Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Hikâye hayli uzun, biraz da karmaşık fakat önemli; içinde ilginç detaylar var. Sabrınızı zorlamak pahasına, esasen basında daha önce yer almasına rağmen layıkınca bilinemeyen bu hikâyenin satırbaşlarını yeniden okumaya davet edeceğim.

Yıl 1915. Savaş yılları.

Olaylar silsilesi 1915’te bir Osmanlı vatandaşının ölümüyle başlıyor. Bulgar Ortodoks Cemaati Ekzarhı Jozef dünya değiştiriyor.

Ekzarh’ın kelime mânâsı şöyle: Bulgar Ortodoks Kilisesi mensubu olarak cemaati temsil eden önder.

Ekzarh Josef öldüğünde, kendi adına kayıtlı önemli bir gayrimenkulün de sahibidir. Bugün itibarıyla Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi’nde yer alan (Çağlayan Adliyesi’ne kuş uçuşu 200 metre mesafede) toplamı itibarıyla 60 dönüm civarında gayrimenkulden bahsediyoruz. İddiaya göre arsa, II. Abdülhamid tarafından Bulgar “Evlogi Georgiev Vakfı”na bağışlanmış.

Ekzarh Josef’in, ölümüyle ardında aynı tebaadan başka bir mirasçısı görünmediği için bu değerli arsa 1952 yılında Maliye hazinesi adına tapuya tescil ediliyor. Ancak önemli bir ayrıntıyı ihmâl etmeyelim:

1936 yılında hükûmet, Lousanne anlaşması hükmüne göre tesis edilmiş azınlık vakıflarına bir çağrıda bulunarak vakıf gayrimenkullerinin tesbiti için müracaatta bulunulmasını istiyor. Bulgar cemaati, 60 dönümlük arazi üzerinde hak iddia ediyorsa da müracaat kayda geçmekle birlikte kabul görmüyor.

Bu süre zarfında koca arazinin kimin elinde nasıl değerlendirildiğini bilmiyorum; ne var ki 1958 yılında Maliye Bakanlığı, İstanbul Defterdarlığı’na gönderdiği bir yazıyla 60 dönümlük arazinin, Maarif Vekaleti’yle varılan anlaşma gereğince eğitim hizmetlerine tahsis edilmesi direktifi istiyor ve bu yazıda ilginç bir cümleye yer veriliyor:

“İleride siyasi zaruretler ve sair sebeplerle merkezi Bulgaristan’da bulunan Egzarhlık müessesesi veya Bulgar hükûmetine iadesi icab ettiği takdirde, Maarif Vekaleti bütçesinden istimlâk ve satın alınması kaydıyla teknik öğretim ihtiyacında kullanılmak üzere tahsisi uygundur.”

Bir nevi vasiyettir bu cümle; altı çizilmeli ama az sonra göreceğiz ki cümlenin altı değil, kendisi çizilecektir. Anlamı şu: Söz konusu arazinin esasen kime ait olduğu konusu ihtilâflıdır; ancak ileride Egzarhlığa devri gerekirse kamulaştırılsın, yine eğitimde kullanılsın denilmekte.

Devam ediyoruz.

Tapu kaydındaki ifadeye göre 1960 yılında arsa, “amme hizmetine tahsisli olduğundan hazine uhdesinde ipka edil”iyor.

Hak haktır ve ondan daha yüce bir şey yoktur

Bu arada küçük bir tarih hatırlatmasında bulunmak iyi olacak: Azınlık vakıflarına ait gayrimenkuller, bir “devlet politikası” olarak uzun yıllar özel bir statüde, daha doğrusu buzdolabında tutulmaktaydı. Hemen herkes, vaktiyle azınlık vakfı gayrimenkullerinin hak sahiplerine iadesi konusunda şahsî ve vicdanî kanaat belirtmesine rağmen mesele bir türlü çözülmedi ve adeta sürüncemede bırakıldı.

Mütekabiliyet esası gözetilerek o tarihe kadar askıda bırakılan bu adaletsizliğe, nihayet 2011 yılında 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’na eklenen geçici bir madde ile son verildi ve azınlık vakıflarının talebi yeniden değerlendirilmeye alındı. Bu çerçevede, 1936’de Ekzarhlık tarafından beyanname verilerek hak talebinde bulunulduğu için mevzubahis gayrimenkul Bulgar Vakfı’na devredildi.

