Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kaçak elektrik kullanma oranı % 22,5; meâlen her dört aboneden biri elektriğe para vermiyor. Bu kaçakçılığın hazineye bir yılda verdiği zarar 2 milyar doların üstünde; anlamı şu, bu 2 milyar doları devlet, diğer kaynaklarıyla kapatıyor veya borçlanıyor, daha doğrusu bütün vergi mükelleflerinden dolaylı olarak tahsil ediyor.

Türkiye'de kaçak elektriğin en çok kullanıldığı yerler Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri; bölgede kaçak oranı % 40'a çıkıyor.

Peki bunun anlamı ne?

Aydınlar, sosyologlar, antropologlar, siyaset bilimcileri bu olguyu nasıl yorumlarlar? Gelir dağılımdaki adaletsizlik, bölgelerarası kalkınma farklılıkları vb... Peki sıradan, sokaktaki vatandaş nasıl yorumluyor? Anlaması kolay, internette bir arama motoruna giriyor, "kaçak elektrik" veya "elektrik kaçakçılığı" yazıyorsunuz, mübalağa değil, binlerce link adresi sıralanıyor alt alta; vaktiniz, sabrınız varsa meseleyi bütün "çıplaklığı" ile görebilirsiniz. İnternet insanlığın bilinçaltı olmuş; kanun yok, ayıp yok, tazminat, mahkumiyet baskısı, "ne derler" endişesi yok. Bir internet "kıraathanesi"ne giriyor, uydurma unvanınızla aklınıza ne gelirse boca ediyorsunuz. Bu âlemde insanın kafasından geçip de "ağ" takılmamış vehim, hırs, dürtü kalmamış.

Habere devam edelim: Geçtiğimiz sene 4 bin 133 adet trafo yanmış; sebebi kaçak elektrik. Elektriği bedavaya getirince gündelik tüketimle yetinmiyorlar besbelli; hayvanların ağılını elektrikle ısıtan, kuyuya rezistans sallayıp "24 saat sıcak su" konforuna erişenlerin varlığını gazete haberlerinden ve adliye bültenlerinden biliyoruz.

Belediyeler eliyle tahsil edilen sair vergilerde durum nedir, bilgimiz yok. Tahminen söyleyebiliriz ki elektriği bedavaya getirenin eli su parasına hiç uzanmaz; geçenlerde bir doğu vilayetinde il müftüsünün "haram su ile alınan abdest caiz olmaz" fetvası vermesi üzerine su tahsilatında hatırı sayılır oranda artış kaydedildiğini okumuştum. Eğer doğru ise bu hadisede fevkalade önemli ve ibretlik ipuçları yakalamak mümkün. Dinî retoriğin hâlâ etkili olduğunu göstermesi bakımından önemli. İbretlik faslı ise şuradadır; dinin, insanda inşâ etmesi gereken nasafet (insaf, haklılık, doğruluk, adâlet duygusu) hassası kadükleşiyor. Normal şartlarda her Müslüman bilir ki çalıntı suyla alınan abdestin, haram lokmadan farkı yoktur ama devreye bir şeyler girer, nasafet hissini yatağından oynatır ve haramı helâl gibi takdim eder; kendinizi kolayca aldatabilirsiniz o zaman.

Defalarca yazdık, belki daha tafsilatlı ele almak lâzım: Dinî mensubiyet gitgide bir asgari müşterek olmaktan çıkmaya başladı. 28 Şubat'ın derinlerdeki tahribatı görülenden ağırdır.

Aydınlar hâlâ düşünedursunlar, benim merak ettiğim konu şu: Türkiye'de kaçak elektrik kullanımı, "insaf yahu, bu kadar da olmaz" raddelerine geldiğine ve gizlenemez bir gösterge teşkil ettiğine göre adını koyalım:

Sebebi ekonomik midir, siyâsi mi?

"Yok daha neler; kaçak elektrik kullanarak siyasi eylem yapılabilir mi?" diyebilirsiniz; yanılıyorsam düzeltmeye hazırım; bence sebebi siyâsidir ve Türkiye'nin uğraştığı problemlerin nasıl saçma sapan, nasıl anlaşılmaz ve girift hale geldiğinin göstergesidir.

Daha bunun kaçak petrol ve mazot boyutu var; gazetelere yansıyor son günlerde. Bu sektörden kazanılan milyarlarca dolar, temelde hangi sektörü besliyor bir düşünün. Motorlu araç sayısıyla yakıt tüketimi arasındaki geleneksel orantı tersine işlemeye başlamış; araç artıyor ama yakıt sarfiyatı aynı derecede artmıyor; rakamlara bakınca problem ekonomik gibi görünüyor ama hakikatte öyle mi?

Problem çözmek teşhisle başlar; realiteyi görüyor, boyutlarını hissediyor ama teşhis koymak safhasında berraklığı kaybediyoruz.