, "Ahlâkî") tepki gösterdiği suç türü: Rüşvet, zimmet, irtikâp, ihtilâs, yalancı şahitlik, hileli iflâs vb... Şike de bu cümleden olmak gerekir ve şike yapanın yüzyıllara varan bir ceza ile dövülmesine gerek yoktur; caydırmak yeter. Şike cezasını hafif tutmak özendirici olduğu için tehlikeliydi ve Meclis'in Köşk'ten dönen düzenlemesi bu bakımdan mahzur taşıyordu; buna mukabil 6222'nin tertip ettiği ceza, orantısız derecede ağırdır. İkisinin ortasında bir düzenleme kamu vicdanını teskin edecektir.

Madde iki: Sırf hükümeti zorda bırakmak için vetoya uğrayan yeni kanunun arkasında duracağını açıklayan bazı muhalif çevreleri nasıl nitelemek gerektiğini ise bilmiyorum. Futbol taraftarına şirin görünmek, kulüp camialarına hulûs çakmak, herhalde benim hâlâ öğrenemediğim büyük bir siyasi meziyet olmalı! İlerde bir parti lideri olursam, bu taktikleri denemeliyim, mutlaka bir şeylere yarıyor olmalıdır!..

Madde üç: Sayın Kılıçdaroğlu sittîn sene genel başkan ve vekil kalacağı zannıyla yüksek yargıya ağza alınmaması gereken lâflar saydırmış (demek ki partide kurultay hazırlıkları, vahamet derecede yüksek tansiyon gösteriyor!): Evet, fikir hürriyeti, ifâde hakkı, eleştiri gibi kibar kalıplara sığması gayrimümkün ithamlar. HSYK adına "Özür bekliyoruz" açıklaması yapıldı; bir özürle o ağır ithamlar zail olur mu bilemem. Bundan çok daha hafif ve mizahi değerlendirmelerle bir mahkeme kararını eleştiren çok yakın bir yazar arkadaşım, geçenlerde "Kurul halinde çalışan kamu görevlisi olan mağdur ve katılanların şeref ve saygınlığına basın yolu ile sövdüğü sabit olduğundan" şöyle böyle 1,5 sene hapse, ardından cezanın paraya tahviline, 5 yıl zarfında aynı suçu işlerse yeniden hapse mahkûm edildi. Sayın Kılıçdaroğlu'na haddim olmayarak tavsiyem, meydanı kalabalık görünce şevklenip itidali elden bırakmamasıdır. 160 Yargıtay üyesi, "Sen bana militan dedin" ithamıyla dava açsalar, üüü...

Madde dört: Meclis'teki İstiklâl mahkemeleri yazışmalarının yeni yazıya çevrilmesi hayli zamandır devam ettiği gibi bir o kadar daha zaman gerektiriyormuş. Ondan sonra arşivin açılıp açılmamasına Meclis karar verecek diyorlar. Sanki o arşiv Meclis'in baba malıdır veya vekillerin özlük haklarına dair, mahrem kayıtlardır; ne alâka? İş arşiv açmaya gelince, kendini en mağdur, en muhafazakâr sayan Meclis yönetimleri (yani şimdiki yönetim) bile "Hikmet-i hükûmet" lâfı geçince kaskatı kesilen devletçi, ağır abi bir tavır içinde "Ağır olalım, molla desinler" hizâsına geçiveriyor. O arşivleri hemen halkın bilgisine sunmak, lütûf değil görevinizdir sevgili Meclis yöneticileri. Her fırsatta, konuyu tarihçilere havale ederken, tarihçilere bugün git, on sene sonra gel demek de, daha önce kerrât ile denendiği üzere problem çözmüyor. Arşiv açılmazsa ne olur: Mevsuk bilginin yerini hurafe alır, çünkü tabiat boşluğu sevmiyor.

Hurâfe ve yalan yanlış mâlumat, gerçeklerden iyidir deniliyorsa o başka tabii; neticede felsefi bir tezdir, tartışılır... Tartışalım mı?

Madde beş: "Fikirleri yüzünden Ergenekon'dan içeride yatıyorlar" edebiyatını ciddiye alanlar olabilir; bu gibi yurttaşlara, muteber, fiyakalı gazete ve kitap satış yerlerinde bir kısım Ergenekon zanlılarının içerdeyken kaleme aldıkları kitapları tavsiye etmek isterim. Demek ki mekanizma şöyle çalışıyor: Yazarları kitap yazdığı için hapse koyuyorlar, kitaplarını ise havaalanı gişelerinde satıyorlar. Kapitalizm galiba hakikaten vahşi bir şey olmalı!