Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Prof. Dr. Yasar Nuri Ozturk, 28 Agustos gunu Hurriyet'teki kosesinde, 27 Agustos 683 tarihinin 1315. sene-i devriyesini vesile bilerek "Harra'dan Sivas'a" baslikli bir makale kaleme almis. "Vak'atu'l-Harre", Hicret'in 63. yilinda Muaviye'nin oglu Yezid'in hukumranligini tanimayan Medinelileri te'dib etsin diye yolladigi Muslim bin Ukbe komutasindaki on bin kisilik ordu ile Medine'nin fecî bir tecâvuze mâruz kalmasina verilen isimdir. Tarih kaynaklari bu fecî hâdisede on bin Medinelinin katledildigini, bin civarinda Medineli kadinin irzina tasallut edildigini kaydediyor. Islâm tarihinin utanc tablolarindan birini teskil eden bu hâdisenin, ibret kasdiyla yeniden hatirlatilmasi fikrine taraftarim; bu vesile ile mâzi-hâl-istikbâl arasinda "Harra" benzeri hâdiselerin lânetlenmesi ve benzerinin vukû bulmamasi icin ne kadar dikkat cekilse yeridir.

Yersiz olan yazinin basligi: "Harra'dan Sivas'a". Sayin Ozturk, Harra vak'asi ile 3 Temmuz hâdiseleri arasindaki munâsebeti, Ilhan Selcuk'un 3 Temmuz tarihli yazisindan uzun bir iktibasta bulunarak gostermis bulunuyor. Yanlis anlamaya mahal birakmamak icin itina ile kaydediyorum: Yazisinin basligi haric tutulmak uzere hem Sayin Ozturk'un yazdiklarina, hem de Sayin Selcuk'tan iktibas ettigi pasaja mânâ itibariyle katiliyorum. Esasen Sayin Ozturk, yazisinin metninde "Harra Vak'asi" ile Sivas arasinda bir musâbehet oldugunu da acikca belirtmiyor; bu imâ, yazisina koydugu baslik ve Sayin Selcuk'tan yaptigi iktibasla insâ ediliyor.

Gunun birinde bir baska kamyon, bir baska luks otomobile carptiginda 3 Temmuz gunu Sivas'ta nelerin olup bittigini butun hakikatiyle ogrenmek firsati zuhur edebilir; pekâlâ mumkundur. Iste o gun Sayin Ozturk'un bir hâdise hakkinda "medyatik insâ" mârifeti ile olusturulmus kanaatlere guvenip, vaktiyle haknâsinaslik ettigi icin nedâmete ugramasindan endise ederim. Edebî insâf, benzeyenle benzetilen arasinda kuvvetli yakinlik bulunmasini gerektirir. Tarih nosyonu ise, henuz adlî safahâti bile ikmâl olunmamis bir taze habere istinâden incitici benzetmelerde bulunarak bir beldenin ismini kotulemek ve imâ yoluyla hukum cikarmak yolunda aceleci davranmamayi ogutler. Soz konusu yazinin metninde degil; fakat basliginda aceleci bir kesif heyecaninin izlerini gormemek mumkun degil.

Sayin Yasar Nuri Ozturk'un misyonu hakkindaki goruslerimi daha once Aksiyon dergisi icin kaleme aldigim bir yazida aciklamistim; oradan iktibas yapmaya gerek duymuyorum; ama Sayin Ozturk'e nâhakk yere sebb u setm edilen pek cok mecliste, ustume vazife olmadigi halde, kendimce hakki mudafaa etmek icin Sayin Ozturk'e giyâbinda taraftar tutum aldigima tanidiklarim sâhittir; kendisinin Kur'an merkezli mucâdelesini hâlâ destekliyorum ve bu satirlari musârunileyhe karsi pesin bir antipati beslemedigimi beyan maksadiyla buraciga derc ediyorum. Omrumun kirk yili Sivas'ta gecti ve hâlen Sivas'ta yasiyorum, yuvarlama ve itinasiz hukumlerin telkiniyle utancindan "Sivasliyim" demeye cekinen bu insanlari yakindan taniyorum; 3 Temmuz gunu de buradaydim ve hâdiselerin muhimce bir kismina sahit oldum. Itiraf edeyim ki "Harra'dan Sivas'a" basligini okuyunca basimdan asagi bir kazan kaynar su dokulmus gibi hissettim kendimi. Sivas, bu kadarini hak etmemisti.

Yobaza, taassuba, cehâlete, din adina senaet isleyenlere, mâsum kani dokenlere, hakki ketmedenlere, dini somurenlere, dinden menfaat temin edenlere binlerce kerre lânet olsun; senaet senâettir ve senâetin bir kismini bile hos gostermeye kalkismak da senâettir. Mesele bu degil; mesele itinâsizlikta. 6-7 Eylul hâdiseleri icin butun Istanbullulari, Kubilay hadisesi icin butun Menemenlileri tatyib etmek ne kadar itinâsizliksa, "Harra" ile "Sivas" adini yan yana getirmek de oyle.

Sayin Ozturk'u sahip oldugu diger ilimler meyâninda "meâl" ilmine âsina olmasi hasebiyle bir kelimenin farkli cercevelerde nasil farkli mânâlara yol acabileceginden haberdar bir kisi taniyoruz; isbu itinasizligin Sivas'ta ne kadar gonul kirikligina yol actigini tahmin edecek derecede fehâmete sahip bulundugundan da suphemiz yok; yeter ki "surc-i lisân" oldugunu bilelim.