Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Paşa kelimesinin "pây"i şah", yani "devletin üzerinde durduğu ayaklar" tamlamasından yuvarlanarak bugünkü telâffuzunu kazandığı yolunda bir görüş vardır. Osmanlı kamu nizamında paşa, sadece eli silah tutanlara, "ehl"i seyf"e değil, erbâb"ı kaleme de tevcih edilen bürokratik bir unvandı ve eski devlet telakkisinde paşa, "hikmet"i hükümet"in canlı timsali, yürüyen şekli idi. Ve Osmanlı paşaları yerleşik kültür ve teamül gereği "mehîb" adamlardı. Devletin üstünde durduğu ayaklar, taşıdıkları hamûlenin farkında ve şuurunda idiler.

Askerî unvanlar Türkçeleştirilirken paşa sıfatı general'e tebdil edildi ama paşa, bizim lügatimizde hâlâ dipdiri bir kelimedir ve eminim ki generaller, kendilerine karargâh dışında paşa diye hitap edilmesinden hoşnutluk duyarlar. Tekrara ne hâcet; paşalık aynı zamanda dilimizde yaşayan canlı bir sıfattır: Paşalar gibi..., paşa paşa..., büyüyünce ne olacaksın; paşa olacağım!..

Cumhuriyetimizi paşalar kurdu: Atatürk'ün halk lisanındaki zikri, Mustafa Kemal Paşa'dır. Bu millet paşalarını sever ve sayar; halk irfânında hâlâ paşaları "pây"i şah" gören bir telakkinin izleri vardır. Ordu ne kadar sıralama dışı bir gözbebeği müessese ise paşalar da sıralama dışı mümtaz devlet hâdimleridir.

Sözü uzatmayacağım. Ne zaman bir paşanın gazete sürmanşetlerine çıkan siyasî bir beyanını görsem, zihnime hep "paşa" kavramının ve müteselsilen ordunun sıralama üstü itibarı gelir. Yine öyle oldu; daha muvazzaflığında hayli sivri bir beyanıyla Türkiye'yi sarsan emekli paşalarımızdan biri, emekli sıfatıyla katıldığı bir toplantıda Meclis'in itibarını silkeleyen sözler sarf etti. Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama gazetelerin yazdığına göre bu paşamız, şu günlerde kurulması düşünülen bir siyasi parti bünyesinde aktif siyasete atılmaya hazırlanmakta imiş. Şimdilik niyet safhasında olsa bile bir kişinin bünyesine katılmayı düşündüğü bir müesseseyi bu kadar yaralayıcı, hatta tahkir edici sözlerle eleştirmesi, kanaatime göre paşalık kavramına yakışmadı.

Bu millet paşalarını emekli etmez; paşa, ölene kadar paşadır, hatta öldükten sonra bile. Emekli paşaların siyasete atılmasını anlayışla karşılarım; vatandaşlık haklarıdır; hatta muvazzaf iken politik kimliğini belli edecek davranışlardan titizlikle kaçındıktan sonra siyasete atılanlara saygı duyuyor ve milli irâdeye şahsi tecrübeleri ile katkıda bulunduklarına inanıyorum. Ne var ki "muvazzaf veya emekli", herhangi bir paşamızın, milli irâdeyi temsil eden bir kuruma yönelik, pek de zarif olmayan sözler sarf etmesinin, toplum nezdinde büyük itibar ifade eden paşalık kavramını zedelediğini düşünüyorum.

Millet Meclisi'nde beğenmediğimiz adamlar mevcut bulunabilir; Meclis yönetimi hoşumuza gitmeyen kararlar alıp asla benimsemediğimiz tavırlar takınabilir ama bu meclis, toplumla devlet arasındaki en mühim ve en kritik anayasal köprüdür. İşte bu yüzden sûreta çok haklı sebeplere dayansa bile Meclis'e yönelen bir nezaketsizlik doğrudan topluma yönelmiş demektir. Ordumuzu, devlet telakkisinde taşıdığı üstün ve çok kıymetli mevkiinden ötürü nasıl muazzez buluyor ve itibarının sarsılmaması için hassas davranıyorsak aynı itinayı Meclis'e de göstermemiz gerekiyor. Meclis'in aleyhinde bulunmak için vesile çok; genç demokrasi kıdemimiz ve henüz pek sığ demokrasi kültürümüz Meclis'e aksettiğinde ortalığa pek çok hicran manzarası dökülüyor. Tenkit ederiz ama aşağılayamayız. Farz"ı muhal milletvekillerinin tamamı ahlâki standart bakımından sınıfta kalacak raddede olsalar bile Meclis'in manevi şahsiyeti, milletvekillerinin ötesinde bir yüce kavramdır. Ordu, nasıl milletin en esaslı rükünlerinden birisi ise Meclis de öyledir.

Bir sempozyumda Meclis'e sert dille eleştiriler yönelten paşamızdan işbu hassasiyeti göstermesini beklerdik. Biz, paşa kavramına, sözü geçen paşamızın kavradığından daha aziz bir anlam yükleyen bir milli kültür çerçevesi içinde düşünüyoruz; nitekim bazı emekli paşaların bu kabil sert beyanlardan sonra bazı çevreler tarafından alay ve eleştiri mevzuu haline gelmesi de hoşumuza gitmiyor. Ordusuz ne millet olur, ne de devlet; ordu dahi millet ve devletle mânidar bir kurumdur.

Lisân"ı hâl ile vaziyet budur paşam: Kavramlar önemlidir!