Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Az kalsın direksiyon başında kaza yapacaktım; şöyle üç dört metre uzunluğunda bir bez bant asılmış ana caddenin üstüne, sıkı durunuz: "Yaya geçidini seçelim / Gülelim eğlenelim". Hayır mübalağa yok, aynen böyle!

Efendim mâlum Trafik Haftası'ndayız ya, bizim şehrin mecburiyet caddesi baştan sona trafikle ilgili veciz pankartlarla donatılmış; en çok tekrarlanan slogan ise şu: "Aşırı yükleme yapmayalım". İyi de, bu lâfları okuması gereken adamların ana caddede işi ne diye sorabilirsiniz? Trafik teorisine göre ağır vasıtaların şehir içine girmesi zaten yasak. Minibüs, kamyonet vesaire kastediliyorsa aşırı yükleme zaten trafik suçu. "Suç işlemeyelim arkadaşlar" mantığıyla savrulmuş bir lâf. Mânâsız ve sadece 'bu hafta Trafik Haftası'dır' mesajını verebilmek için trafik bürokratlarının can sıkıntısını aksettiren şeyler...

Sahi, araç trafiğinde sürücünün dikkatini dağıtır şekilde yol üstüne pankart asmak ayrıca bir trafik suçu değil mi? Meselâ kamyon damperlerine veya çamurluklarına, o caanım şoför edebiyatı mâmulü özlü ve güzel sözler yazdırmak yasaklanmıştı. Aynı şeyi bizzat trafikçiler yapınca trafik suçu olmaktan nasıl çıkar anlayamadım. Bir çamurluk vecizesini asla unutamam: "Delleşme, ağan yorgun!" diyordu. Bence, "Yaya geçidini seçelim / Gülelim eğlenelim"den daha derin daha fonksiyonel bir edebî incelikti bu.

Haftanın ilk günü sabah kahvaltısında evin zili deli gibi çalıyor; kapıcı diyor ki, "otomobilinizi başka yere çekmeniz lâzımmış". Zahir bir yeni komşu taşındı da kamyonu kaldırıma yanaştırmak istiyor düşüncesiyle apar topar aşağı iniyorum. Caddede kocaman bir çekici kamyon. Şoför mahallinde oturan polise soruyorum, "hayırdır, ne oluyor?" Neyse ki memur nazik, "Az ilerde çocuklar için trafik eğitim parkı var biliyorsunuz. Vali beyle emniyet müdürümüz bu parkı ziyarete gelecekler de yoldaki araçları temizliyoruz". "İyi de memur bey, benim aracım park yasağı olan bir şeritte bulunmuyor ki çekeyim" itirazı mantıken yersiz. Söylene söylene, Trafik Haftası ve şehrin trafik yönetiminden sorumlu zevat hakkında hiç de güzel olmayan mütalaalar yürüte yürüte bu nazik ricayı yerine getiriyorum. Valiyle emniyet müdürü tertemiz yollardan geçerek trafik eğitim parkını ziyaret edip ne kadar mutlu olmuşlardır kim bilir!

Birkaç sene önce mahalli nitelikli Hürdoğan gazetesine müstear isimle umumi bir otoparkta (hadise bir ramazan gecesi cereyan ediyor) çıkışını kapattığı için bir başka özel aracı trafiğe ait çekiciye talimat vererek çektiren ve üstelik araç sahibine ekstradan ceza ödeten bir savcının davranışını eleştiren bir yazı yazmıştım. Gazetenin yazı işleri müdürü günlerce ifade vermeye davet edilerek taciz edildi. Hadise doğru idi ve şahitleri vardı; savcının davranışı yanlıştı ve en azından özür dilemesi gerekiyordu ama nedense sadece şikayet yazısını yazan kişinin haddini bildirmek iktiza ediyordu. O gün bugündür mahalli basına mahalli nitelikli yazı yazmıyorum; halbuki sevdiğim bir meşgaledir. Ben mahalli gazetede büyüdüm ve yazı yazmasını öğrendim; ara sıra da olsa gücüm nisbetince onları desteklemekten zevk duyarım ama bu hadiseden sonra iyice sıdkım sıyrıldı. Esasen akıllanmayan bendim; o tarihten bir sene kadar önce yine trafik saçmalıkları hakkında bir şeyler yazmış ve aradan bir hafta geçmeden adresime yollanmış bir ceza makbuzuyla ödüllendirilmiştim halbuki.

Bakalım bu yazı üzerine bir ödül daha gelecek mi adresime?

Sadede gelelim mi? Benim bir iddiam var: Bu ülkede trafik polisi isterse, bir hafta içinde trafik suçları % 90 nisbetinde azalır ve öylece devam eder zira bütün trafik denetimlerinin göstermelik olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Israrlı, intizamlı ve son derece âdil bir denetim mekanizmasının işletilmesinden bahsediyorum. Kimse bana eleman yetersizliğinden, denetim araçlarına tahsis edilen yakıtın azlığından bahsetmesin; trafik canavarı denilen şeyi eğitimsizlikten ziyade denetimsizlik yaratıyor. Daha sonra milletle dalga geçer gibi "âmirim geçecek" yaklaşımıyla yolları araçlardan temizletiyor, sağa sola gülünç, Türkçesi bozuk, başarısız memur şairlerin döktürdüğü saçmasapan vecizeler asarak Trafik Haftası kutlamaları yapıyoruz. Ne anlamı var ki bunların? Trafik komisyonunun onay verdiği kapalı otoparkların giriş"çıkış akımı doğru hesaplanamadığı için âtıl kaldığı, trafik otolarının yaya geçitlerine, kavşaklara park yapmayı alışkanlık haline getirdiği, belediyelerin apartmanlarda otopark şartını, ufak"tefek müteahhit rüşvetleri karşılığında görmezden gelerek kaosa katkıda bulundukları bir ülkede yaşıyoruz.

Aman çocuklar, sakın trafik pankartlarına aldanarak hayatınızı tehlikeye atmayınız; "Yaya geçidini seçelim / Gülelim eğlenelim" pankartı sizler için yazılmadı, siz siz olunuz yaya geçitlerinde, iki"üç defa değil on onbeş defa sağınızı solunuzu kolaçan etmeden harekete geçmeyiniz ve unutmayınız ki bu ülkede anayasa hükümleri, trafik yasaklarından daha çok müeyyide gücüne sahip değildir.

Aklınızda bulunsun; büyüyünce daha iyi anlayacaksınız nasıl olsa!