Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Senin baban bir entelektüeldi yavrum. Solun da sağın da saygısını kazanmış itibarlı, hoşsohbet, nükteperdaz bir insandı.

Renkli bir akademisyendi. Sonraları siyasete merak sardı. Kim sebep olduysa önüne gelsin. Önce partili, sonra vekil, daha sonra bakan bile oldu. Siyasette her yükselişi, onun entelektüel vicdânında bozulmaya yol açtı. Kendi semasında bir yıldız olabilecekken gitti, liderinin ağzına, grup başkan vekilinin gözüne bakan sıradan biri oluverdi. Biraz aklı başında olan seleflerinin bir şekilde uzak durmaya çalıştığı pis yüklerin altına girdi. Nice mâsumların âhını, vebâlini aldı. Eski arkadaşları ona son kertede bile toz kondurmaya kıyamadılar, ‘Acaba hoca gizli gizli bonzai mi çekiyor; bunlar onun yapacağı işler değil' diye bir ihtiyat payı bıraktılar ama nâfile... Ah, ne güzel insandı, göz göre göre kendini harcadı. Şimdi kimselerin selam vermeye bile tenezzül etmediği insan harâbesidir. Yazık oldu...

-Senin baban küfürbaz bir insandı yavrum. Öyle tatlı küfrederdi ki bilemezsin. Küfretmek iyi bir şey değildir, sen sakın etme ama başkalarına hakaret etmek âdeta onun varlık sebebi gibiydi. Dünyanın en pis kelimeleri onun ağzında şeker kıvamına gelir, hamam gazozu gibi insanın yüreğine ferahlık verirdi. Sosyal medya şeysinde kalemiyle iktidara çok büyük hizmetler verdi. Beni istettiği zaman annemle babam, “Sorduk soruşturduk; haylazın teki. Kimse hakkında iyi konuşmadı” diye uyardılarsa da ben ondaki derin cevheri görmüştüm. Direndim. Bir ara işinden memnun değildi derken iş değiştirdi, ayıptır söylemesi trol oldu. ‘Soğan-ekmek yiyelim, bu işi yapma' dedimse de dinlemedi. Trol olduktan sonra geçimimiz düzeldi biraz ama nedense işlerimiz ters gitmeye, dünyalar tatlısı baban da sinirli biri olmaya başladı. Şimdi geçti o günler, o şatafatlar. Kahveye gittiğinde herkes sırtını çeviriyormuş…

-Senin baban bir vatanseverdi yavrum. Doğru dürüst işi-gücü, mesleği filan yoktu ama vatanına sevgisi hastalık seviyesindeydi. Kitap okumayı sevmezdi, ‘Başıma ağrılar giriyor Sabahat; öl de öleyim ama bana sanattan kültürden edebiyattan bahsetme' derdi. Davasına liderine, partisine âşıktı. Bir gün sakin bir ânında, “Şu sizin dava nedir, bir anlatsana' dedim. ‘Boşver' dedi, dava anlatılmaz yaşanırmış. Liderimin yanlışı benim doğrumdan üstündür der dururdu. Galiba doğruyu-yanlıştan ayırdedecek kadar zihni meleke yoktu onda fakat şerefine çok düşkündü Allah için. Partisi hiç iktidara gelemediği için sizlere de doğru dürüst bir şey bırakamadı. Bir ara, ‘Bizimkiler iktidara gelmekten korkuyorlar galiba, sanki bana öyle geliyor' demişti. Neyse ki baraj altında kaldıklarını görmeden çekti gitti aramızdan...

-Senin baban bir yazardı yavrum; çok iyi yazardı hem de. Bir konunun lehinde ve aleyhinde olmak üzere aynı anda birden çok yazı kaleme alabilecek kadar kıvraktı kalemi. Havuz medyasında çalışırken çok güzel günlerimiz oldu. O günlerde reis beyin uçağına bile binmişti birkaç sefer. Eski arkadaşlarına çok ağır şeyler yazdı bir ara, onlardan cevap gelmeyince kendini meddahlığa verdi. İktidarın arzusuna göre bazen çözüm sürecini destekler, gerektiğinde kösteklerdi. Kaynanam söylerdi, küçükken kundaktan düşmüş, omurgalarında bir gariplik olmuş. Her yana bükülüverirdi böyle. Derken günün birinde gümm, babanların partisi başaşağı gidip mahkemelerde yargılanmaya başlayınca, ‘ben söylemiştim, uyarmıştım' filan diye sıyrılmaya çalıştı ama o günden beri yazarlık kariyeri de sona erdi. Aah ah...

Babalarınız böyle adamlardı çocuklar; her çocuk babasıyla ilgili iyi şeyler duymak ister günün birinde. Siz onları yine iyi bilmeye devam edebilirsiniz çünkü evlatlar, babalarının vebalini üstlenmez.