Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Kalbin mühürlü olması" nasıl bir şey; adam anlatıyor (meâlen): "Ramazan geldi diye memurlar uykulu gözlerle akşama kadar esneyecekler, işleri savsaklayacaklar; din tâcirleri her zamankinden daha çok dini istismar edip kârına kâr katacak vs."

Koca Ramazan teşrif ediyor; en bahtsızın nasibine en azından tahta saplı bir horoz şekeri düşüyor da bu adamın nasibine düşen işte bu gibi endişe ve bühtanlar. Evet, herkesin Ramazan heyecanını ve güzelliğini hissetmesi mümkün değil; böyleleri için Ramazan meşakkat mevsimi. Oruç tutup tutmamasını yargılayacak değiliz; ama adam bütün memleketin üstüne bir ışık hüzmesi gibi düşen Ramazan coşkusundan nasıl rahatsız olduğunu açıkça izhar etmekte. Ramazan mevsimi gündelik hayat üzerinde fevkalâde galip ve hükümran; fakat adam, gündelik âhengin kendi irâdesi dışına çıkmasından fevkalâde rahatsız; halbuki sırçadan mâmul kulelerde çalışır, saray yavrusu evlerde oturur, devletin tahsis ettiği korumalarla gezerler. Bu kadar yalıtılmış bir hususi hayat mahremiyeti içinde Ramazan belirtilerinden rahatsız olmak için insanın içinde bir yerlerde "ukde" kırıntıları kalmış olmalı. Nedir o ukde?

Böyleleri için dinî ibâdet veya ritüeller İslâm'ın zamiri söz konusu olunca rahatsızlık sebebi oluyor da meselâ gayrimüslimler mevzubahs olduğunda hoşgörü, hürmet, rikkat -ve hattâ neredeyse "muhabbet"- devreye giriveriyor; ilginç! Böyle anlarda kitaplarda tarif olunan şekliyle laikliğin kıymetini daha iyi anlayıveriyoruz. Senin dinin (ki o her ne ise?) sana, benimki de bana; yeter ki şu lüzûcî tâcizinden mâsun kalabileyim (Genç okuyucular yine lügâte müracaat edecekleri için bana kızacaklar; ama şu tercihimde haklı olduğumu da teslim edeceklerdir; her kelimenin ve her müterâdifin kendine mahsus bir rengi ve lezzeti vardır).

Folklor haline gelmiş şekli bile başımız gözümüz üstüne; ama Ramazan'ın şuuruna ermek, onun anlamı üzerine düşünerek Ramazan'ı idrak etmek "rahmet"in ta kendisi. Ramazan mevsimi erişti diye hiçbir mü'minin hânesine gökten sofra inmiyor halbuki; mü'minler Ramazan'ın erişmesiyle âni bir fıtrat değişikliğine uğrayıp birdenbire melek sûretine bürünmüyorlar; evvelce ne ise yine odur rızkımız; zamanı, ni'meti, rızkı ve insan ilişkilerini alışıldık hâlin fevkinde daha bir güzelleştiren biziz. Ramazan mevsimi, her vakti Ramazan kılmamız için bütün mevsimlerin provası mânâsına geliyor bence. İslâm'da zaman düşüncesi, "özel zamanlar"ı, sair zamanlar aleyhine kudsîleştirip kıymetli kılmıyor; tam aksine bütün zamanların nasıl kıymetlendirilmesi gerektiğini öğretmek için bazı zamanları çerçeve içine alıyor. Bütün zamanlar aziz ve değerli. Ramazan ise, tam bir ay süren saltanatlı mevsimiyle inananlara aktif, hatta "interaktif" bir din pratiği sunuyor. Bu pratik o kadar nâfiz, o kadar baskın ki, kendisiyle doğrudan ilgili olmayanları bile zihnen meşgul ediyor; kalpte olanı su üstüne çıkarıyor; kiminde ufûnet lekeleri, kiminde şefkat ve rahmet benekleri.

"Efendimiz"in niçin, "Bizi Ramazan'a eriştir" diye dua ettiğini galiba anlayabiliyorum; Ramazan'ın içinde bulunmak ve onun dümen suyunda zahmetsizce rahmet iklimine süzülmek gerçek bir saadet; bu aya erişenlerin niçin hamdetmeleri lâzım geldiği de âşikâr; çünkü Ramazan'da herkes, en azından olması gerektiği hali taklide yelteniyor. O kadarı bile gönlümüzü çiçeklendiriyor ve sararmış benizleri güzelleştiriyor.

Ve gerçekten kimin oruçlu olup olmadığı hiç önem taşımıyor; Ramazan öyle bir mevsim ki, tek çiçekle bile hükmünü icrâ ediyor; değil İslâm âlemi, tek kişi oruç sevinciyle dolup taşsa bile Ramazan Ramazan'dır ve güzelliğinden hiçbir şey eksilmeyecek kadar ganî güzeldir.

Oruçlu benizler, sararmış çehreler, satıhtan derinliklere doğru çekilmiş bakışlar sizi rahatsız etmesin bayım; erenlerin dediği gibi "sayılı gün" çabuk geçer; bir böyle Ramazan neş'esini hissedememiş olduğunuz için, sizin için gizliden gizliye üzülmemize müsaade eder misiniz? Vâkıa siz istemedikçe kalbinizdeki mühür sökülmeyecektir; ama izin verin de bütün mühürlenmiş kalpler için bir kerecik olsun münacaatta bulunalım. Bu mevsim öyle bir mevsim ki, tek çiçekle bahar olur ve bu mevsim öyle bir mevsim ki, inen rahmet sağanağında kimin ağladığı, kimin güldüğü belli olmayabilir: Sizin için hayır dilerken, aslında belki de kendimiz için hayır dilemişizdir.

"Ola kim rahmet kıla ol pâdişâh!"