Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün seçimden önceki son bakanlar kurulu toplantısında kabine arkadaşlarına birer adet yerli malı ondörtlü tabanca armağan ettiğini hatırlayacaksınız. Gazeteci Metehan Demir'in duyurduğu haber çok tartışıldı. Tartışma konularının başında silahların parasının kim tarafından ödendiği geliyordu; bir başka eleştiri noktası ise "tabanca" gibi sevimsiz ve ölümcül bir sembolün hediye olarak seçilmesindeki isabetsizlikti. Vecdi Gönül daha sonra bir basın açıklaması yaparak hediyeyi kendi cebinden ödediğini açıklarken tartışma çıkaracak başka bir tesbitte daha bulundu. Bakan'a göre kabine arkadaşlarına tabanca hediye etmesi, "hukuka, örf ve âdetlerimize tamamen uygun, biraz da duygusal bir olay"dan ibaretti ve Türk silah sanayiinin geldiği iyi noktayı vurgulamak maksadıyla düşünülmüştü.

İnsanların birbirine silah hediye etmesinin "hukuka, örf ve âdetlerimize tamamen uygun" bir gelenek olduğunu ileri sürmesi, Sayın Gönül'ün o esnada hangi ülkede yaşadığını unutmuş olabileceğini akla getiriyor. Evvelemirde silah adını verdiğimiz yaralayıcı ve öldürücü aletlerin bulundurulması ve taşınması özel izne ve ruhsata tâbi. Sıradan bir vatandaşın bir başka sıradan arkadaşına silah hediye etmesi için hayli istisnai muameleler yaptırması gerekeceği açıktır; birine silah hediye etmek ancak bu istisnai hallerde "hukuki" sıfatını kazanabilir. Silah hediyesinin örf ve âdetlere uygunluğu ise daha garip bir genelleme olsa gerektir. Sayın bakan, hukuku, örfü ve âdetleri zorlayıcı birtakım tartışılır hükümlerle kendini savunmak yerine, "Biz Türkler silahı severiz; içimden geçti hediye ettim, böyle yapmakla topluma iyi örnek teşkil etmediğimi biliyorum; ama oldu bir kere" diye sadece "duygusal" bahanelere müracaat etse şüphesiz daha iyi ederdi.

Aslında Vecdi Gönül, şâheser bir fırsatı kaçırmış bulunuyor. İlle de savunma görevini hatırlatır bir obje seçmesi şart idiyse, kabine arkadaşlarına otomatik tabanca hediye etmek yerine, diplomatik hediyeleşme usullerinde hâlâ riayet olunan âdete uyarak birer Türk kılıcı armağan etseydi en azından Türk kültürüne hizmet etmek bakımından alkışlanacak bir jestte bulunmuş olacaktı.

Türk kılıcı ama ne? Biz Türk kılıcı derken hangi formu, hangi silahı kasdetmekteyiz? "Türk kılıcı" denince hemen akla gelen ortak bir silah formu var mı?

Lâfa gelince, "At sırtında üç kıtada kılıç sallayan ecdâdımız"ın hangi cins atlar üzerinde nasıl türde ve biçimde kılıçlar taşıdıklarını, bunların içinde "Türk kılıcı" adını almaya layık orijinal bir formun bulunup bulunmadığını bırakınız sade vatandaşı, çoğu kültür tarihçilerimiz bile pek bilmezler. Hediyelik eşya satan dükkanlarda Batılı çizgi roman kahramanlarına atfedilen cins cins kılıç satışa sunulurken, bırakınız Türk kılıcını, şöyle ele gelir ve ilmî usullere göre tarifi yapılmış bir Türk bıçağı bulmak bile mümkün değildir. Bıçakçılığı ile şöhret bulmuş bazı Anadolu şehirlerinde mahalli bıçakçılık ve mahalli bıçak formu can çekişmektedir. Bir Bursa bıçağının, Sivas bıçağının sadece adı kalmış, buna mukabil bıçağa asıl özelliğini veren şekli ve malzeme özellikleri kaybedilmiştir. Mahalli atelyelerde artık birbirine benzeyen ve şerit halinde Fransa'dan ithal edilen çelik şeritlerden kesilme sıra işi bıçaklar imal ediliyorsa da bunların pazar payı, ithal ve daha ucuz bıçakların yanında gitgide küçülüp kaybolmakta. İsterseniz küçük bir anket yapalım; akşam eve gittiğinizde mutfaktaki bıçaklara bir de o gözle bakınız; bizim sanatımızın ve kültür tecrübemizin izini taşıyan bir bıçağa rastlayabilecek misiniz?