Türkiye, kendine yakışanı yapıyor: Hak haktır ve ondan daha yüce bir şey yoktur. Böylece, şu anda üzerinde İstanbul Motor Teknik Lisesi, 20’nin üzerine özel sektör laboratuvarı tarafından desteklenen Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin bulunduğu ve toplamda 6 bin öğrenciye her gün eğitim veren kampüsün mülkiyeti el değiştirdi.

Peki, ne olacak şimdi? Oraya geliyoruz!


Bulgar vakfı mahkemeye başvurarak geçtiğimiz yılın ağustosunda tapusunu tescil ettirdi.

Tapu tescil kaydında şöyle bir not var ama: “Yüzde 50 hissesinde [on yıl süreyle] kat karşılığı inşaat hakkı vardır.” Bu kaydın “malik/lehdar” hizasında ise şu notu görüyoruz: “Taşyapı İnşaat AŞ”

Her zamanki Pazar yazılarındaki üslup ve gidişatın aksine şu teknik teferruattan sıkıldığınızı tahmin ediyorum; esasen bu işlerden pek iyi anladığımı da söyleyemem ama şu kadarını ben bile anlayabiliyorum. Bulgar Vakfı, gayrimenkulün mülkiyetini eline geçirir geçirmez tapuya bir şerh koydurmak lüzumu hissederek, 60 dönümlük arsa üzerine kurulacak tesislerdeki hakkının yarısını adı geçen firmaya devretmiştir.

Eğitim kurumları işgalci durumuna düştü

“Niçin acele ettiler, niçin açık artırmaya çıkarmayıp ille de bir şirkete tapu tahsisinde bulunmak lüzumu hissettiler?” soruları aklımızdan geçebilir fakat kanuni haktır. Olup biten her şey kanuni.

Bu durumda arsa üzerindeki eğitim kurumlarının akıbetini merak ediyoruz ister istemez. Acaba eğitim kurumları yıkılmak yerine arazi MEB tarafından kamulaştırılabilir mi diye düşünmeye hacet kalmıyor: Şirketin yöneticisi, “Arazi üzerinde Şişli Belediyesi’nin ek hizmet binası ve Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin işgali var. Temizledikten sonra bu sene içinde inşaata başlayacağız.” diye bir açıklama yapıyor. (Sabah, 15.2.2013) Bu arada önemle belirtelim, arsa üzerinde tesisi bulunan kurumlarından sadece okullar kendine yeni bir yer aramak durumunda. Belediyeye ve bir özel hastaneye ait binalar kapsam dışında kalıverdi!

Böylece yarım asırdan beri Şişli ve civarının dar gelirli aile çocuklarına istikbal ve meslek kazandıran eğitim kurumları bir anda işgalci durumuna düştüler.

Peki, arsa yeni sahiplerine geçti ama içinde otel, AVM, rezidans ve ofisler yapılması planlanan ve maliyeti milyar dolarların üzerinde gibi görünen proje hemen uygulanabilecek mi? Yeni imar durumu ne olacak?

O konuda şaşırtıcı bir kolaylık karşımıza çıkıveriyor hemen. İlgili şirket, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak proje için, “kentsel dönüşüm” kanunu çerçevesinde onay istiyor. Arsa içinde imar ruhsatlı pek çok bina yer almasına rağmen proje bakanlık tarafından onaylanıyor.

Diyeceksiniz ki, sana ne?

Gezi Parkı’ndaki ağaçlar için ortalığı birbirine karıştıran çevrelerin, basının, STK’ların daha duyarlı olmasını bekliyorum. Hak haktır, ticaret de ticaret; itirazım yok fakat içlerinde pek de “beyaz Türk” olmadığı anlaşılan 6 bin genç ve aileleri adına hemen cevaplanması gereken bir soru var: Bu okulların akıbeti onca değerli tesis ne olacak? Şüphesiz okullar için hayli uzak bir yerde yeniden yer gösterilecek ama ana binasını kaybeden okulların, zaman içinde pekiştirdiği kimlik ve kalitesini de kaybedeceğini kim kendine derd edinecek?

Mülkiyet haktır, ticaret meşrudur; e, okulu yıkılacak 6 bin öğrenci nedir peki?

Şişli Endüstri Meslek Lisesi ve o kampüste yer alan eğitim kurumlarında okuyan 6 bin öğrencinin geleceği hakkında endişeliyim ve eğitim haklarını korumak için gösterdikleri mücadeleyi gönülden destekliyorum.

Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bütün ilgilileri, özellikle meseleye gerekli duyarlığı göstermeyen basın kuruluşlarını konuya eğilmeye davet ediyorum.