Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Tel tel dökülüyorlar, dökülüyorlar çünkü sanılanın aksine bir dünya görüşüne sahip değiller. Siyaseten belkemiksiz oldukları gibi, kıymet hükümleri alanında da bir "sâbite"leri yok. Aslında neye inandıklarını tespit etmek imkânsız; koleksiyonlarında tutarlılık aramak nâfile, "Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı."

Şu bir kısım medyadan bahsediyorum; isimlendirmek zor, "bir kısım medya" tâbiri kadar târif edici bir başka kavram olmadı şimdiye kadar. Birkaç günden beri çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel'in eşi ile çekilmiş resimleri, bir kısım medyanın vitrinlerinde teşhir edilmeye başlandı. Kısa bir izah: Bir kısım medya, son siyasi patırtıda (ki kayıkçı dövüşü olması galip ihtimâldir) DSP'den istifa eden kanadı bâriz şekilde destekledi ve destekliyor. Sina Gürel partisinde kaldı ve İ. Cem İpekçi'nin boşalttığı koltuğu doldurdu; Gürel, dış siyasette, özellikle Kıbrıs ve AB konusunda İpekçi'nin muhalifi sayıldığı için bir kısım medyanın boy hedefi haline geldi. Ecevit çiftine yöneltilen hakarete varan yayınlar şimdi Gürel ailesini de hedef alıyor. Dünkü gazetelerden biri, sürmanşetinde "Rahşan Hanım'ı sollar" başlığı ile Sina Gürel'in eşini boy hedefi haline getirdi, zira Zeliha Gürel eşiyle birlikte seyahat ediyor ve onun toplantılarına katılıyor. Bir kısım medyanın şimdi terk ettiği bazı değerlere göre bu, son derece uygar, çağdaş ve laik bir davranış sayılması gerekirken daha şimdiden Zeliha Hanım'a Kösem Sultan muamelesi yapılmaya başlandı bile. İki gün önce bir başka gazete, bu hanımın daha üç"beş ay evvel Fransız elçiliğinden maaş aldığını "ihbar" üslûbunda yazarak Sina Gürel'i yıpratmaya çalışmıştı.

Belden aşağı vurmak konusunda bir kısım medyanın endâzesi yok: "Rahşan Hanım'ı sollar" başlığının altında pis bir gazetecilik numarasına daha şahit oluyoruz. Zeliha Hanım'ın ilk eşi diyesiymiş ki, "Aşırı hırslıdır, yükselmek için her şeyi yapar." Omurga meselesi!

Yani diyorlar ki, ey politikacı hanımları; siyasete burnunuzu sokmayın; hanım hanımcık evinizde oturun. Okuyucu belki anlamaz diye memleketimizin yeni medâr"ı iftiharlarından M. Ali Bayar'ın annesinin ağzından, "günün yükselen kadın davranışı"nı tarif etmişler:

"Bizim siyasi geleneğimizde eşler kocalarına düzgün bir aile hayatı sağlayarak destek olur."

Vay canına!

Vaktiyle Rahşan ve Bülent Ecevit çiftini, siyasette aile dayanışması sergiledikleri için yere göğe sığdıramayanlar yine aynı gazetelerdi. Arşivlerinden de utanmıyorlar.

Diyelim ki dün öyleydi bugün böyle; bir kısım medya, hanımların siyasete karışmaması gerektiğini anladı ve bu yönde yayın yapıyor; ama bir dakika! Şimdilik bir kısım medya imparatorluğuna muhalif gibi görünse de aslında aynı fıtrat frekansından yayın yapan bir başka gazetenin dünkü manşeti bir başka telden çalıyor.

Birinci sayfada AK Parti kurucularının eşleriyle çekilmiş fotoğrafları liste halinde sıralanmış ve manşette şu sual soruluyor: "Bu manzara devlet protokolüne nasıl oturacak?" Zira hepsi de başörtülü; M. A. Bayar'ın annesinin ifadesiyle eşlerine düzgün bir aile hayatı sağlayarak destek olan türden hanımlar. Altyazılarda şöyle bir ibare dikkatimi çekti: "Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olursa, eşiyle birlikte nasıl bir Türkiye tablosu oluşturacak?" Affediniz, yine bir "vay canına" çekmekten kendimi alamıyorum. Kafam karıştı. Önümde iki gazete ve iki resim var; ilkinde Şükrü Sina Gürel ve eşi, ikincisinde Abdullah Gül ve eşi görünüyor. Zeliha Gürel için bir kısım medyanın tenkidi şu: "Dikkat, bu hanım Rahşan Ecevit'i sollar; hırslıdır; hırsına esir düşmüş biridir, siyaset ona kaldıysa Türkiye'ye yazık olur." Niçin yahu? Ben o resimde başka bir tablo görüyorum; eşini seven, ona destek olan ve onu zarafetle temsil eden bir hanım var. Giyim tarzı, Star'ın ifadesiyle protokol toplantılarında, resepsiyonlarda problem çıkarmayacak tarzda "çağdaş" çizgiler taşıyor, üstelik bu hanım daha çiçeği burnunda taze evli. Hangi sâbıkasına binâen bühtân edilir bilmem? Ona diyoruz ki, "Ne işin var ortalık yerlerde; gir evine, ortalığı sil süpür; patates soy ve eşine böyle destek ol." İkinci resimde Abdullah Gül ve eşini görüyoruz. Deredeki balık üzerine spekülasyon yapılacak ya; Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olursa bu erkek eli bile sıkmayan başörtülü hanım, eşiyle birlikte bazı toplantılarda nasıl bir görüntü oluşturacakmış?

İçinizden, "iyi ya, evinde oturur, patates soyar" diye geçiriyorsanız yanlış cevap; o zaman bir kısım medyanın hücum şablonu şöyle işleyecektir: "İşte çağdışı kafa, başını açmıyor ve bu yüzden çağdaş hayatın ve devlet protokolünün gerektirdiği toplantılara bile katılmıyor." Pekâlâ, diyelim ki bunlar çağdışı kafa, iyi de Gül'ün eşine göre hayli çağdaş ve laik görünen Zeliha Hanım'ın ne kabahati var?

" O mu; oooo!

Bir kısım medyanın "kadın" kavramına nasıl baktığını anlamak için, pazar günleri verdikleri magazin eklerini incelemeye gerek yok, çünkü kadın kavramına saygıları yok. Tutarsızlıklarının temel sebebi bir "dünya görüşü"ne sahip olmayışlarıdır. Gündelik çıkarlar neyi gerektiriyorsa onu savunuyorlar ve çelişkiye düşmekten bile çekinmiyorlar; çünkü sadece "kadın"a değil, "okuyucu" kavramına değil, kendilerine bile saygıları kalmamış gibi görünüyor.