Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Terörle mücadele, muz cumhuriyetlerinde bile en azından kenarda bir yerlerde duran devlet hâfızası gerektirir.

Doğuda görevlendirmek üzere 5 bin korucu alımına karar verilmesinin iki anlamı var: İlki, hayli okkalı görünen bir seçim yatırımı hamlesi (Güneydoğuda aile nüfusu ortalaması yüzde 7'den 35 bin kişiye geçim imkânı!), ikincisi ise bir devlet hafızasına sahip olmadığımız. Bunca yeni korucunun, ancak ateş bacayı sardıktan sonra akledilmesinde bir hikmet-i hükûmet aramanın terörle mücadeleye esaslı bir katkı sağlayacağını düşünmek için hayli iyimser olmak gerekiyor. Koruculuk sistemine yönelik eleştiriler hakkında yazılanlar dağ gibi duruyor hâlâ orada. Başarılı olduysa ilâve istihdama ne gerek var; başarısızsa ısrarın mânâsı ne? Diyelim gerekli; 5 bin korucu veya özel tim görevlisi istihdam etmek için niçin 7 Haziran ertesine kadar ayak süründüğünü nasıl izah edeceksiniz?

Hükümet kesinlikle sorumluluk kabul etmiyor ve terörle mücadelede açığa çıkan zaaflardan dolayı başkalarını suçlayıp duruyor. Herkesin kabahati var ama bir mûcize eseri 13 yıldır kesintisiz görev yapan siyasi ekibin hiçbir dahli yok. Zorlandıklarında öne sürdükleri ‘Kandırılmışız' bahanesi de komik hale geldi. ‘Hep kandırılmak, hep keklenmek sizin fıtratınızda mı var efendiler?' Bu seçmen size niçin güvensin?

Teröre karşı tek nefes olmanın anlamı nedir? 78 milyonun tamamı bir araya gelip devasa bir Türk bayrağının altında terörü yüksek sesle lanetlese, ambulans şoförüne, doktora, yatağında uyuyan polise kurşun sıkan katil çetesi pişman olup silah mı bırakacak? Terörle mücadeledeki başarısızlığınız, daha doğrusu gafletiniz ortada; Kürt meselesinin çözümünde yüzde 100 çark eden yine sizsiniz. Öyleyse sormak hakkımız: Acaba parti propagandası haline dönüştürülen milli birlik mitingleri, hükümetin aslî kusurlarını unutturmaya yönelik ‘Milli kitle âyinleri' midir? Devâsâ mitinglerle terörü lanetlemek, mesela terörle mücadelenin kalpgâhı sayılan istihbarat eksik ve kusurlarını ortadan kaldıracak mıdır? Türkiye'nin bu bâdirede vahim bir istihbarat zaafına uğradığı kesin. İstihbarat bürokrasisinden hesap sormayı da planlıyor musunuz; en azından şu canından bezdirdiğiniz anaokulları, ticari şirketler, gazeteler, televizyonlar, dershaneler kadar istihbarat yetkililerini de sigâya çekmeyi hatırlayacak mısınız?

Bu seçimde yine dış politika konuşmayacağız. CHP yine ekonomik iyileştirmeler üzerine kuruyor kampanyasını; MHP ise iktidarla ortak tema üzerinden yani terör ve çözüm süreci hakkında yağıp gürleyecek. Dış politikadaki gizlenemez beceriksizlik ve yanlışlarınız sokaklarda sürünüyor. Hükümetin yapabildiği tek şey, bazı Suriyeli muhacirleri, Batı kamuoyunu baskı altına almak için Edirne civarında, güneşin altında günlerce perişan ederek AB ülkelerine politik şantaj yapmaktan ibaret (ki bu konuda kısmen haklılar!). ‘Çözüm sürecinin siz ancak filmini çekersiniz' diye devlet adamına yakışmayacak ağızlarla garip lâflar edenler, şimdi gariban mültecilere Kapıkule yolunda figüranlık yaptırırken hiç vicdân ezâsına uğramazlar mı? Basına gelince onlar ödül kazanacak bir kare bulmak peşinde. Muhacirlerle otoyol üstünde cuma namazı kılan valiyle birlikte, polis barikatı önünde emekleyen şirin çocuk mizanseni, dış politikamızın, mülteciler konusunda varabildiği en başarılı noktadır: Bu mudur yani, bu mudur?

İktidar partisinin yeni adayları hakkında minik, pek minik, hatta kaale bile alınmayacak kadar ehemmiyetsiz bir tereddüdüm var, paylaşmadan edemem: Vekil olmak güzel, tatlı, itibarlı bir şey; peki, ‘zamanlama'dan emin misiniz? Doğru yer ve zamanda, şapkanızı doğru vestiyere emanet ettiğinize güveniyor musunuz?

Tünelde gördüğünüz ışık, sakın hızla yaklaşan trenin projektörü olmasın?