Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Siirt seçimlerinin son gelişmeler üzerindeki etki payı, ancak birkaç günden beri telaffuz edilmeye ve tartışılmaya başlandığı; haber için babasının hatırını bile dinlemeyen haber editörlerinin ülkenin yeni başbakanını belirleyecek bir seçime yakın ilgi göstermeyişi bana çok garip göründü.

Basının tezkere meselesine yoğunlaşması Siirt seçimlerini gölgeledi veya gözden kaçırdı. 3 Kasım sonuçlarına bakılırsa Siirt'te AKP'nin başarı kazanması çok zor görünüyor ama birkaç günden beri yayılan haberlere göre iktidar partisinin seçimi 2"1 veya 3"0 kazanacağı anlaşılıyor. 1 Mart günü Meclis'ten tezkereyi geçirmiş bir parti, 9 Mart günü Siirt'te ne kadar rahat olabilirdi, tartışılır! Niçin tartışılmıyor peki?


Genelkurmay Başkanı'nın konuşması hemen herkes tarafından takdirle karşılandı, hatta Meclis Başkanı bile, bu konudaki kabiliyeti herkesçe mâlum ve müsellem bulunmasına rağmen muradını tam ifade edemeyen takdir ifadelerinde bulundu. Bana göre Sayın Özkök'ün konuşmasındaki en takdire şâyan taraf, "Bir genelkurmay başkanı konuştuğunda böyle, bu tarzda ve böyle bir ihtiyaç karşısında konuşmalı" şeklinde özetlenebilecek bir üslûp inceliği sergilemesiydi. Sorumluluğunu vakarla taşıyan, konuşacağı zamanı ve konuyu iyi seçen, politik sisteme inancını kuvvetle vurgulayan ve devletin temel kurumlarına saygısını nezih bir dille ifade eden Orgeneral Özkök, tezkere meselesinde TSK'nın neler düşündüğünü izah eden kelimelerinin ötesinde, çok partili siyasi hayatta "askerî üslûp"un nasıl oluşturulacağı konusunda çok kibar ve olgun bir jest göstermesiyle yaygın destek buldu. Bu hâdise, ordu"millet ve ordu"devlet ilişkilerinde zaman zaman beliren gerginliklerin nasıl izâle edilebileceğine çok mânidar bir örnek teşkil ediyor. Şu kriz ortamında Türk Silahlı Kuvvetleri, varlığı, gücü ve kararlı tutumuyla hepimize inşirah veriyor; askerî üslûbun nezâketi ise, kadayıfın kaymağı gibi oldu.


Abdullah Gül başkanlığındaki hükümet, tezkere krizinde kötü bir imtihan verdi; "kabul edilmedi" kararından bir gün sonra açıklanan vergi ve zamların gerekçesinde samimiyet arayanların işi hayli zor. Abdullah Gül'ün, parti grubu tarafından teklifi desteklenmeyen bir başbakan olarak görevi önümüzdeki hafta halefine devredecek olması hiç de parlak bir sicil sayılmaz. Ben bu meselede Sayın Gül'ü kabahatli bulanlardan değilim; daha şık bir sicille başbakanlık kariyerini noktalamamış olmasında "parti içi demokrasi"ye pek düşkün olduğu yolunda bir intiba veren AKP grubunun dahli büyüktür. Kaldı ki, en fazla on gün içinde yapılması muhtemel yeni tezkere oylamasında "parti içi demokrasi"nin miyârını görmek imkânı da bulunacaktır.


Gençlerbirliği vakıası, medyadaki yorumcu mafyası tarafından bugüne kadar görmezden gelindi; tartışma programlarında üvey evlat muamelesi gördü ama kalite altın gibidir; gözden ırak olmakla kıymeti düşmez. Çarşamba akşamı Beşiktaş'a sahada iki pas yapacak yer bırakmayan Gençlerbirliği, dünya kalitesindeki futboluyla göz kamaştırdı. Başkanından teknik yönetimine, taraftarından futbolcularına kadar bu takım, Fenerbahçe ve Galatasaray'dan daha ziyade konuşulmayı ve mercek altına konulmayı hak ediyor. Aşkolsun!


Dünkü spor basını, sözbirliği etmiş gibi GS"Fener maçının hakemini baskı altında tutmayı hedefleyen yorumlar yayınladı; garibanın ne acemiliği kaldı ne de Galatasaray sempatizanlığı! Bu kadar manşet yorumunun aynı konu üzerinde birleşmesi hiç de hayra alâmet görünmüyor. İşin ardındaki vâkıa şu: Spor basınındaki Fenerbahçe lobisi harekete geçmiş ve hakem Selçuk Dereli'yi kararlarında baskı altına alacak bir kampanya başlatmıştır.

Bana kalırsa hakemi açık ve örtülü imâlarla töhmet altında tutmaya hiç hâcet yok; bu yıl hayatının en kötü sezonunu yaşayan Fatih Terim, sene başından bu yana ısrarla sürdürdüğü zihni takıntıları yüzünden sahada acemiler mangası gibi davranan Galatasaray'ı üç günde kanat takıp uçuracak değildir. Kaldı ki çamaşır ipinde kurumaya bırakılmış on bir Fenerbahçe formasından bile ürküntü duyar hale gelmiş bir Galatasaray söz konusu. Maçın sonucunu bilemem ama Fenerli medyanın yaptığı kampanya centilmenlik dışıdır.


"Ortaya karışık salata" gibi bir şey oldu; hadiseler mûtadından hızlı akıyor da ondan biraz. Tencere yemeği pazartesiyle nasipse!