Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Federal bir ülke Birleşik Kıbrıs. İki tane kurucu devleti olacak. Kıbrıs Rum kurucu devleti ve Kıbrıs Türk kurucu devleti. (...)

Yeni bir yapı olacaktır var olacak yapı (...) Dönüşümlü başkanlık konusunda anlaşmaya varıldı (...) Yeni Birleşik Kıbrıs Devleti'nin ordusu olmayacak, garanti ve ittifak anlaşmalarında öngörülen dışında asker olmayacak (...) [Yeni bir bayrağımız] olacak tabii ama henüz seçmedik (...) Ulusal marş da lazım ama onu da konuşmadık. Şu anda Kıbrıslı Rumlar Yunan milli marşını, biz de Türk milli marşını kullanıyoruz; dolayısıyla Birleşik Kıbrıs'ın ayrı bir ulusal marşı da olacak (...) Ayrıca pasaport tek olacak. Vatandaşlık, göç, sığınma vs. konuları tamamen federal hükümetin yetkisinde olacak."

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talât, Yeni Şafak Gazetesi'nden Hatice Kılıç'a verdiği mülakatta özetle bunları söylüyor. Mehmet Ali Talât'a göre 2003 yılında Annan Planı'nın Lahey'de Kıbrıs Türk tarafınca reddedilmesinde Ergenekon soruşturmasında adı geçenlerin etkisi olmuştu: "Var bi şey; görünürde var da bunu ortaya çıkarmak bizim bugünkü imkânlarımızla mümkün görünmüyor."

Bizler burada harıl harıl Açılımı, Kürt meselesini, sokak eylemlerini konuşurken Kıbrıs'ta önemli gelişmeler yaşanıyormuş meğer. Gazetelere şöyle bir göz atınca göreceksiniz, küresel ısınma bile Kıbrıs'tan daha çok yer buluyor; halbuki "Kıbrıs dâvâsı", Türkiye'nin son elli senesine damgasını vurdu, iç ve dış siyasetimizi etkiledi, hatta bloke etti, zaman zaman kımıldayamaz durumlara geldik.

Talât'ın söyledikleri gerçekleşir mi bilemem; Nisan'daki seçimlerde Mehmet Ali Talât'ın seçimi kaybedebileceği, onun yerine Derviş Eroğlu'nun seçilebileceğinden bahsediliyor. Talât, "Ben Kıbrıs sorununun çözümünü kendime misyon seçmiş biriyim; göreve gelecek kişi aynı anlayışta değilse sorun olur; bu açık ve nettir." diyor.

Kıbrıs meselesinin geldiği nokta, Türki-ye'nin bilgisi ve öngörüsü dâhilindedir; hükümetin süreci engellemediği, aksine destek olduğu da anlaşılıyor ve bu bir başka önemli açılım mânâsına gelir: "Kıbrıs Açılımı". Şimdiki gençlerin ezelî ve ebedî zannettikleri bir milli tabu daha müzakere masasına yatırılmıştır anlaşıldığı kadarıyla.

Mehmet Ali Talât'ın izah ettiği kadarıyla Birleşik Federal Kıbrıs, üç aşağı beş yukarı 1959'da imzalanan Zürich ve Londra anlaşmalarındaki statünün ihyâsı mânâsına geliyor. "İbret almayanlar için tarih tekerrür eder" aforizması doğrulanıyor bir noktada. 1960'taki Kıbrıs Cumhuriyeti de iki toplumlu fakat ayrı bölgeler esasına dayanmayan bir çözümdü. Ancak üç sene ayakta kalabilen bu devlet, Rum tarafının açgözlü ilhak (Enosis) hırsıyla darmadağın oldu. Yarım asır sonra yeniden aynı noktaya gelebilmek bile kazanç sayılmalı mıdır; bunu en iyi bilebilecek olan yine Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olsa gerektir. Kıbrıslı Türklerin, şöyle böyle yirmi seneden beri meseleye "Türkiye'nin gözlüğü" ile bakmadıklarını fark ediyoruz; ne var ki iki toplum aynı adada barış içinde yaşayacaksa mesele kalmamış demektir.

Bizim elimizde kalan, elli seneden beri Kıbrıs konusundaki aktif müdahaleciliğimiz sebebiyle tabi tutulduğumuz suçlamalara, siyasi ve ekonomik ambargolara ilaveten harcamak zorunda kaldığımız milyarlarca doların efsanevi bütçe çöküntüsüdür olsa olsa. "Türkiye'nin '74 müdahalesi olmasa, bugün Rumlar aynı noktaya gelir miydi?" varsayımı ise bir başka hesaptır.

Önümüzdeki günlerde "Kıbrıs açılımı"nı da konuşacağız demektir bu; inşallah sonu hayırla biter ve yarım asırdan beri baş ağrıtan "Kıbrıs tabu"sundan izzet ü ikbâl ile halâs oluruz...