Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Eski zamanlar iyiydi. Hayatın mâkul bir ritmi vardı.

Amerika'da doktora yaptıktan sonra memlekete dönen bir arkadaş, "Orada network diye bir şey icad edilmiş; herifler telefon (dial-up) aracılığı ile bilgisayarları birbirine bağlıyor." dediğinde "Yok daha neler, atıyorsun be!" dedikten sonra çocuğun arkasından dedikodu yapmaya koyulmuş, "Yav, bu Amerika'dan gelenler biraz kafayı bozuyorlar mıdır nedir, adamın iddia ettiği şeye bak; hiç telefon kablosuyla bilgisayarlar birbirine bağlanır mı; akıl var yakın var." diye dalgamızı geçmiştik.

Birkaç yıl sonra o çocuğun dalga geçmediği anlaşıldı; vay canınaydı!

Uzatmayalım, bir sene kadar evvel internet bağlantısını bir şehirden ötekine naklettirdik ve problem başladı. Problem, internet bağlantısının hiç kestirilmeyen zamanlarda gidivermesi ve ancak keyfinin istediği zaman yeniden teşrif etmesiydi.

Evvela, "Olur yahu; burası Türkiye; su kesilir, elektrik kesilir, gaz kesilir, elbette internet de kesilir." diye işi olağan tarafından kabul edecek olduk fakat kesintilerin bizim geleneksel sabır gösterilerimizle tedavi olacak tarafı yoktu.

Meğer bir şikâyet hattı varmış: 444 0 375. Telefonu arıyorsunuz, sizi prezantabl (Türkçesi "civelek" kelimesiyle karşılanabilir diye düşünüyorum) bir hanım sesi karşılıyor ve başlıyor telefon menüsünde nelerin bulunduğunu anlatmaya: Müşteri hizmetleri için 1'i, borç bilgileri için 2'yi, kullanıcı problemleri için 3'ü, işyeri paketleri için 4'ü, (ben ve benim gibi acemi internet kullanıcılarına) teknik destek yardımı dilenmek için 5'i...

Gerisini dinlemiyorum zaten, 5'e basıyorum; bu defa başka bir menü daha çıkıyor. Dinle dinleyebildiğin kadar. En nihayet problemi anlatabileceğimiz bir operatör'e bağlanma sözü alıyoruz. Allah için bu serviste çalışan gençler efendi çocuklar, resmi, terbiyeli bir lisan ile meselenin ne olduğunu anlattırmaya çalışıyorlar. Diyorum ki, "İnternet abonesiyim, fakat bağlantım yok. Ne yapayım?"

  • Şunu kontrol ettiniz mi, bunu kontrol ettiniz mi; müşteri bilgilerinizin doğruluğunu teyid etmek için sizi biraz bekleteceğim..." dediği esnada her nedense modemin dört gözü birden ışıldamaya başlıyor,

  • Yahu özür dilerim, şimdi bağlantı geldi; problem halledildi. Teşekkür ederim, deyip kapatıyorum.

Ertesi gün yine gidiyor internet. Modemi kapatıp on saniye bekledikten sonra yeniden açıyoruz; bilgisayardaki bağlantı menülerini teftişten geçiriyoruz; çare yok. Sarılıyoruz TTNET şikâyet hattına,

  • Ben filanca; internet gitti yine...

  • Yaa, öyle mi, müşteri bilgilerinizi teyid etmek için bir süre bekletiyorum sizi...

  • İyi ya bekleriz biz de...

Derken bakıyorum, aa, yeniden gelivermiş internet. Modemin dört lambası birden ışıl ışıl yanıyor.

  • Yok canım tesadüftür diyoruz. Operatör kardeşimizden özür diliyor, "Yahu acemilik ne kötü şey birader." diye kusuru kendimizde arıyoruz.

Bir ara bizim gençlerden biri diyor ki, "Yahu bunlar acaba bizim bağlantımızı kesip, hizmet veremedikleri abonelere mi sevk ediyorlar bizim bağlantıyı?.."

