Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Hiçbir savaşın makul bir sebebi yok aslında; ama dünya tarihi, haklı savaş gerekçeleriyle dolu. Savaş tamtamları çalınır ve dünyanın en büyük askerî kuvveti yüzüne savaş boyaları sürerken aklı başında sandığımız bütün siyasetçiler, stratejistler, gazeteciler ve ilim adamları birer baykuş gibi köşelerinden başlarını uzatarak var güçleriyle savaş gerekçeleri sıralamakta birbirleriyle yarışıyorlar.

Savaşlar, dünya tarihinin kördüğümü ve düğümleri çözen Gordion Kılıcı. İçimizdeki yırtıcı hayvan bir kere kan kokusu almaya görsün; hipnoza girmişçesine savaşı meşrulaştırmaya çabalayıp duruyoruz. "Amerika bunu yapanın yanına bırakmaz" imiş; bıraksın diyen kim? Hukukun nihai amacı barıştır. Bir cürmü işleyeni cezalandırmak için hukuk yolundan ne çabuk vazgeçiyoruz? "Savaş ilanında kesin delil aranmasına hâcet yoktur" ne demek? Amerika şu anda, bağrına yönelen kanlı terörün müsebbiblerini -velev ki bir hükümet olsun- yargılama iktidarına sahip. İnsanlar, hukuku ferdî intikam haklarından vazgeçmek suretiyle tesis ettiler; hukukta misilleme yok; hukukta kanunsuz suç ve ceza yok. Hukukta cezalar cürümle orantılı olmak zorunda. Öyleyse bu savaş goygoyculuğunun mânâsı ne?

İnsanlık yine bir şiddet nöbetinin sarsıcı titremesine kapılmış görünüyor. Belli ki çok kan akacak ve Amerikan hükümeti, kendi kamuoyunun öfkesi yatışana kadar, içerden birileri "yeter "diyene kadar "sabırla, kararlılıkla ve acımaksızın" vuracak. Bugün itibariyle görünürde zanlı yok; gam değil, bulunacak ve misli görülmemiş derecede intikam alınacak. Bu tarz cezalandırma uygulamalarını, Cilalı Taş Devri de dahil tarihin her devrinde bulabilirsiniz. "İlerleme" şampiyonlarının gözüne gözlük: Fî tarihten bu yana bir arpa boyu bile yol katetmiş miyiz?

Amerikan halkına samimi taziyetler diler ve acılarını paylaşırız; ama acılarının büyüklüğü, onlara "milli onurumuz zedelendi" gerekçesiyle dünyanın bir başka yerinde, aynı ikiz kulelerde can veren masumlara benzeyen masum sivilleri katletme hakkı vermez. Amerika gerçekten iri ve güçlü bir ülke; ama "büyük" olmak için her hâl ü kârda hukuka riayet etmeleri gerekir; zira barışı koruyacak ve sürdürecek tek şey hukuka riayettir.

Bu yazı, Amerikan hükümetinin davranışını değiştirir mi? Elbette hayır. Lâkin kabul etmekten kaçınamayacakları bir trajik kavşakta bulunduklarını bilmeliler: Ya evrensel hukuk ya da western hukuku. Bu tercih, Amerikan medeniyetinin, dünyanın gelecek yüzyıllara bırakacağı mirası tayin edecek bir karar olacaktır.

Benim tahminim western tipi hukukun galebe edeceğidir; zira Amerika, kuruluşundan beri, özellikle milletlerarası arenada gücünü gizlemeyi değil teşhiri seçerek bugünkü gücüne ulaştı. Muhtemelen evrensel hukuka itaat etmeyi bu noktada zaaf sayacak ve yine alışkın olduğu üzere kontrolsüz şiddete başvuracaktır. Hele dünya kamuoyu, tam da şiddete tapan arena seyircileri gibi "öldür, öldür" diye haykırırken bu fırsatı asla kaçırmak istemeyecektir.

1993 yılında Sivas olaylarını uzaktan izlerken, bazı protestocuların polisin omzuna tutunup ondan destek alarak otele doğru taş attıklarını gördüğümde yanımdakilere "Büyük fitne kokusu alıyorum; hemen buradan ayrılıp evlerimize gidelim" ikazında bulunduğumu hatırlıyorum. O gün evlerimize giderek fitneden kurtulduk; ama bugünün fitnesi, o vıcık vıcık tabirle pek bir "global". Makalesinin sonunu "Tanrı Amerika'yı korusun" diye bağlayan eski "antiemperyalistler", insanlığın kıyamet gününde sığınacak bir delik bulurlar mı bilmem; Twin Towers'ın bilmem kaçıncı katından atlamayı tercih ederek ölümlerden bir başka ölüm beğenen o bahtsızlar gibi bizim de kaçacak yerimiz yok.

Fitne atmosfere yayıldı ve itidal buharlaşıp kayboldu:

Tanrı beşeriyeti korusun!