Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Yer, Gaziantep Çocuk Hastanesi Acil Polikliniği; aşağıdaki konuşmalar, âcil nöbeti tutan doktorla, 'âcil' hasta yakınları arasında geçiyor.

-Hastanın nesi var?

-Çocuk "R"leri söyleyemiyor!

-Ben K'ları söyleyemeyenlere bakıyorum; R'lere bakan doktor saat 9'da gelecek!


İkinci vak'a şöyle:

-Ne şikâyeti var çocuğun?

-Beden dersinde dombalak (takla) aşamıyor; rapor almaya geldim!


Sonraki vak'aya geçiyoruz:

-Çocuğun nesi var?

-Altı parmağı!

-İyi hoş da, bu bebek en az üç aylık; daha önce başka doktorlara, ortopedicilere göstermediniz mi? Gecenin bu saatinde bu ne iş?

-Bir de sen gör hocam!

-Hadi hadi iyi geceler, hatta sabahlar!


Sonraki vak'a:

-Nesi var hanım kızın?

-Kaşınıyor...

-Ne zamandan beri?

-Üç aydır!

-Bu çocuk uyuz olmuş, niçin daha önce gelmediniz?

-Bu gece kaşıntısı fazla oldu da!


Son vak'a:

-Çocuğun şikâyeti nedir?

-Onun şikâyeti yoktur, benim şikâyetim vardır.

-Senin şikâyetin nedir?

-Çocuğu kucağıma aldığım zaman döşümün kıllarını yoluyor; döşümde hiç kıl kalmamıştır!

-Çocuğu bir süre kucağına almazsan, kıllar tekrar yerine gelir!

-Sahi yahu, bak bu aklıma hiç gelmemiştir!

...

Diyeceksiniz ki şimdi, "nereden biliyorsun, orada mıydın?" Elbette değildim fakat şahidim birinci elden, gayet güvenilir biri: Dr. Osman Çelikoğlu. Doktor Çelikoğlu, "Yarı Şaka, Yarı Ciddi" isimli kitabın yazarı (Ahid Yayınları /Şahinbey-Gaziantep; 0342 231 52 23). Gaziantep'te geçtiğimiz yılın ekim ayında yayınlanan bu kitap, yazarının ifadesine göre ilk baskısını ama üçüncü yazılışını idrak etmekte! Kitabını, mizah türünde açılan bir yarışmaya gönderen Dr. Çelikoğlu'na yarışma jürisi, "Hâtıra türünde çok güzel fakat mizah dalında yeterli değil" diyerek ilk ona bile almamış. Bu bilgiyi bile kitabının önsözüne koymaktan çekinmeyecek derece özgüven sahibi olduğu anlaşılan doktorumuzun kitabını bir çırpıda okuyup bitirdikten sonra, kendisine "hariçten jüri üyesi" sıfatıyla geçmiş olsun diyor ve -kusura bakmasınlar- o jürinin biraz haltettiğini düşünüyorum!

Kitapta sağlık meselemizle ilgili gayet ironik ama maalesef doğruluğundan şüphe duyamayacağımız örnek-olaylar yer alıyor. Bunlardan birini daha anlatırsam, okuyucularımız herhalde "kitabın tamamını okuduk, almaya, arayıp bulmaya gerek yoktur" diye düşünmeyeceklerdir; koca kitap bu, 120 sayfa. Daha neler var neler...

Ayaz diye bir köyden bahsediyor Dr. Çelikoğlu. İlçe merkezine 6 km. mesafede bir tepenin üzerine kurulan köyün nüfusu göçe göçe ikiyüze kadar inmiş, gençler büyük şehre savuşup gitmişler. Nüfusun kahir ekseriyeti yaşlı.

Her çarşamba öğleden sonra belediyenin ambulansına doluşan sağlık ekibi, tarama seferi esnasında bu köye de uğruyor, hastaları muayene ediyor. Lakin birkaç seferden sonra vaziyette bir gariplik olduğunu seziyor sağlıkçı arkadaşlar...

Muayeneye her defasında aynı adamlar gelmekte ve her gelen aynı dertten şikayetlenerek "k...m ağrıyor" diye ifade vermektedir.

Doktor, nokta nokta ile geçiştirdiğimiz ve oturduğumuz esnada leğen kemiklerimizin zedelenmemesini sağlayan bu uzvun, gerçek anlamının ötesinde, resmen ve alenen "bacak" mânâsına geldiğini çok sonraları öğrenecektir.

Ne var ki doktor-yazarımız, daha sonraları nedense hep aynı "yeri" ağrıyan hastaları hakkında başka bir şey daha öğreniyor: Yazılan reçetelerin hiçbiri eczaneye gitmemekte, sağlık ekibi köyden ayrıldıktan sonra o'ssaat bir güzel çöplüğe atılmaktadır!

Köyün yaşlıları, sağlık ekibinin haftalık tarama ziyaretlerini bir nevi sosyal faaliyet olarak kabul etmişlerdir; muayene faslı işin merasimidir. Maksat ziyaret, muhabbet, sohbet...

Doktor bunu öğrenince biraz bozulmuş olmalı ki, ambulansın şoförünü kenara çekip sıkı sıkıya tembih veriyor:

-Bak kaptan, yokuş yukarı doğru Ayaz köyüne tırmanırken motoru rölantiye alacaksın, siren çalmayacaksın ve köyün içine girince de tekerleklerin ucuna basa basa ilerleyeceksin; böylece hiç ses çıkmayacak!

Ambulans şoförü, "tamam ama doktor bey" diyor,

-Motor rölantide iken sadece yokuş aşağı gidilebilir; yokuş yukarı çıkılamaz ki?..

-İyi ya, diyor doktor, "Motor rölantide iken yokuş aşağı ben de araba sürerim; rölantide rampa çıkamazsan senin usta şoför olduğun nereden belli olacak?"

-Anladım, diyor şoför.

O günden sonra işi rölantiye alıp köye yapılan mutad tarama ziyaretlerine son veriliyor. "Yokluğumuz fark edilmedi bile" diye yazmış Dr. Çelikoğlu.

...

Tıbbiye'den ara sıra hekim çıktığının en bariz misâllerinden birini teşkil eden Osman Çelikoğlu'nu bu latif eseri kaleme aldığı için tebrik ederim. Kendisine nâçizâne tavsiyem, bu defa hâtıralarını yazmaya başlamasıdır. Söz konusu jüri, belki bu defa yazdıkları "mizah"a meyyâl bulabilecektir!