Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Aziz kardeşim,

Dün bu sütunlarda yer alan yazında Cumhurbaşkanı'nın "dogma ve boş inanç" kavramından ne anladığını sorgulamışsın.

Benim de aralarında bulunduğum kimileri için Cumhurbaşkanı'nın söyledikleri artık üzerinde durulup irdelenecek bir mâhiyet taşımıyor; zira hayli zaman sonra fark ettim ki Sayın Cumhurbaşkanımız, -kendi kelimeleriyle- "ilerlemeye ve geleceğe yönelmiş, aklın ve bilimin öncülüğünü kabul etmiş, sistemli düşünen, tartışan, üreten, barışa, emeğe, insan haklarına inanan, demokratik değerleri her şeyin üzerinde tutan" biri gibi davranıp konuşmaktan ziyade, alışkanlık eseriyle kendi dogmalarını seslendirmeyi tercih etmektedir. Bana göre senin hassasiyetle üzerinde durduğun "dogma ve boş inanç" tâbirini de, müşarünileyh, mâhiyetini derinlemesine didiklediği ve üzerinde hakiki bir kanaat geliştirdiği için değil, yaygın retoriğe ilticâ rahatlığıyla tekrarlamaktadır.

Şimdi bu tezimi, bizzat Cumhurbaşkanımızın 17 Eylül 2006 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı makamının resmi internet sitesinde () yayınlanan açıklamasını tahlil ederek savunacağım.

Şöyle:

Bakalım TDK'nın Türkçe sözlüğü'nde "dogma" nasıl anlamlandırılmış: Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan, sav, nas, inak. Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılmaz gerçek olarak kabul edilmesi

Nokta.

Şimdi düşünelim; Cumhurbaşkanımız, eğitim yılının başlaması dolayısıyla verdiği demeçte, "dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amacı güden okulların ve kursların varlıklarını sürdürmeleri engellenmeli" dediğine göre kendisi de dogma ve boş inançlara karşı çıkan birisi olmalıdır.

Mantık hatası var mı? Yok; devam.

Bu durumda Cumhurbaşkanımızı, her nevi fikriyatı, öğretiyi veya ideolojiyi "sorgulamaya ve tartışmaya" bile değer bulmayan fanatik dogmatiklerden birisi sayılamaz hükmüne ulaşıyoruz.

Görebildiğim kadarıyla bu hükümde de bir mantık yanlışı bulunmuyor.

Sual şu; acaba Cumhurbaşkanımızın zihninde olgunlaştırdığı ve sistematik bir bütün haline getirdiği hayat felsefesi çerçevesinde sorgulamaya ve tartışmaya bile yanaşmadığı herhangi bir mesele var mıdır?

Bir düşünelim...

Meselâ, aynı konuşmada sarf ettiği şu cümle, Cumhurbaşkanı'nın zihin dünyasında en azından bazı dogmatik kompartmanların mevcudiyetine delil sayılabilir mi? İfade aynen şöyle:

"Eğitim, kesinlikle devlet denetiminde ve gözetiminde, Atatürkçü düşünceden ve laiklik temelinden ödün verilmeden yürütülmelidir."

Hatam varsa sen düzelt veya gramerciler ikaz etsinler; yukardaki ibare bir temenniyi değil, bir gerekliliği seslendiriyor; mânâ kuvvetlensin diye üstelik "kesinlikle" zarfı ile te'kîden vurgulanmış. Bu durumda Cumhurbaşkanımızın cümlenin aksi istikametinde tartışma ve sorgulama gayretlerini hoşgörüyle karşılamayacağını çıkarabilir miyiz?

Evet çıkarırız.

Yani Cumhurbaşkanımız, kendi kaleminden çıktığına asla şüphemiz bulunmayan bu cümlesiyle bir "dogma"yı seslendirmiş olmakta mıdır?

Eh, evet olmaktadır!

İşte böyle sevgili Nedim kardeşim, sözün hakikatinden koptuğu bir zihin ikliminde, gayriinsiyâkî ve garip bir tarzda, söylenenlerin gramatikal tahlili ile medlûlü arasındaki uçurumu hesaplayarak konuşuyor ve iletişiyoruz. Eğri namlulu bir tüfekle hedefi vuran atıcılara benzemiyor muyuz bu halimizle?

Selam eder gözlerinden öperim.