Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kamu otoritesinin ete kemiğe büründüğü ve elle tutulur tarzda tecessüm ettiği en uç örnek ceza evleri olsa gerektir. Devlet, kamu adına suçu tarif etmeğe, ona ceza biçmeye, suçluları yakalayıp soruşturmaya ve gerektiğinde suçlunun temel haklarını kısıtlayarak onu dört duvar arasında hapsetmeğe, hatta halen yürürlükte olan kanunlara göre suçlu vatandaşını öldürmeye bile kendini yetkili kılmıştır; bu sürecin en çarpıcı kurumu olarak ceza evleri, kamu gücünün en muhkem tarzda tecelli ettiği yerdir. Orada kamu gücü bütün caydırıcılık ve yıldırıcılığı ile görünür. Ceza evlerimizde bir süreden beri cereyan etmekte olan olayları izleyen bir yabancı gözlemci, pekala Türkiye'de kamu otoritesinin ciddi bir zaaf içinde bunaldığı hükmünü çıkarabilir ve bu doğrudur. Kaldı ki ülkemizde kamu otoritesi, sadece ceza evlerinde değil, suçu tarif etmekte, suçun ağırlığına göre ceza biçmekte, suçluyu caydırmakta, yakalamakta ve adil bir tarzda yargılamakta da zaaf gösteriyor.Adalet Bakanı hala, Meclis'e iade edilen af kanununun, red gerekçelerine uygun tarzda düzenlenerek kanunlaştırılacağından söz ediyor. Kanunun bahanesi, sadece çıkmış olmasından ibaret, "ok yaydan çıktı, bundan sonra ceza evlerinde disiplini sağlayamayız." gerekçesiyle bir af kanununun çıkarılması düşündürücüdür. Kaldı ki kamu otoritesinin on yıllık aralıklarla af kanunu çıkarmak ihtiyacını hissetmesi, sadece caydırıcılığını pörsütmekle kalmaz, adalet sisteminin iyi işlemediğine dair yaygın kanaatin bizzat kamu otoritesi tarafından paylaşıldığını da gösterir.

Adalet Bakanı, ceza evinde binlerce merminin yakıldığı bir kıtalden sonra ele geçirilen silah sayısının sadece altıdan ibaret olduğunu açıklarken hayretini gizleyemiyor; başsavcı ise duvardaki mermi izlerinin büyüklüğünden uzun namlulu silahların kullanılmış olabileceğini "düşündüğünü" söylüyor. Sayın Bakan niçin hayret ediyor ve sayın başsavcı niçin "düşünce" safhasıyla iktifa ediyor? Bayrampaşa denilen yer her ceza evi gibi gireniçıkanı belli, etrafında emniyet tedbirleri alınmış kapalı bir mekan değil mi? Bu kadar "düşüneceğine" varlığından şüphelendiği silahları arama yaparak ele geçirmek görevi değil midir?İnfaz görevlilerinin kurduğu örgütün başkanı, dudak uçuklatan şeyler söylüyor; "Ceza evlerindeki kanunsuzluklardan ötürü suçlanması gereken son merci infaz görevlileridir." diye haykırıyor; ama her isyandan sonra birkaç gardiyanın açığa alınmasıyla dosyalar kapatılıyor.Adalet Bakanı'nın iyi bir hukukçu olduğunu söylüyorlar; ama siyasi sorumluluk taşıyan bir bakan olarak aynı derecede başarılı olduğunu kim ileri sürebilir? Bir an şöyle düşündü mü acaba: "Benim yerimde, medyanın pek kredi açmadığı eski bakanlardan biri olsaydı, bu skandal karşısında tutunabilir miydi?" Kamu gücünü törenlerde, bayramlarda, demeçlerde hissettirmek kolay; ama mesela yollarımızdaki trafik düzenini işletirken aynı mehabet gösterisine şahit olamıyoruz. Amerikan hükümetinin kendi vatandaşlarına Türkiye'de trafiğe çıkarken dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda yayınladığı broşür, bizim kamu nizamımız adına utanç vericidir.Kamu gücünün gündelik hayatta gözle görünür şekilde kendini belli etmesi, o ülkenin demokrasi kültüründen behresini de gösterir; garabete bakınız ki hürriyetleri savunmamız gereken yerde kamu gücünün kendini hissettirmesini ve kamunun topluma karşı verdiği taahhütleri yerine getirmesini bekliyoruz. Bu açık bir çelişkidir; izahı kolay; ama anlamı acı: Evvela müesses ve kendi ahdine sadık bir kamu otoritesi mevcut olmalı ki, onun hissedilir; ama görünmez üslubu hakkında söz söyleyebilelim.

Kamu otoritesi, hayatlarının baharındaki el kadar çocukların üniversite şanslarını körelterek, kapılarda kılık kıyafet kontrolü yaptırarak, kendince aykırı düşünceleri inceden inceye takib ederek varlık sebebine kendini inandırmaya çalışıyor; şehirler arası yollarımız salhaneye döndü, sağlıklı vergi denetimi yapılamıyor, bütçe kanunlarımız hesaptan anlayanlara ıstırap vermekte. Bu yol çıkmaza gidiyor. "Hikmeti hükümet" veya "devlet aklı" denilen şey eğer varsa bu çıkmazdan kurtulmamız kolay; ama "biz bize benzeriz" mantığının alacağı mesafe kalmadı.Yargıtay Başkanı da aynı şeyleri söyledi: Bize tez elden etraflı bir "devlet ıslahatı" lazım.