Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Hayır efendim, beni asla kategorize edemezsiniz; ben hiç bir sınıflandırmaya tabi tutulacak adamlardan değilim" diyemezsiniz: İsteseniz de istemeseniz de en azından biraz sonra izah edeceğim iki kategoriden birine mensup olduğunuzu kabul etmek zorundasınız. İnsanlar ikiye ayrılırlar; ömürleri boyunca bir teleskop vizörüne gözlerini dayayıp yıldızları seyredenler ve bu fırsatı hiç bulamamış olanlar.

Gerçekler acıdır, itiraf etmenize lüzum yok; ya ondansınız ya bundan!

Ben, nâm"ı hesabıma "tuzu kurular" veya, "keçesini sudan çıkarmışlar" sınıfına dahilim şahsen. Komplekse kapılmanıza gerek yok; teleskop vizöründen uzayı seyrettim diye size üstünlük taslayacak ve neticede kendinizi, "ben de adam mıyım yahu; bunca yıllık ömrümde ol görüp bir teleskop ile fezâyı seyredemedim" cümleleriyle berbat hissetmenize yol açacak bir tefahur gösterisinde bulunmak değil muradım. Olabilir, değil teleskop kullanmak, teleskobun ne olduğunu bile bilemeyecek derecede meselenin cahili de olabilirsiniz; netice itibariyle teleskop denilen meret, telefon direği gibi her köşebaşında mebzul miktarda bulunan bir âlet değil ki. Meselâ doktorların hasta dinlemek için kullandığı stetoskop âletini bilirsiniz; "kaçınız bu âleti kulaklarına geçirip de kalbinin sesini dinledi" diye sorsam, "evet, ben bu işi yaptım" diyenlerin sayısı yine vahim bir azınlıktan ibaret kalacaktır. Böyle şeyleri dert etmeye gerek yok ama sakın ola stetoskopu kulağınıza taktıktan sonra dinleme yerini parmağınızla fiskelemeyiniz (merak edenler deneyebilir tabii, günah benden gitti).

Evet, ben teleskoptan uzayı seyretmiş bir insanım ve yaptığım kabataslak hesaba göre % 1'lik mutlu azınlık grubuna dahil bulunuyorum. "Teleskoptan baktın da başın göğe erdi mi yani" diye sual ederseniz "elbette" derim; oturduğunuz yerden göğe ermek için teleskoptan daha elverişli başka cihaz var mıdır yani?

Tamam kabul ediyorum; bir rasathaneye filan gitmedim, bu işi bizim evin balkonunda, katlanır piknik masasının üzerine koyduğum dandik bir teleskop aracılığı ile yaptım. Üstelik teleskop bizim değil, Alper'indi. Alper bizim çocukların arkadaşı; bu işlere meraklı, hani şu suyla çalışan benzin motoru icat etmeye kalkışanlardan bir "fenni delikanlı". Vaktiyle yurt odasındaki dolabın içinde karınca kolonisi besleyip, haftasında bütün yurdu karınca istilasına uğrattığı için yurttan atılan bir delikanlı dersem gerisini tahmin edebilirsiniz. Koca şehirde şahsi teleskop sahibi belki de tek kişi. Teleskop derseniz öyle aman aman bir şey değil ama teleskop netice itibariyle. Vaktiyle kuzey vilayetlerimizde açılan Rus pazarlarından birinden düşürdüğü, yarım metre boyunda, baştan ayağa mikadan mâmul, her ayrınıtısı zangır zangır sallanan uyduruk bir âlet. Öyle ki, âleti bir dakika kadar inceledikten sonra "Komünizm niçin battı" sorusunun cevabını kabak gibi görebiliyorsunuz.

Uzatmayalım, bu Mars dalgası zuhur edip de hani herkes gibi biz de balkona çıkıp, "işte şu!.. hayır o değil, o dağdan inen kamyonun farı.." sohbetine dökülünce ertesi gün Alper halimize acıyıp "teşkilat"ı uzunca bir poşet içine zulalayarak eve damladı. İlle de arabaya binip şehir ışıklarının olmadığı uzak bir yerlere gidip gözlemde bulunacaklar. "Yahu burasını Nevada çölü mü sandınız; polis görür pirelenir, jandarma fark ederse terörist diye zımbalar, kırın dizinizi de adam gibi balkondan seyredin ki biz de çöplenelim" dememe kulak asmayıp gittilerse de bir saat sonra döndüler; "öksüz oynaşa çıkmış/ay akşamdan doğmuş" meseli mucibince kalın bir bulut tabakası âfâkı kaplayınca...

Her ne kadar, "Yahu ne abartıyorsunuz; Mars hep olduğu yerdeydi zaten" diye heveslerini kırmaya çalıştımsa da bizimkilerin uzay gözlemciliği merakını bastıramadım; onlar balkona çıkıp o dandik teleskopla Mars'ı avlamaya kalkışırken televizyon seyretmek o anda bana daha cazip göründü. Aslında içim gidiyor ama çoluk"çocuğun yanında hevesli görünmek istemiyorum. Aradığım fırsatı iki gün sonra yakaladım. Evde kimseler yokken teleskopu yakaladığım gibi gökteki en parlak cisme yönelttim. Uzun uğraşmalardan sonra tek ayar düğmesi bulunan teleskobu mehtaba tevcih edip görüntüyü netleştirmeyi başarabilmiştim ama sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. Uzak gözlüklerimi taktığım zaman o kadarını gözümle bile görebiliyordum zaten. Vizörde beliren 100 bin lira büyüklüğündeki titrek görüntü o kadar cesaretimi kırdı ki Mars'ı, Venüs'ü aramadım bile. Ne de olsa Ay'a göre "kırk hopta bir hop" cesametinde bir şey olmalıydı, görmesem de olurdu pekâlâ.

Lâkin kariyer kariyerdir işte; yazarınız, âhir ömründe teleskop nedir görmüş, hatta ayar düğmesiyle oynayarak uzayın derinliklerini kendince taramış birisi olarak halkımızın % 99'una fark atmayı başarmış bulunuyor.

Darısı size; aklınızda olsun, teleskop almaya niyet ederseniz öyle dandik ve ucuz Rus mâmullerinden uzak durun ama kariyerinize ille de "teleskop görmüş adam" satırı ilave etmek istiyorsanız o başka.

Günün birinde elden düşme bir mikroskop bulursam onu da yazarım; söz.