Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Geçenlerde bir arkadaşla konuşuyor, daha doğrusu konuşmaya çalışıyorduk. Bu tip sohbetlerde ben, paylaşılmış yalnızlığın ve iştirak edilmiş sessizliğin daha iyi bir konuşma biçimi olduğunu düşünmüşümdür fakat neticede bir şeylerden bahsetmek gerekiyordu, arkadaşım,

-Malayâni şeyler konuşmayalım; anlamlı şeylerden söz edelim, dedi.

-Olur dedim, "nedir meselâ anlamlı şey?"

-Meselâ dedi, "üzerinden 7 sene geçti ama hâlâ geç kalmış sayılmayız; Türklerin 20. yüzyılda neler yaptığından söz edelim."

-O çok uzun olur, diye itiraz ettim; "bi defa pek çok ayrıntı saymamız gerekecek; en iyisi başka bir şey yapalım: Türklerin 20. yüzyıla yaptığı evrensel katkılardan bahsedelim!"

Dalga geçip geçmediğimi anlamak için yan gözle beni denetlemeye başlayan arkadaşım, ciddiyetimden emin olunca, az duyulur bir sesle,

-Öyle bir şey var mı yahu, diye fısıldadı; sanki başkalarının duymasını istemiyormuş gibi alçak perdeden konuşuyordu.

-Olmaz olur mu, dedim, "biraz düşününce ilkini bulacaksın."

Biraz düşündü, sonra,

-Dolmuş! diye atıldı.

-Tam isabet diye kutladım dostumu. "Dolmuş kavramını dünyaya biz duyurduk; işin güzeli biz icat ettik. Bazı üçüncü dünya ülkelerinde görülen dolmuş tipi uygulamalar ilhamını hep Türkiye'den almıştır."

Zor bir meseleydi, itiraf etmek lazım. Dolmuş örneğinden sonra arpacı kumruları gibi düşünmeye başladık. Neden sonra elimi masaya vurarak buluşumu müjdeledim,

-Elektro bağlama yahu, tuh... nasıl da gelmedi aklımıza?

-Sahii... Sadece bize mahsus bir şey hakikaten; ama elektro bağlamayla dünyanın birikimine nasıl bir katkı yapmış olabiliriz ki?

-Telâşa gerek yok dostum, dedim, "Bilumum Avrupa ülkelerindeki Türk düğünlerinde muhakkak bir elektro bağlama var ve boink boink diye sesler çıkararak Aman Şeker Oğlan havası çalınıyor. Öyleyse, bu evrensel bir katkıdır!"

-Amerika'da da var mıdır bu bağlamadan, diye sordu arkadaşım...

Bilgiç bilgiç cevap verdim,

-Nerede bir Türk varsa orada mutlaka bir elektro bağlama vardır. Pop starlarının henüz elektro bağlama ile dünyayı kasıp kavuran bir parça yapamamış olmaları ise kendi ayıplarıdır!

-Öyleyse ben de şeyi teklif ediyorum diye heyecanlandı arkadaşım, "Türk tipi laiklik anlayışı da bizim dünyaya lanse ettiğimiz bir kavramdır."

-Ama biz onu Fransa'dan kopye çekmiştik, diye itiraz ettim.

-İyi ama bazı Kuzey Afrika ülkelerinde uygulanıyor; demek ki beğenilmiş diye sözüme karşılık verince üstelemedim,

-Ama, dedim meselâ YÖK, tamamen Türk icadıdır; onunla övünebiliriz!

-Başka ülkelerde YÖK yok mu, diye sordu, "ben var biliyordum."

-Var ama üniversiteler arasında koordinasyon ve standart sağlamak mânâsında var; bizimki tek parti ideolojisini savunan bir YÖK, tamamen bize mahsus, bunu da yazıyorum listeye...

-Yaz bakalım diye homurdandı, morali biraz bozulmuş gibiydi, "ben de kabak soyma aletini teklif ediyorum öyleyse..."

Bu defa tereddüd geçirme sırası bana gelmişti. "Yav" dedim, "sahi, şu kaldırımlarda satılan kabak, patlıcan patates soyma aleti Türk icadı mıdır; hani şu yeni model tıraş makinelerini andıran?.."

-Tastamam Türk icadıdır, diye üsteledi arkadaşım. "Bizim bacanak yıllar önce Avusturya'ya götürmüş buradan; herifler ağzı açık kalakalmış ve biz bunu niye daha önce düşünemedikti diye saçlarını başlarını yolmuşlar..."

-Liste gittikçe kabarıyor baksana, dedim. Daha şimdiden anlamlı bir iş yapmaya başlamış olmanın hazzını iliklerimde duyuyorum.

-Daha bitmedi diye atıldı; "Düğün TV" diye bir icadımız daha var; eşi benzeri de yok!

-Nedir o? diye sordum.

-Vatandaş düğününü videoya çektiriyor; sonra da üste para verip bu televizyonda yayınlıyor; yayın esnasında da bekârlar alttan geçen banta evlenme ilanları veriyorlar, nasıl ama?..

-Müthiş bir buluş gerçekten ama Amerikalıların Wedding TV'sini unutuyorsun, diye arkadaşımın hayallerini yıkmaya çalıştım, ama aldırmadı bile,

-Boşver weddingi meddingi, dedi. "Onların yaptığı evlilik kültürünü yaymak; bizimkinin konsepti bambaşka.. Tam Türk işi."

-Öyleyse mangallı pikniği de yazmalıyız diye bastırdım. İtiraza yeltenince hemen üsteledim. "Tamam biliyorum, sen şimdi pikniği gâvurlar icad etti, biz onlardan aldık diyeceksin; hatta mangalda et pişirmeyi de Batılılardan öğrendiğimizi ileri süreceksin ama arada önemli ayrıntılar var. Gâvurlar barbeküyü evlerinin bahçelerinde yaparlar, pikniğe ise soğuk nevale yiyecekler götürürler. Biz bu iki faydalı buluşu bir araya getirip mangallı piknik diye yeni bir katkı yapmış olduk!"

-Galiba haklısın, dedi. "Aklıma bir şey daha geliyor ama kabul eder misin bilmem?"

-Nedir, çekinme söyle, burada anlamlı bir iş yapıyoruz ne de olsa dedim.

-Şey dedi, "sosyal içerikli entel filimlerimiz var ya, onu söyleyecektim..."

-İyi ama dostum diye itiraz ettim hemen; "Avrupalıların sosyal içerikli entel filimleri bizimkileri eşek sudan gelinceye kadar döver. Herifler yarım saat filim yapıyorlar, sonra onun hakkında iki ay süren paneller tertipliyorlar. Biz ne kadar kendimizi yırtsak da onlar kadar sıkıcı ve abuk sabuk şeyler yapamayız. Yapsak bile katkıdan sayılmaz."

-Galiba haklısın, diye mırıldandı. Birbirimizin yüzüne baktık...

-Eee, daha ne var dünyaya katkı sayılabilecek Türk icadı?..

Hayli düşündük, çenemizi ellerimizin arasına gömüp zihnimizi yokladık. Neden sonra ikimiz de aynı anda masaya yumruk vurarak, sanki sözleşmişiz gibi haykırdık,

-Türk tipi darbeli demokrasi!

Sonra utanmış gibi başımızı öne eğdik; arkadaşım,

-Keşke bunun yerine darbeli matkabı biz icad etmiş olsaydık, diye hayıflandı.

Güç duyulur bir sesle, "sana katılıyorum azizim" diye inledim.