Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Kenan Paşa'mız reisicumhur iken Mustafa Kâmil Zorti diye birisi, sağda-solda Kenan Paşa'yı makaraya saran yazılar kaleme alırdı; daha sonra bu yazıları "Netekim" adıyla kitaplaştırdı.

Kimdi Mustafa Kâmil Zorti; bu hususta rivayet muhtelif ise de eseri meydandadır. Zamâne gençleri bunu bilmez, "Netekim" unvanlı mizah şâheseri eserin muhteviyatı hakkında meraka kapılanlar, geçenlerde meşhur bir belediye reisimizin açıklamalarını baştan sona okuyarak esaslı bir fikir sahibi olabilirler. Reis Bey ezcümle, "Allah 12 Eylül'ü yapanlardan razı olsun. Kenan Evren ve arkadaşları bu ülkeye çok faydalar getirdiler. Kenan Evren Bulvarı'nın adını değiştirmem; elimden gelse sittîn sene bu ismi muhafaza ederim. O günleri yaşamayanlar bugün üfürüp duruyorlar. Netekim rahmetli kayınpederim bile darbe olunca, 'Oh Allah'ım bugünlerine şükür' demişti fakat darbelere karşı çıkanların fikirlerine de saygı duymamak mümkün değil" diyor.

Mustafa Kâmil Zorti de üç aşağı-beş yukarı bu ve buna benzer şeyler yazarak darbe muhaliflerinin gönlüne gülsuları serpmekte idi; ne tatlı bir adamdı...

İmdi, o devrin "edîb-i şehîr"i Mustafa Kâmil Bey'in ne türlü ironik bir mizahla cunta âzâlarının fiyakasını bozduğunu öğrenmek için, Kenan Paşa'mızın, 1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi (o günlerde cuntaya böyle bir isim veriliyordu) tarafından yayınlanan "12 Eylül Öncesi ve Sonrası" adlı "resmî" yayında yer alan bir konuşmasının tahliline geçiyoruz. Paşa, bu konuşmayı, darbeden 18 gün sonra, yani 30 Eylül 1980 günü Harp Okulu'nun açılış gününde genç Harbiyelilere hitâben yapmış olup, parantez içindeki eklemeler, o tarihte Polatlı Topçu Kışlası'nda ihtiyat zâbiti namzedi sıfatıyla Topçutepe'yi arşınlamakta olan yazarınıza ait bulunmaktadır. İşte o konuşma:

"... Evlatlarım. Bu yaşlarda, bu çağlarda, sakın ola ki politika ile uğraşmayınız (En azından kurmaylığı bekleyin çocuklar, bugün sıra bizim). Biz bugün, politikanın içine atılmışsak, yurdumuzun içine düştüğü bu felaketli durumdan her zaman olduğu gibi, milletimizi düzlüğe çıkartmak için, buna mecbur olduk (Bu cümleye katkıda bulunmak gerekmiyor; orijinal hâli daha vitaminli, daha zihin açıcı!). Ulu önder Atatürk'ün de daima bize direktifi bu olmuştur (Eyvah, yoksa Atatürk, "uygun gördükçe darbe yapınız evlatlarım" mı demişti?) Ne zaman ki bir ordu politikanın içine girmiştir; o ordu, yavaş yavaş disiplinini kaybetmeye ve yavaş yavaş çökmeye başlamıştır (Ohh, neyse ki öyle dememiş; "oturun oturduğunuz yerde" demiş!). Bunun en bariz misalini bizim yakın tarihimizde Balkan Harbi'nde görebiliriz (Balkan Harbi'nde zabitlerimiz siyasete daldıklarından harbe yoğunlaşamamışlardı da ufak tefek kapı komşularımızdan tarihin en rezil dayaklarından birini yemiştik!). Onun için bizim yaptığımız harekâtı (e, "darbe" diyecek hâli yok!) kendinize sakın ola ki misal olarak almayınız. Biz orduyu politikadan kurtarmak ve politika çamurunun içerisine bulaşmasını önlemek için emir-komuta zinciri içinde, bu harekâtı yapmak zorunda kaldık (Size baba diyebilirim miyim amcacığım?). Eğer bu harekâtı yapmasaydık; bundan öncekiler gibi ordu politikanın içine girerdi (Yalann söylüyorsunn yalaannn!). Bizim altımızdaki kademelere bunu bulaştırmamak için her türlü çabayı sarf ediyoruz."

Mustafa Kâmil Zorti büyüğümüz, şimdilerde nerelerdedir bilmem; yaşıyor olsaydı, kimbilir, yeni cuntacılara, çiçeği burnunda darbe heveslilerine ne güzel verir-veriştirirdi. Yıllardır sesi çıkmıyor nedense...

Öldü mü nedir?