Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Argoda "artistlik", rol kesmekten daha fazlasını ifâde eder; doğrusu bu haliyle bu sıfatı daha ziyade hükümete kafası bozuldukça kuş uçuran, Meclis'te kağıda bir şeyler yazıp balkondaki gazetecilere gösteren bazı CHP milletvekillerine yakıştırıyordum; haksızlık etmişim; Türkiye'nin bir dizi film sağanağına tutulmasından mıdır nedir, ortalık artistten geçilmiyor.

"Haydi kızlar okula" diye bir kampanya var meselâ; duyan zanneder ki, bu çağrıyı yapanlar fikrinde samimidir; halbuki başörtüsüyle okula gitmeye kalkışan kızların encâmı ortada. "Efendim başörtülerini çıkarsın da gelsinler, siyasi eylem yapıyor bunlar" denildi. İyi ya, yanlış düşünüyorlarsa "okul"da doğru düşünmeyi öğretirsiniz, önyargılarını yıkarsınız. "Hayır, bunlar kesin inançlı; bu kızlar okullarımıza gelmesin" diyen kimdi peki?

Kızların okuması filan gibi samimi bir endişe var mı şu çağrıda?

Eğitimi bir şahsiyet tamamlama, dünyaya açılma projesi gibi görüyorsanız evvela başörtülü kızlara bir "vaktiyle hata ettik; haydi kızlar okula" demeniz gerekmez miydi? Üstelik onlar çağrısız, kampanyasız kendi istekleriyle, ailelerinin teşvikleriyle okul kapılarına gitmişler ve yüzgeri edilmişlerdi. Bu kafa devam ettiği müddetçe kampanyaya inanıp okula giden kızlardan bazıları, başlarını örtmek istediklerinde bu defa şu tepkiyle karşılaşacaklar: "Haydi kızlar evinize", hatta, "Yürrü, ancak gidersin!"

Artistlik değil de ne yani?

Hayır efendim, eğitim fikrine değil samimiyetle inanmak, onun ne idüğü hakkında düşünen bile yok aralarında. Bir örnek: Özel Dershaneler Birliği adlı "sivil toplum kuruluşu" buyurmuş ki, irticacı dershanelere dikkat edilsin, bunlar başarılı öğrencileri kendilerine bağlıyorlar, kampa alıp sohbet toplantılarıyla çocukları yönlendiriyorlar. Peki ey eğitimciler, "eğitim" adını verdiğiniz süreç aslında yakındığınız şu fiilleri kapsamaz mı: Yani, "kendine bağlamak, toplu halde tutmak, yönlendirmek, etkilemek, kazandırmak". Tarife cesaretiniz varsa hep birlikte tekrar edelim; bütün eğitim süreçleri bir "şartlandırma" işlemidir aslında.

Üstelik marifetmiş gibi bir de "ağaç yaşken eğilir" benzetmesi yaparız.

Kimi, neye göre eğiyorsunuz; buna hakkınız var mı; hiç düşündünüz mü bunları?

"Ama o başka, çocukları, gençleri irticâcılar eğitmesin, biz eğitelim" diyecekseniz o başka. Senin dershanenin, diğerlerinden farkı ne arkadaş? Bütün dert dâvâ, adını telaffuz edemedikleri dershanelerin kapatılması ve açıkta kalan çocukların "laik dershaneler"e nakli olsa gerek zâhir?

Onbin muhtaç öğrencinin özel okullarda okutulması da benzer gerekçelerle engellendi. Farklı gerekçelerle ben de muhalifim ama bu kurumlarda suç işleniyorsa kapatır, sorumluları cezalandırırsınız; kanunlara itaat ediyorlarsa oturduğunuz yerden dedikodu yapmayı bırakmalısınız en azından; gülünç oluyor çünkü.

Eğitim işleri hakkında Kara Kuvvetleri'nin mütalaa beyan etmesi problem teşkil etmiyor meselâ; her kurumun kendi eğitim ihtiyaçları çerçevesinde fikir beyan etmesi tabii, hatta gerekli ama şu kadar rektörün, bu derece ciddi eğitim meseleleri hakkında genelkurmay desteğinden hoşnutluk duymasında bile bir garâbet yok mu? Tek başınıza, birer eğitimci olarak fikrinizi savunacak tâkâti hissedemiyorsanız, bırakalım eğitim aracılığı ile problem çözmeyi, eğitimciler zaten kendi başlarına büyük bir problem teşkil ediyorsunuz demektir.

En iyisi şöyle yapalım: Kapatalım okulu dershaneyi; büyük para harcanıyor ama randıman düşük. Öğretmenleri kovalım, limon, maydanoz satsınlar; öğrenciler de perakende kağıt mendil, sakız sektörüne atılsınlar, müteşebbisliği öğrensinler?

Nasıl fikir ama?

Bence bu konuda fikir beyan edenlerin çoğundan daha ciddi bir görüş bu; tartışmayı teklif ediyorum.