  • Yok daha neler, koca şirket böyle şey yapar mı diye dalga geçiyorum ama içime bir kurt yeniği düşmüyor da değil.

Bahçe sulama sırasında olur böyle şeyler; gelen su miktarı sabittir, bütün bostanlara bölüştürürseniz harıktan akan su adeta damlamaya başlar, kimseyi memnun etmez. Bir kısmını devreden çıkarmak gerekir; sonra sırayla suyu bostan bostan gezdirirsiniz, aynen öyle... E, internet dediğiniz bostan suyu mudur birader?

  • Oğlum diyorum, "Bu internet dediğiniz bostan sulama suyu mu; bizim bağlantımızı kesip başka aboneleri beslemek olur mu? Saçma bir fikir!

Biz düzene epey alıştık; internet kesintisi artık, havanın bulutlanması gibi vaka-yi âdiyeden hale geldi.

Günün birinde bizim gençlerden biri, "Yahu" dedi, "Farkında mısınız; ne zaman 444 0 375'i şikâyet için arasak, kesik bağlantılı internet birden açılıveriyor; acaba bunlar numaranın santraline digital talimat verip, şikâyet için arandığında o hattın bağlantısını otomatikman aktif hale getiriyor olmasınlar?.."

  • Ha ha ha... diye çocukla yeniden dalgamızı geçiyoruz fakat bu fikrin doğru olup olmadığını bizzat denemem lazım.

Ertesi günü bir başka arıza çıkınca artık dayanamıyorum, operatör gençlerden birisine, "Ben hizmetlerinizden şikâyetçiyim; ya bana modemi ve bağlantıları kontrol edecek birini yollayın, ücreti neyse vereyim ama bu meseleyi kökten çözelim; aksi takdirde bakınız ben bu konuyu gazetemde yazacağım; bilginiz olsun, size kalleşlik etmiş olmayayım." diyorum

Diyor ki, "Elbette efendim fakat, siz merkezimize uzak bir adresten hizmet alıyorsunuz; biz sizin akış hızınızı 8 megabitten 4'e düşürelim; arıza bundan kaynaklanıyor olabilir."

"Peki" diyorum; 8'den 4'e iniyor bağlantı hızımız fakat problem aynen devam etmekte. Bahane saçma, İstanbul'un göbeğinde "merkeze uzak kalmış" isek dağ başındaki adam nasıl internet hizmeti alacak?

Geçenlerde yine gitti internet. Seyyar telefonu elime alıp modemin başına gittim. Modem'in dört lambası var. Ortadaki ikisi sönükse biliyoruz ki bağlantı yok. Telefonu çeviriyorum, ortadaki gözlerden ilki göz kırpmaya başlıyor. Menülere geçince ikinci de canlanıyor. Operatöre bağlanmaya fırsat kalmadan bağlantı şıkır şıkır işlemeye başlıyor.

-Yok canım tesadüf oldu, diyoruz, "Olmaz öyle şey!"

Ertesi gün yine bağlantı kesiliyor, oğlum kapıyor telefonu, "A, numarayı çevirince bağlantı kuruluverdi." diyor. İki kere daha deniyoruz. Fikir saçma ama sihirli telefonu çevirince bağlantı geliveriyor.

Al sana yeni bir şehir efsânesi! Koca TTNET böyle bir yola tevessül eder mi? Etmez; peki bu bizim çektiğimiz rezillik nedir? Her ay faturaya tam tekmil hizmet vermiş gibi meblağ aksettirmesini biliyorlar ama?

Efendim, bizzat lanse ettiğim bu yeni şehir efsanesinin doğru olup olmadığını bilecek durumda değilim; galip ihtimal böyle bir şey doğru değildir fakat doğruluğu tartışılmaz gerçek şudur: TTNET, bir müşterisi olarak beni memnun etmiyor. Başkalarını bilmem. Vaziyet resmen böyleyken böyle...

Olmayan internetin hızından sual olunmaz. Nokta!