Roman okumayan dizini dover mi?

Bilmem ki omrunuzde hic mektepten kacip da sinemaya gittiginiz oldu mu? Ergenlik eyyaminda bu curmu birkac defa isledigimi hatirlayiverdim simdi; beyazperdeye "Son" veya "The End" yazisi dusup de isiklar yandiginda kapildigim sucluluk haleti, isledigim curmun butun lezzetini golgeleyiverirdi. Sinif arkadaslarim ilimle irfanla ugrasirken benim ani bir dis kamasmasiyla okulu, arkadaslarimi, ogretmenlerimi, ailemi ve buyuklerimi aldatarak sinema rehavetinin gercekustu ikliminden caldigim "memnu" lezzet, gunlerce vicdanimi lekeleyen bir keyifsizlik halinde zihnimi kiristirip dururdu.

Epey zamandan beri ilk defa tatil gunlerinde iki-uc romani pes pese devirince, "mektebi kirip" da sinemaya kacmayi andirir bir vicdan ezikligi yakama yapisti; "Okumayi bekleyen onca ciddi kitap, dergi, rapor ve makale dururken romanla halvet olmaya vakit ayirmam dogru muydu bakalim?" Manasizligini pekala fark edebildigim bu akil yurutmeyi gozden gecirip nerede yanlis yaptigimi ararken oteden beri romana gizliden gizliye "memnu meyve" muamelesi reva gordugumuzu hatirladim. "Roman okuyacagina dersine calis.. roman da neyin nesi; onun yerine vaktini daha ciddi seylere ayirmalisin!" ihtari en azindan benim icin hala eskimemisti. Bu ciddi tehdide ragmen surukleyici bir roman ele gecirdigimde sabahin ilk isiklarina kadar elden birakmayip illa ki sonuna kadar okuyup bitirdigim cok oldu. O zalim istiha esnasinda sindirerek okunmasi gereken nice ciddi eseri, yangindan mal kacirir gibi tika basa bir acelecilikle okudugunu -ve tabii aslinda okumadigimi- pismanlikla goruyorum bugun.

Hazreti Isa, "dar kapiyi secmelisiniz" ihtarinda bulunurken roman okumak yerine "ders" calismak gibi bir eylemi de ovmus olabilir miydi; bu sualin sahih cevabi hakkinda hala mutereddidim. Mantigim ders ve roman arasinda tercih yapmak gerektiginde "ders"i secmemi emrediyor; gonlum hala aylakliktan, yani roman okumaktan yana. Roman okumanin aylaklik olmadigina kanaat getirsem de agustosbocegi ile karinca meselesinin tek istikametli mesaji dalga gecmenin hic de mesrulastirilmamasi gerektigini ihtar ediyor ve roman okurken hala ogrencilerimi, ailemi, meslektaslarimi, bu satirlari okumak kulfetine katlanan okuyuculari istismar ediyor gibi bir hisse kapilmaktan kurtulamiyorum.

Dersle roman arasinda tercihte bulunmak; hangisi dogru? Dogrusu suali boyle tertipleyince cevaba hacet kalmiyor; "Iyi bir soru sormak, onun cevabini bulmak kadar degerlidir." diyen adam, isbu sualin durust bir niyet tasimadigini hemen fark edecektir. Vaktiyle bizim nesli, "Once Turk musun, yoksa Musluman mi?" acmazina zorlayanlar da yanlis bir sualin dogru cevaplandirilmayacagini biliyor olsalar gerekti. Romanin karsisina dersi, teorinin karsisina hayati, fikrin karsisina fiili koymak da durustluk sayilmaz; cunku en azindan hayvanat ilmiyle (zooloji) ugrasan alimler bugune kadar agustosboceklerinin yaz boyunca turku cagirdigi icin familya halinde zurriyetlerinin kesildigini ileri surmedi; diger yandan karincalarin asla dalga gecmediklerine dair sarih bir bilgiye de sahip degiliz.

Hayat kendi ahengiyle yuruyor ve onu fasillara ayirarak tabiatimizi hayata yabancilastiran bizleriz; "medeniyet" dedigimiz ve yucelte yucelte yere goge sigdiramadigimiz bilgi ve gorgu birikiminin nahos sivilceleri bunlar: Tefrik etmek kabiliyeti suphesiz cok degerli bir mevhibe; parcanin butun icindeki yerini ve agirligini kestirmek de oyle. Romansiz yasayabiliriz; ama ayni mantik, mektebe gitmeden yasayabilmenin de mumkun (hatta bazilarina gore daha dogru) oldugunu soyluyor; birini digerine kurban etmenin manasi yok. Limonatadan limonu tefrik etmek marifet; ama limonata ne sadece limondur ne de sekerli su.

Roman okumayan ya davulcuya kacar ya zurnaciya demeye getirecek degilim: Hayatimiz roman zaten; anlamiyor musunuz?


Kaynak (Arşiv)