Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Bazı görüş sahiplerine göre Türkiye'de bugüne kadar kesinlikle şikeli maç oynanmamıştır ve şikenin şöyle dört başı mâmur tarzda isbatı imkânsız derecede güçtür.

Herkes yanlış düşünüyor, doğrusu şudur: Şike suç olmaktan çıkarılmalı, isteyen şike yapabilmelidir. Herkese aynı derecede şike yapma hakkı tanınırsa konuya demokratik, çoğulcu, şeffaf ve katılımcı bir boyut kazandırılmış olur ve şöyle gizli saklı şike yapmanın tadı ve anlamı kalmaz. Artık gazeteler ertesi gün hangi yöneticinin işi nasıl bağladığını, hangi menecer ve antrenörün kaça pazarlık bağladığını, futbolcuların bu işten kaç kuruş kazandığını yazarlar. Futbolcular da maç sonrasında, "Aldığımız paranın hakkını verdik; arslanlar gibi yenildik. Önümüzdeki maçlar için tekliflere açığız." diye röportaj verirler. Konunun ekonomik boyutunu ihmâl etmiyorum: Şike masrafları maliyeye bildirilir. Şike matrahından vergi kesilir, kalan kısım genel giderlere yazılır; hem futbol camiası, hem vatan-millet kazanır.

Bu arada hatır şikesi denilen saçmalık da kendiliğinden yok olacaktır. Bir vatandaşın, bir takıma "falan takımı yenin, benden bir tepsi baklava veya şu kadar kuruş para" şeklinde teşvikte bulunmasının niçin suç sayılması gerektiğini bir türlü anlayamamışımdır. Aynı miktarı teşvik primi adı altında takımlar kendi oyuncularına dağıttığına göre onların verdiği suç değilse, benim bir tepsi baklavam, iki kasa gazozum da cürüm sayılmamalıdır.

Ne kaldı geride? Ha... Futbol Federasyonu'nu özerk yaptık, tutmadı. İki ihtimâl var: Bir, federasyon başkanlığını mafyatik sivil toplum kuruluşları arasında açık artırmaya çıkaralım, ki benim tercihim budur veya dışardan AB'nin kefil olacağı dürüst adamlar getirtelim, onlar yönetsin futbolu. Çoğumuzun telâffuz ettiği şekliyle "Haakemler" de 60'lı yıllarda olduğu gibi ithal edilsin; kanunlarımıza göre ticaret serbest olduğu için isteyen takıma kendi hakemini getirtme hakkı verilsin.

Yurtdışından futbol yorumcusu yazar da getirtelim. Bizimkilerin çoğu, gözünün önündeki şikeli maçı görmüyor, fark etse de yazamıyor zaten... Buna bağlı olarak "Tarafsız yazar" afra-tafrası bitsin; tarafsızım diyen yazara su-ekmek verilmesin.

Taraftarlık resmi mahiyet kazansın; "Ben filan takımı tutuyorum; ölürüm de vazgeçmem" diyen kişi kulübüne aidat, maliyeye vergi versin. Hâriçten bedavaya taraftarlık yasaklansın. Takım formalarının satışı da durdurulsun; alan var alamayan var. Sümerbank yeniden faaliyete geçsin, bu kuruma CHP'den yöneticiler atansın; Sümerbank âcilen dokuma kooperatileri kurarak emekçi halkımıza bol miktarda ucuz ve tek tip milli forma üretsin. Toplum milli birlik ve beraberlik rûhuyla dolsun.

Seneye UEFA ve FIFA'dan çıkalım; niçin, çünkü yaramıyor; bir randımanını görmedik bunca yıldır! Onun yerine "Yarım saatlik kondisyonu olan ülkeler futbol birliği" kuralım; her yıl dünya şampiyonu oluruz. Dış transferler bu ülkelerden yapılsın, ucuza gelir.

Bizim topçular 90 dakikayı çıkaramıyor, devreler 25'er dakikaya inerken aralar yarım saate çıksın. Saha kenarına yorulan futbol emekçileri için çay, gazoz, limonata içilecek şemsiyeli büfeler kurulsun. Üç korner bir penaltı, altı taç bir korner sayılsın. Maç içinde dinlenmek isteyenler için orta sahaya hasır iskemle, tükürmek isteyenler için kâğıt havlu, mevki değiştirmek isteyen oyuncular için saha kenarında mobiletler hazır tutulsun.

Dört yılda bir kayıtlı taraftarlar arasında genel seçimler yapılsın; dört "hariçten", niteliksiz, câhil, karnını kaşıyan sıradan taraftarın oyu bir oy sayılsın. Birinci gelene bir sıkımlık diş macunu verilsin, mutlu olsunlar. Ciddi bir teklifle konuyu bağlayalım. Sıcaklar geliyor, hükümet uyuyor; tedbir alsınlar, yağmur yağdırsınlar, ferah rüzgâr üflesinler.

Kemal Bey olsa kar bile yağdırırdı!