Halbuki çok gariptir, müzelerimiz birbirinden güzel ve orijinal örneklerle dolu ve biz istersek o örneklerden hareketle dünya pazarlarına kendi bıçaklarımızı satabiliriz. Bir hattat kalemtraşının son derece cazip formu bile milli hafızadan silinip gitmiştir. Sofra için çatal, kaşık, bıçak üreten becerikli firmalarımızın ürünleri, Batılı benzerlerinin taklidinden öteye gitmiyor.

Konudan uzaklaştık: Elbette bir Türk kılıcı vardır (bilgi için: http://www.cebehane.com/a_trklic.html) ve Türkiye'nin Milli Savunma Bakanı'na da siyaset arkadaşlarına bu kılıçlardan birer tane hediye edip kılıcımızın propagandasını yapmak çok yakışırdı.

Fırsat geçmedi; Kültür bakanlığımıza büyük iş düşüyor. Bu alanda üretim kabiliyetini isbatlamış firmalar, sanat tarihçileri, endüstriyel tasarımcılar, ilgili şehirlerin ticaret ve sanayi odaları ile kafa kafaya vererek hem hediyelik, hem de günlük kullanım için eşya tasarlanması ve üretilmesi faaliyeti pek kısa zamanda tertiplenebilir. Sadece bıçak, kaşık, tabak veya kılıç değil, mobilya, mefruşat, iç mimarlık unsurları gibi muhtelif alanlarda kalitesi ve turistik değeri yüksek ürünler ortaya koyabiliriz.

Sayın Vecdi Gönül, bu hayırlı teşebbüse önderlik edip meseleyi sahiplenirse, "arkadaşlarına tabanca hediye eden bakan" olmanın sevimsiz şöhretini en kısa zamanda unutturacaktır.

AKLINIZDA BULUNSUN: TÜRK VE AMERİKAN KILIÇLARI ARASINDAKİ DOKUZ FARK!

Web sitesinin adı: www.cebehane.com. Türklerin yaptığı kesici silahlar hakkında bilgi toplamayı ve yaymayı gaye edinen bu site tek kişi (bilgisayar mühendisi Kayahan Horoz) tarafından omuzlandığı için henüz yetersiz fakat ümit verici; çok ümit verici. Mesela bir müşterisinden aldığı sipariş üzerine Fatih Sultan Mehmed'in kılıcının aynısını imal eden ABD'li kılıç ustası Vince Evans hakkındaki bilgiye ancak bu sitede ulaşabiliyorsunuz (http://www.cebehane.com/a_fthvnc.html).

Sitenin açılış sayfasında ise çok ilginç bir test yer alıyor. Alt alta sıralanmış iki kılıç resmi var; üstteki başlıkta şöyle deniliyor: "Aşağıda gördüğünüz iki kılıç arasındaki dokuz farkı bulabilir misiniz?"

Cevabı ise bir satır aşağıda yer alıyor; haydi beraber okuyalım:

1. "Üstteki, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nde subaylar tarafından kullanılmakta olan tören kılıcıdır. Hikayesi ikiyüz yıllıktır; Nizam-ı Cedid hareketi kafaları değilse de kılıçları değiştirmeyi başarmış ve 1806 yılında orduda Türk kılıcının kullanımı yasaklanmış, yerine Batılı ordularda kullanılan biçimdeki kılıçlar getirilmiştir. 1826 yılındaki "olay"dan sonra da, eskiye ait ne varsa artık adı bile anılmaz olmuş, askerî fabrikalarda seri olarak üretilen Batı tarzı kılıçlar adeta Batılılaşma'nın delili olarak Türk subaylarının belini süslemiştir.

Alttaki ise, bugün ABD ordusunun "Marines" olarak adlandırılan seçkin birliklerine bağlı subaylar tarafından kullanılmakta olan tören kılıcıdır. Onun hikayesi de ikiyüz yıllıktır; 1805 yılında, Birinci Berberi Savaşı'nı ABD'nin zaferiyle sonlandıran Derne çarpışmasının anısına, Karamanlı Hamit Bey tarafından yüzbaşı Presley O'Bannon'a hediye edilen Memluk kılıcı model alınarak yapılmıştır ve 1825 yılından beri tüm Marine subayları tarafından gururla taşınmaktadır.

2. Gerisi teferruattır."

Kültür ve sanat tarihine meraklı olanların Cebehane.com sitesini ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Maksadım, zaten ticari amaç taşımayan sitenin reklamını yapmak değil, elinde malzeme ve bilgi bulunanların site ile irtibata geçip desteklerini esirgemeyerek bu adresi bir dokümantasyon merkezi haline getirmeleridir.