Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kesinti haberini duyunca tecrübe ürünü bir refleksle hemen çarşıya seğirtip bir kutu mum, iki el feneri ve pil tedarik ediverdim. Şimdi işitiyoruz ki jeneratör, şarj edilebilir seyyar fener satışlarında patlama olmuş. Bütün aile reisleri galiba benim gibi düşünmeye mecal kalmadan ve elektrik kesintisinin ardındaki sebepleri irdelemeye fırsat bulamadan çarşıya üşüştüler. Çabuk davranmanın fikri kritikten daha önce geldiği ve daha değerli olduğu anlar vardır: Evvela davranır, sonra vakit bulunca düşünürsünüz. Enerji bakanının dramatik basın açıklaması, hepimizi düşünmeden önce davranmaya itti; sırf bu bakımdan bile kötüydü.

Demokrasilerin güzelliği şurada ki bazen düşünmeye de vakit bulunabiliyor: Hafta sonuna doğru elektrik kesintisinin bir tezgah olabileceği yolunda önemli haberler yayınlandı. Kesintinin, Türk kamuoyunda pek taraftar bulmayan "Mavi Akım" projesine aciliyet kazandırmak, hatta Türkiye'yi bu pahalı projeye mecbur bırakmak gibi manipülasyonlardan bahsedildi ve gariptir Ukrayna'nın çektiği gaz, üç gün içinde yeniden bollaşıverdi.

Müheykel yapılı enerji bakanının dramatik basın toplantısını canlı yayında seyrederken, halkına kesintilere alışmak gerektiğini telkin eden bir bakanın niçin istifadan bahsetmediği meselesine takıldı aklım; etrafındaki gazetecilerden hiçbiri de akledip, "Bu durumda istifa etmeyi düşünüyor musunuz sayın enerji bakanı?" diye bir soru yöneltmedi. Bir enerji bakanı hangi durumda istifa eder diye düşündüm sonra, şimdi değilse ne zaman?

Eğer kesinti meselesi gerçekten tezgah ise, sadece enerji bakanının değil bütün hükümetin istifası gerekir; ama Türk siyasi hayatında istifa, işlemeyen, işletilemeyen ve bu yüzden demokrasiyi tıknefes hale getiren bir müessese. Siyasiler bir ara içlerinden "akıl" kişileri bir araya getirip, hangi hallerde istifa etmenin demokratik ahlaka uygun düşeceğini bildiren bir protokol hazırlasalar da öğrensek. Mesela cezaevi isyanları esnasında adalet bakanının niçin istifa etmediğini hala anlayabilmiş değilim; keza isyan gününden beri bugüne kadar cezaevi yönetimlerinde neyin değiştiği hakkında da bilgimiz yok. Halbuki istifa etmeyi gerektiren öyle haller vardır ki, şahsi kusur bulunmasa bile sorumlu kişi, ortaya çıkan skandalın tekerrürüne mani olmak maksadıyla istifa eder; yerine gelen kişi ise, aynı hatanın aynı cinsten bir keffaretinin olduğunu idrak ederek işe başlar.

Böyle vahim bir enerji krizinin tam da kesinti anında halka duyurulmasındaki garabete dikkat ediniz: "İşte yıllardır ikaz ede ede dilimizde tüy bitti de kimselere anlatamadık." diye gururlanmak kaç para? Sabah'ta Gülay Göktürk çok haklı olarak "Biz söylemiştik" zihniyetiyle dalga geçiyor: "Enerji planlaması ile koordinasyonu biz mi yapacaktık, enerji kaynakları konusunda planlama yapmak yetkisi bizde mi?" Sanki diş fırçalamak, her sabah jimnastik yapmak veya kırmızı etten uzak durmak gibi bir şahsi sorumluluk altındaymışız da bize vaktiyle bu öğütleri veren "devlet adamları"nı dinlememişiz gibi ezik, adeta bir suçluluk duygusu içinde dinliyoruz bu ucuz ahkamları. Eğer bu kesinti işi tezgah değil de hakikat ise karşılaştığımız manzaranın anlamı şu: Adam sorumluluğunun gereğini son ana kadar ihmal etmiş ve kesintiler başladıktan sonra halkın karşısına çıkıp, "E, sonu budur işte, biz söyledik ama dinlemediniz!" diye kendi pozisyonunu müdafaa etmekte. Ve biz bakkallara koşuyoruz hemen; mum, pil, gemici feneri, karpit lambası, eski araba aküsü ne bulursak saadethanelerimize taşıyoruz; düşünebildiğimiz sadece bu!

Hükümetin haleti garip; iç burkucu, hüzünlendirici, endişe verici bir tutukluk içinde görünüyorlar; iktidar sacayağının iki kıdemlisinin yaptıkları şaşırtmıyor aslında; ama üçüncü ayağın hükümet içinde çevre düzenlemesi, mıntıka temizliği ve çamaşırhaneden sorumlu birim gibi davranmayı kabullenmesi şaşırtıcı. Bir sözcü, "Apo meselesinde komplekse kapılmaya gerek yok. Türkiye'nin menfaatlerini iyi değerlendirmemiz lazım." buyurmuş, medya ise, "Aferin, bunlar milliyetçi saplantılardan kurtulmaya başladı." diye övgü düzmekte. Kimde "milliyetçi saplantılar" varsa, onlar komplekslerini terbiye edebilirler ancak!

Sahi be, n'olacak bu cumhurbaşkanlığı seçimleri şimdi?