Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Hocam futbol...

-Anladım; futbol bir oyundur Çekirge. Ara sıra spordan sayıldığı da oluyor ama sonuçta bir oyun. Oyun deyip geçmemeli ama, çok ciddi bir şeydir oyun. Kur'an'da bile yeri var. "Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir" buyruluyor 47. sûrenin 36. âyetinde. Bu, önemli bir anlam tabakası; diğer tabaka A'râf ve En'âm sûrelerinde farkediliyor; orada, insanların "Dinlerini oyun ve eğlence edinmeleri" anlatılıyor. Dikkat isterim, her üç sûrede de oyun ve eğlence kavramları şu iki kelime ile karşılanıyor: Lu'b ve Lehv.

-Aman hocam, daha leb demeden tefsir dersine intikal ediverdiniz...

-Hâşâ; ne haddime? Sadece merak; vâkıa tefsir, meraklı amatörler için tehlikeli bir vâdidir; bundan içtinâb ederim, lâkin yanlışsa zaten ulemâmız değneği sırtımda kırarlar diyerek devam ediyorum. Lu'b, düpedüz oyun demek, yani çocukların "Elimsende"si gibi, futbol gibi, hatta tavla gibi vesaire. Lehv ise insanı oyalayıp dikkatini dağıtan ve asıl mevzudan uzaklaştıran, meşgul edici vesileler, hani "oyuna dalmışım, eve gecikmişim" der ya çocuklar bazen, işte o.

-Mevzûa gelirsek...

-Mevzû üzerindeyim zaten Çekirge, haddini tecâvüz etme, yoksa seni "Oyun"dan atıveririm. Mevzû üzerindeyim ve diyorum ki Cenâb-ı Hak bize bu âyetlerde çok önemli bir ayrıntıyı hatırlatıyor: Tamam, dünya hayatı size oyalayıcı ve asıl meseleden uzaklaştırıcı bir sûrette bir oyun gibi tasarlanarak verildi ama aman dikkat, oyunu ciddiye alın. Oyunu ciddiye alırsanız, oyun olmayana vâsıl olabilirsiniz. Oyun kavramını kategorik olarak küçümseme, önemse ki oyun olanla olmayanı ayırabilesiniz.

-Anlamıyorum galiba, affedin...

-Şu: Tavlada bile, seni oyun olanla olmayan arasında esaslı bir şuur ayrımına götürecek bir nükte gizli; onu fark ettikten sonra tavlanın zevki gider, ibreti kalır. Oyunu, sadece kazanmak için takib ediyorsan ve senin için en yüksek değer buysa, zarları atmadan yenildin; hilekârsan kaybettin, kazanmayı çok ciddiye alıp zevkten tavana zıplıyorsan kaybettin. Tavla seni yendi, sınavda çaktın. Futbolu çoğumuz küçümser, daha baştan burun kıvırır; anlaşılabilir bir tepki fakat dikkat, bütün dünyâ hayatı böyledir diye buyruluyor bize. Nedir; meselâ meslek, kazanç, aile hayatı, fikir hayatı, politika, kariyer dediğimiz o kaygan süreçler. Bunların her biri, futbol veya tavla gibi oyalayıcı, unutturucu birer oyun. Oyunu küçümseme, süreci önemse. Oyunu ciddiye al, oyun olduğunu hiç unutma, oyundan asıl varılması gereken yerin adresini kestirmeye çalış.

-Futbola gelirsek...

-Gelelim: İki vechesi var, ilki spor; sporla öyle âhım-şâhım ilgili değiliz, ikincisi eğlence, yani ecnebîlerin "Entertainment" diye kavramlaştırdıkları şey; spor boyutunu geçtik, eğlence faslını da elimize-yüzümüze bulaştırdık, hîle yaptık; şimdi hîleyi örtmeye uğraşırken farkettik ki, oyunu ciddiye almazsan eğlendirici bile olamıyor, kendine ziyan veriyorsun. Geçelim siyâsete: Siyâseti, iktidarı kazanmak ve elde tutmak diye anlıyorsan bir adım sonra şeytan sana "Her şeye rağmen ve ne pahasına olursa olsun" şartını da fısıldar. Oysaki sadece oyun olarak algılarsan, kazanma ihtimâlin var. Ölçümüz nedir, "Üst değerler"dir; üst değerleri eğip büken her oyun, şirâzesinden çıkmış demektir, başka bir vâdide alır başını gider ve ayağı üzengiye takılı kalmış süvari gibi helâk oluverirsin. Al sana eğitim meselâ, o da bir oyun. Bütün dünyanın bilgisini edinmek seni kurtarmaz, bilginin istikaametini sezdin ise eyvallah; bilgiyle mağrur isen eyvâh. Al sana aile hayatı. Sevdiklerine hâşâ taabbüd derecesinde muhabbet, oyunu anlamamaktır, kestirmeden şirke gidersin... Al sana meselâ sanat, meselâ din...

-Hocam, yerimiz bitiyor, bağlasak?

-Olmadı Çekirge, yine tam anlatamadım, yarım kaldı; bu yaştan sonra tefsir mi yazsam nedir, üff!