Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ufak tefek şeyler bunlar, belki anlamı bile yok, sadece dikkat çekiyor; dikkatimizi çeken her şey konuşulmaya lâyık değildir fakat yine de zihni meşgul ederler...

Seçimler yapılmış; hangi ortamda? Seçmenler en büyük iktidar adayı partinin başbakan adayını ismen bile bilmeden sandığa gidiyorlar. "Başbakan belli olmayabilir ama partinin bir genel başkanı var" denilebilir; geçelim: Seçimler yapılalı dün itibariyle onüç gün olmuş, seçim sonuçları kesinleşmiş, başbakan adayının adından hâlâ haberdar değiliz. Anlaşılabilir sebeplerle sır gibi saklanıyor; iyi de on milyon küsur seçmen bu durumda hiç tanımadıkları, belki de asla tanımaya fırsat bulamayacakları bir başbakana oy vermiş olmuyorlar mı?


Dedim ya ufak tefek şeyler...

Hafta ortasında bir dış temas; hangi sıfatla? İktidarı kazanmış partinin genel başkanı sıfatıyla; güzel, peki bu acele neden?

Öğle yemeği için bir randevu; mümkün ama niçin akşam yemeği değil meselâ? Ecnebileri bu gibi konularda titiz diye biliriz; İslâm âlemi Ramazan ayına gireli bir hafta olmuş, İtalyan hariciyesi bilmez mi; fazlasını bile bilir. Berlusconi'nin vakti bu kadar sıkışık mı ki, gündelik randevu akışı bir küçük becayişe müsaade etmeyecek derecede rasyonel mi düzenlenmiş? Bilmem?

E, devlet meselesi tabii, üstelik İtalya dünyanın yolu; gidilecek, eğer görüşmeyi siz talep etmişseniz randevu saatini beğenmedim, diyemezsiniz; üstelik dinde seferilik var, "kazâ" diye bir kavram var. Ne demiş şair?

"Gel berû gel berû, savm u salâtın kazâsı var,

"Lâkin sensiz geçen ömr ü hayâtın kazâsı yok"

Ufak tefek ama yine de bir Müslüman'ı öğle yemeğine davet etmekte bir gariplik var; anlayamadım gitti.


Bir başka ufak tefek şey daha,

Biliyorsunuz dün öğleden önce Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ı Çankaya Köşkü'nde kabul ederek esrarengiz başbakanın ismini öğrendi; siz bu satırları okumaya bile kalmadan isim açıklanmış olabilir, olmayabilir de; mesele bu değil, şu: Cumhurbaşkanı'nın hayli yoğun bir programı olduğu için başbakanın görevlendirilmesi işi bir süre gecikebilirmiş. Öyle dediler, haber spikeri mi söyledi, orada canlı yayını yürüten muhabir mi söyledi veya bizzat Tayyip Erdoğan mı söyledi farkında değilim ama anafikir gayet net: Cumhurbaşkanı'nın programı çok yoğun olduğu için başbakanın görevlendirilmesi işi bir miktar gecikebilirmiş.

Bir saniye, hemen saygısız spekülasyonlara başlamanın âlemi yok; olabilir, bir cumhurbaşkanı için ülkenin başbakanını hükümeti kurmakla görevlendirmek görevini ikinci plana itebilecek ölçüde önemli meşguliyetlerin ne olabileceğini biz bizzat tasavvur edemeyebiliriz ama bu gibi meşguliyetler, önemli randevular, diplomatik temaslar, yurtiçi ve yurtdışı gezileri önceden planlanmış ve hepsi de aynı güne gelmiş olabilir.

Bekleriz, acelemiz ne?


Başta da dediğim gibi ufak tefek ayrıntılar işte... İnsan anlamakta zorlanıyor bazen; meselâ vaktiyle "efsanevi" bir teknik direktörün yeni felsefî sloganını anlamaya çalışırken de çok zorlanmıştım; neydi o sahi:

"Yenilmekten korkmuyoruz fakat nefret ediyoruz!"

Lâtinlerin bir tabiri var, İtalyancası nasıldır bilmiyorum ama erbâbı bilir nasıl olsa: "Difficiles nugae", mânâsı çok büyük zahmetler çekilerek tertib edilen saçmalık demekmiş; öyle olsa gerek zâhir. Haftalardır düşünüyorum, "yenilmekten korkmadığım fakat nefret ettiğim obje ne olabilir" diye bakmadığım rüya tabiri kitabı kalmadı; bulamadım ve dedim ki, bu bir "difficiles nugae"dir. Değilmiş, Panathinaikos'un dört çektiği Fenerbahçe, geçen hafta Galatasaray'a altı atınca Fatih Terim'in bu labirent gibi lâfla neyi kasdettiğini anlayıverdim: Biz Galatasaraylılar Fenerbahçe'ye yenilmekten korkmuyorduk çünkü yenileceğimizi biliyorduk; bu bilgiye sahip olmak bizden ürküntüyü kaldırıyor fakat nefreti izale edemiyordu; Fener'e her defasında yenilmekten nefret ediyorduk ve yenilmekten korkmasak bile kendimizi pek kötü hissediyorduk.

Muamma aydınlanmıştı!..


Ufak tefek şeylere takılıp kalmak biraz da "şerefli mağlubiyetler" devrinden kalma avuntulardır; ciddiye almaya değmez. Tipik bir, "rüşvet yemeyen nâmuslu fakat fakir memur" veya "kadrinin bilineceği günü bekleye bekleye beli bükülen erdemli adam" meşgalesidir,

Onu da geçiniz.