Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Şu minare yasağını biraz incelesek diyorum hocam, ne diyorsunuz?

-İnceleyelim be Çekirge, hatta elimiz değmişken İsviçre'yi de kınayalım istersen; kim bilir nasıl korkarlar?

-Dalga geçiyorsunuz ama AB ülkeleri, hatta Vatikan bile kınıyor İsviçre'yi, "dinî hürriyetlere darbe" diyorlar... Aklı başında İsviçreliler bile, "Korku ve mantıksızlık eseri" diye nitelemişler.

-İyi ama karar referandumla alındı biliyorsun; ahalinin yüzde 57 buçuğunun oyuyla taş gibi demokratik bir karar koydu İsviçre ortaya. Katılım azdı, şuydu, buydu işin bahane kısmı...

-Bu kadar demokrasi de fazla oluyor diyenlere gün doğmuş oluyor yani?

-Şeklen öyle vallahi; İsviçre Anayasası'nın teknik tafsilatını bilmiyorum, mesela dün Başbakan aynı konuya işaret etti, "Temel hak ve hürriyetlere dair esaslar referandum konusu edilemez" dedi; önemli bir noktadır bu. Demokrasinin de kendi içinde sınırlamaları vardır da...

-Yani... Dilinizin altındaki baklayı öğrensek...

-Diyorum ki, minare görünce huysuzlaşan, dinlerine dahledildiğini düşünen veya "genel âdâb ve örfe aykırı" bir fiille karşılaştıklarını düşünen İsviçreliler daha kolay, basit ve sağlam bir yoldan işi kotarabilirlerdi...

-Nasıl olacak o?

-Basit; yargı kararıyla! Bilmiyorum İsviçre'de bizim Sabih Bey'in muadili durumunda birileri yok mudur veya Cenevre Barosu durumdan kendine vazife çıkarıp da, minare meselesini yüksek mahkemelere şikâyet etmeyi akıllarına getirememişler midir? Yazarsın iki satır dava dilekçesi. Koca İsviçre sathındaki topu topu dört minarenin ülkenin milli birlik ve beraberliğine, kamu düzenine, laikliğe, dini alâmetlerin siyasi sembollerle gündelik hayatın içine girmesinin uyandıracağı tehlikeli ve vahim gelişmelere nasıl yol açabileceğini ballandıra ballandıra anlatırsın...

-Eee...

-Yüksek mahkeme üyeleri de cahil-cühelâ değil tabii. Bakarlar rüzgârın hangi cenahtan estiğine, ona göre keserler raconu. "Yasak" dediler miydi bittiii! Öyle referandum için bütçeden para harcamaya bile gerek kalmaz. Anlayacağın, bu İsviçreliler işi bilmiyorlar Çekirge! Kendi kamu düzenlerini dünyanın en iyisi sanıyor, konuyu referanduma götürüp sonra da "elaleme rezil olduk; tüh!" diye hayıflanıyorlar. İnsan biraz diğer ülkelerdeki uygulamalara bakar...

-Değil mi hocam, en azından Türkiye'de yargının nasıl yürütme ve yasama uzvunun yerine geçebildiğini inceler...

-Aferin Çekirge, hadiseyi kavradın! Sonra da derler ki, "Efendim bu bir yargı kararıdır. Yargı kararlarına herkesin saygı duyması gerekir" vesaire vesaire...

-Hocam, meğerse biz cihana hüsn-i misâl olacak çok ileri bir anayasal sistem geliştirmişiz fakat haberimiz yokmuş!

-Elbette şekerim, sağdan soldan af buyrunuz zart-zurt edenlere de dersiniz ki, "Yurtta sulh cihanda sulh" kardeşim; ne demek bu? Ben senin işine karışmıyorum, sen de benim işime karışma demek; nasıl olsa keyfî bir karar söz konusu değil; kapı gibi mahkeme kararı! Efendim? Bizim sistemimiz iyidir iyi...

-İyidir diyorsunuz ama su kaynatmaya başladı biraz?

-Dünyanın en medenî, en cici, en filozofik ülkesinin ahalisi saçmalarken bizim biraz yalpalamamız tabiidir. Neyse ki, yüksek mahkemelerimiz var da siyasetçilerin saçmalıklarını düzeltebiliyorlar. Düşünsene, başörtüsü yasağını, katsayıyı, 367 meselesini "ayarlamasalar" ne olurdu hâlimiz? Yüksek yargımızın kadrini bilelim şekerim!