Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Size şimdi bir fıkra anlatacağım, fakat bu fıkrayı daha önce yazmıştım, çoğunuzun bildiğinden de eminim fakat yine de bu fıkrayı nakletmek durumundayım çünkü, imâ ile dokunup geçeceğim hadiseyi çerçevelemek için bu fıkradan daha iyisi şu anda aklıma gelmiyor.

Uzatmayayım en iyisi... Fıkra şöyle:

Adamın evi, demiryolu hattının hemen kenarında. Ne zaman bir tren geçecek olsa bütün binanın zangır zangır titremesi yetmiyormuş gibi, yatak odasındaki gardırobun kapakları kendiliğinden açılıyor.

Ve bu tren günde en azından onbeş-yirmi defa gelip gitmekte; her defasında evin hanımı yatak odasına koşup gardırobun açılan kapağını kapatmaktan sinir hastası olacak neredeyse.

Kocasına, "bey, lütfen yaptır şu dolabın kapağını, sinir oluyorum" diye kerrât ile yalvardıysa da adam, bizim oraların tâbiriyle "Martta yatıp Abrulda kalkan" takımından bir üşengeç olduğu için "olur hanım, yaptırırız hanım, hatta ben bile onarırım ama elim değmiyor hanım" gibi bahânelerle işi savsaklayıp durmakta.

Kadın nihayet bir gün dayanamıyor. Mantosunu kaptığı gibi soluğu marangoz dükkânında alıyor. Diyor ki, "durum böyle böyle böyle..."

Marangoz biraz alnını kaşıyor, "bu karışık bir durum" diyor, "gidip yerinde görmem lâzım; hele şu takım çantasını toparlayım bir..."

Birlikte eve geliyorlar, yukarı çıkıyorlar, yatak odasına giriyorlar. Marangoz dolabı dikkatle muayene ediyor; terazisi tamam, menteşeler sağlam, görünürde bir aksilik yok!

"Arıza filan görünmüyor" diyor marangoz. "Ben en iyisi gideyim, para filan da istemez!"

"Olur mu" diye atılıyor evin hanımı, "bir tren geçmeye görsün; şaak diye açılıveriyor kendiğinden kapaklar!"

Marangoz düşünüyor, taşınıyor,

-Sık geçer mi burdan tren diyor?

-Geçmez mi, az sonra mutlaka biri geçer.

-Öyleyse, diyor marangoz, "ben dolabın içine gireyim. Tam tren geçtiği zaman bakayım bir ârıza nerede, çünkü dışardan durum anlaşılmıyor."

Kadın, ârızanın nihayet onarılacağı için memnun. Marangoz dolaba giriyor, başlıyor beklemeye. Aksi gibi trenin de rötar yapacağı tutmaz mı?

Tam o esnada evin dış kapısı gıcırtıyla açılıyor, taak tak ayak sesleri merdiveni tırmanmakta! Kadın biraz panikliyor tabii, çünkü gelen kocasıdır. Adam odaya giriyor. Kadın şaşkın bir halde bir kocasına bir dolaba bakıp vaziyeti nasıl izah edeceğini düşünürken adam, "bu dolapta bir iş var" diye gidip dolabın kapağını açıyor!

A, içerde bir adam.., elinde marangoz çantası, ayakta dikilmiş beklemekte!

-...?

Marangoz, durumu adama izah etmek için bir açıklama yapmak lüzumunu hissediyor, kısa bir öksürük akordundan sonra,

-Beyefendi diyor, "lütfen sâkin olunuz, durumu izah edeceğim; şimdi ben burada trenin geçmesini bekliyorum desem inanmayacaksınız ama vallahi billahi vaziyet aynen böyle!"


Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki, "bize ne; bu fıkra neyi imâ ediyor; marangoz kim, dolap ne, bu kadın neyin temsilidir, vaziyeti yanlış anlayacağı yüzde yüz gibi görünen adamın hâli ile neyi anlatmak istedin?"

Bu sualler karşısında kendimi biraz, dolapta trenin geçmesini bekleyen marangoz gibi hissettiğimi itiraf etmeliyim,

-Trenin geçmesini bekliyorum ama galiba yeterince inandırıcı olmadığımın da farkındayım, desem bir şey anlamamanız kuvvetle muhtemeldir.

Sadece şu kadarını çıtlatabilirim:

Bu fıkranın, dün itibariyle rozet takarak resmi bir törenle CHP'ye iltihak eden ve bu esnada "durum bildiğiniz gibi değil; normal bir zamandan geçmiyoruz arkadaşlar" diye vaziyeti izaha yeltenen bir kısım zevatla kat'iyyen bir alâkası bulunmamaktadır.