Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

"Cıvata sıkıştırmak" daha çok totaliter ve buyurgan rejimleri hatırlatan bir fiil; daha ziyade tebası tarafından şaşırtılmaktan nefret eden despot idarelerin hoşuna giden bir faraziye. Suyun davranışını bentler, vanalar, kanaletler ve pompalarla denetlemeye alışkın teknokratların mentalitesine uyan bir tabir bu. Cıvata sıkıştırmak, kelimenin tam manasıyla "yönetmek" isteyenlerin, hükümranlık arzularını nihai noktaya kadar doyurmak davasında olanların müracaat edeceği bir argüman; ne var ki "zihin selameti" dediğimiz yüksek idrak seviyesine erişmek için zihni basıncın düşmesini engelleyecek bazı cıvataların en azından laçkalaşmaması gerekiyor. Eğer siz de Türkiye'nin halli en müşkül meselesinin "zihni" nitelik taşıdığına inanıyorsanız hiç değilse "basiret" irtifaından geriye düşmemek için, zihnin selametini ve namusunu muhafaza etmek için titiz davranmak gereğini kabul etmelisiniz.

Senede asgariden iki üç defa değişen kıymet hükümleri bir yana "gericilik"in gerçek tarifi, basiret ve zihni selamet seviyesini kasten veya istemeyerek düşürmektir. Şu anda daha iyi karşılık bulamadığım için "zihin cıvatalarını gevşetmemek" gibi şahsen kerih bulduğum bir teşbihe müracaat zorunda kaldım.

Osmanlı sülalesinin yaşayan üyelerinden biri, "bugün Osmanlı Hanedanı ihya edilse, sokaktaki adam kabul etmez" mealinde beyanat vermiş; işte bu, hiç kaybetmemek gereken bir basiret irtifaıdır; bu millet Osmanlı Hanedanı'nı tarihi bir hatıra olarak sempati ve hürmetle karşılar, ona hakaret edilmesini içine sindirmez; ama iyice bilinmelidir ki Türkiye'de cumhuriyet haricinde bir devlet yapılanmasına hiç kimse rıza göstermez. Milletin gösterdiği basireti, bu irtifada iyice tespit ettikten (cıvatayı sıkıştırdıktan) sonra aslında var olmayan bir "cumhuriyet düşmanları edebiyatı"nı köpürtmenin tek karşılığı zihinleri laçkalaştırmak arzusundan gayrısına yorumlanamaz; mevhum paranoyayı yaygınlaştırmanın alemi yoktur. Millet, şimdilik kağıt üstünde kalsa da "hakimiyet bila kayd ü şart milletindir" nüktesini anlamış ve sahiplenmiştir: Onun en büyük arzusu, tez zamanda bu nükteyi fiiliyata geçmiş görmektir.

"Demokratik rejim tehlikede!" edebiyatı, bir başka zihin laçkalaştırma taktikası olarak dikkat çekiyor. Bu mantığa göre demokratik rejimi ancak bir avuç okumuş, mektep-medrese görmüş, devlette bir yerlere gelmiş, zinde ve uyanık memleket evladı sahiplenmektedir; buna mukabil millet cahil olduğu için, demokrasinin temel esprilerini kavrayamayacak kadar geri ve ilk fırsatta demokratik nizamdan rücu etmeyi kafaya koymuş olduğu için "zinde" güçlerin daima uyanık bulunması ve icabında milleti silkeleyip hizaya getirmesi elzemdir. Şahsen iman ediyorum ki Türkiye'nin çözümü en güç meselesi, işbu kafa yapısını demokratik terbiyede sabit kılabilmektir. Halbuki bu millet, kendi hesabına "demokrasinin kıymetini bilir mi bilmez mi" diye uykusunu kaçıranlardan kat be kat daha demokrattır ve demokrasinin kendi menfaatine en uygun tarz olduğunu fark ettiği için ve kendisine zorbaca antidemokratik uygulamalar dayatıldığı için bugün ıstırap çekmektedir. Milletinin şuur ve ferasetinden şüphe edenlerin, onu idare yetkisini kullanmaya hakkı olamaz.

Ve -kelimeleri dikkatle tartarak ifade ediyorum- bu millet, vatandaşların inanç ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından garanti edilmesi, inancın ve vicdanın devlet de dahil hiçbir güç tarafından yönlendirilmemesi manasında idareci ve "muktedir" evlatlarından en az iki kere daha laiktir ve bir yönetim tekniği olarak laikliğin varlığından rahatsız değildir; tam aksine laisizmin bir tahakküm vasıtası haline getirilmesinden mustariptir.

Bu kadar basit gerçekleri bilmiyorlar mı diyeceksiniz; hayır bilmiyorlar: İnsan tanımadığı şeye düşman olur veya ürker. Milletten özellikle yalıtılmış resmi veya özel bürolarında millet adına karar verenler milleti bilmiyor ve tanımıyorlar; yetiştikleri, çalıştıkları ve adam yerine konuldukları bütün bürolar ve mekanlar milletten itina ile tecrit edilmiştir, nereden tanıyacaklar?

Bu millet hiç müdahale edilmediği, zorla eğitilmediği, dayatmaya maruz bırakılmadığı zamanlarda kendisini idare edenlerden en az iki kat daha "ilerde": Bu millet, idareci evlatlarından, okumuş çocuklarından daha cumhuriyetçi, daha demokrat ve daha laik. Ama bilmiyorlar veya bilmek istemiyorlar; bu hakikati resmen kabul ettiklerinde feci surette değişmek ve zihin cıvatalarını yeniden ayarlayıp yeni bir zihin konforu aramak zorunda kalacaklar; oysaki, hakikate saygısı olmayanların nefret ettiği şeylerin başında "değişmek" gelir. Zorba görüntülerinin ardında "biz yanılmış olamayız; millet yanılmıştır. Üç baldırı çıplak teorik olarak zihnen bizden daha ilerde olamaz" inatçılığı yatıyor.

Gerçek teoriyi aştı beyler, zihin cıvatalarınız laçkalaştığı için fark edemiyorsunuz; fark etmeden de olsa zulmediyorsunuz.

Zulmün binası olmaz!