Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Eski Kara Kuvvetli Komutanı Org. Aytaç Yalman Andante dergisine yazdığı makalede ilginç görüşler ileri sürmüş; Hürriyet gazetesinin yaptığı habere göre Balkan Harbi'nde Osmanlı Ordusu'nun feci bir mağlubiyete uğramasından sonra Sofya'ya askerî ataşemiliter atanan Mustafa Kemal Bey, operada Carmen'i seyrederken bir arkadaşının kulağına eğilerek, "Harpte mağlup olmamızın sebebini daha iyi anlıyorum. Ben bu adamları çiftçi biliyordum, halbuki adamların operaları bile var..." demiş. Emekli Org. Yalman ise bu hadiseyi şöyle yorumlamış: "Atatürk çoksesli müziğin bir topluma nasıl dinamizm getirebileceğini, Balkan Savaşı'ndaki yenilgiyi, operanın olmayışına indirgeyecek ölçüde biliyordu."

Hayır Paşam, bu yorum isabetli değil; iki yanlıştan bir doğru çıkmaz!

Türkler Balkan Harbi'ni operaları olmadığı, çoksesli müzikten çakmadıkları, daha da ileriye giderek "demokrasi ile çoksesli müzik arasında anlamlı bir ilişki kuramadıkları için" kaybetmediler. İşin müzikle filan hiç ilgisi yoktu paşam. Gerçek şöyledir:

Balkan Harbi, Türk ordusunun uğradığı en zelil, en utandırıcı mağlubiyettir; böylesini tarih pek az yazmıştır zira bu savaşta ordunun komuta kadrosu siyaset yüzünden birbirine düşmüş, "Teğmen yarbaya selam vermez olmuş", ayakla baş birbirine karışmıştı. Bu savaşın kurmayı durumundaki yüksek rütbeli askerler İtilafçı, genç subaylar ise İttihatçı idiler; aralarında "şiddetli kıskançlık ve birbirini çekememezlik" vardı. Hepsi de aşırı derecede "fırkacı" olmuşlardı ve parti menfaatini askerlik yeminine tercih edecek derecede fanatizm içindeydiler. Bu harpte bir başçavuşun, Çanakkale'de toplanmış bir ihtiyat kolordusunu tek başına dağıttığı, bazı topçu bataryalarının, değil tek gülle atmak, katırların kolanını bile çözmeden firar ettikleri yazılmıştır. Nerden geldiği belirsiz bir "geliyorlar" feryadıyla silahını atıp İstanbul'a doğru yayan yapıldak kaçan birlikler görülmüştür bu harpte. Sebebi tek sesli müzik filan değil disiplinsizlik, fanatizm, eğitimsizlik ve subay kadrosunun siyasi eğilimlerini harp meydanlarına taşımak basiretsizliğini göstermesidir. Bu harpte Bulgarlar, Yunanlılar bizi "analitik müzik"ten iyi anladıkları için dağıtmadılar. Sayın Yalman müzikle savaş sanatı arasındaki ilişkiler hakkında yorum yapmak istiyorsa her iki branşta da derin okumalar yapmak gerektiğini bilmelidir.

Meselenin bir de "Atatürk böyle demişti" boyutuna işaret etmek lâzım. Henüz otuz yaşını süren bir genç zabitin Sofya'da opera seyrederken heyecanlanarak yanındaki ahbabının kulağına bir şeyler fısıldaması pek tabiidir de, bu fısıltının, aradan nerdeyse yüz sene geçtikten sonra skolastik bir perestişe mevzu teşkil etmesi pek gariptir. Bu tarz Atatürkçülükte ısrar, Atatürkçülüğe büyük fenalık etti. Atatürk'ün müzik, dil, tarih, sosyoloji hatta siyasete dair bazı konularda sıradanlığa düştüğü, hatta yanıldığı vâki, vâki olmaktan da öte tabiidir; bunlar bilinmeden sosyal ilim çerçevesinde Atatürk'le ilgili bir meseleyi konuşamazsınız zaten. O, her sözünde bir vecize sarf eden bir filozof, bir sosyal ilimci, bir çağ yenileyici değildi; o yüzden opera ile Balkan mağlubiyeti arasında bağlantı kurarken isabet etmek zorunda da değildi ama aynı işi bir asır sonra yapmaya çalışan birisi eleştiriden kaçınamaz.

Ben Yalman Paşa kadar müzikoloji bilmem ama tarihe biraz merakım vardır; o yüzden o tarihte Sofya'da bir opera binasının bulunmasından ziyade ordusu mağlub olmuş iki genç zabitin -diğeri Fethi Bey (Okyar)-, o tarihte Sofya'da ataşemiliter olarak ne işinin olduğunu merak ederim mesela. Bu bir taltif tayini midir, bir cezalandırma mıdır, yoksa Osmanlı Harbiye Nâzırı bu iki genç zabiti, üstelik hezimetin dumanı tüterken operanın askerlik sanatıyla alakası hakkında tedkikte bulunması için mi göndermiştir?

Resmi tarih, "'üçüncü şık" diyor; "he" deyip geçiyoruz biz de.