Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Kemâlciğim gel gel, çok güzel gidiyoruz, baksana basın hep bizden bahsediyor. 35. maddeye ilgili teklifimiz süper ses getirdi...

-27 Nisan meselesini de iyi patlattık Önder abi, nasıl konuştum ama?

-Harikaydın Kemâlciğim, böyle devam edelim diyorum ben; adamları şaşırtıyoruz, nereden yumruk yiyeceklerini bilemez hale geldiler; bize yeni fikirler lâzım şimdi... Ne yapsak, ne yapsak...

-Yeni fikir derken biraz tutarlı olsak iyi olmaz mı Önder abi? 27 Nisan ertesinde bizimkilerin "Oh olsun" demeçlerini bulup yayınlıyorlar da...

-Sen de güzel cevap verdin ama, sahi, ne demiştin bakayım?

-Geçmişin yanlışlarını telafi ediyoruz filan gibi bir şey söyledim galiba; tam hatırlamıyorum. O kadar çok yerde o kadar önemli lâflar ediyorum ki Önder abi, bazen tam çıkaramıyorum.

-Olur böyle şeyler Kemâlciğim; bana bak meselâ, yıllardır ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor mu benim? Yoo... İdare edip gidiyoruz işte... Hem sen böyle şeyleri fazlaca takma kafana bakayım. Seçmen takımı çocuk gibidir; Aa kuşa bak dersin dikkati dağılıverir, başka bir şeye kilitlenir.

-Ama biraz da tutarlı olmanın zararı yok değil mi Önder abi; bu gidişle bütün söylediklerimizin tersini savunmaya başlayacağız gibime geliyor. Bu arada bir çay söylesen de boğazımız ıslansa, kurudum vallahi.

-Vallahi dedin de aklıma geldi Kemâlciğim; sen sık sık vallahi, billahi, inşallah, maşallah kelimeleri de kullan bundan sonra, hatta Allah'ın izniyle iktidar yolundayız filan gibi şeyler de iyi gider...

-Oldu olacak beş vakit namaza da başlayalım bari Önder abi... Ne yapıyoruz, CHP'nin seçmeni bizi affetmez vallahi...

-Bak ne güzel söyledin. Namaz meselesine gelince, yok, o kadar ileri gitmeyelim ama referandum takvimi elverseydi seni bir umreye göndermek müthiş bir propaganda olurdu. Düşünsene Esenboğa'da ihrama giriyorsun; iki rekât ihram namazı kılıyorsun; etrafta foto muhabirleri şakır şakır fotoğraf çekiyorlar... Ardından Kâbe'de tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y...

-Safayı tanıyorum da Merve hanımı pek çıkaramadım, oradaki partili arkadaşlarımızdan biri midir?

-Neyse, boşverelim şimdilik, takvim müsait değil Kemâlciğim, onun yerine bu cuma Hacıbayram'a gidelim partili bir topluluk halinde. Yalnız içeri girmeyelim, avluda namaz kılalım.

-Niçin abi, içeri girsek daha iyi olmaz mı?

-Gazeteciler iyi fotoğraf alamaz evlâdım; boşu boşuna namaz kılmış oluruz...

-Haa anladım. Abi bu arada bizim çay gürültüye gitti. Çaycı veresiyeyi kestiyse, ben vereyim parasını, hah hah nasıl espri yaptım ama di mi?

-Bu partide esprileri ben yapıyorum Kemâlciğim, bunu unutmayalım lütfen. Çay dediğin kaç paralık şey? Telefon edeyim getirsinler.

-Aman abi, telefonu kullanmasan, mâlum, açık kalır filan. Keh keh keh... Takılıyorum Önder abi, alınma sen...

-Kemâal, Kemâall... Sen benle dalga geçeceğine etro mudur retro mudur, evvelâ gömlek pantolon giymesini öğren, madara ettin bizi basına.

-Anladım abi, özür dilerim, sen ne dersen o olur Önder abi. Ben şimdi bugün ne söyleyeceğim, onu belirtseniz de biraz ezberime alsam hani diyorum...

-Hmm, bugün Kur'an kurslarından birkaçını ziyaret edelim; çocuklara şeker çikolata dağıtırız, puan olur...

-Bir de nefesi kuvvetli, şöyle medyatik bir hoca bulsak diyorum Önder abi, lâzım oluyor ara sıra...

-Tamam şekerim, sen şimdi bugünkü görevine başla. Ben düşüneyim biraz. Çıkarken kapıyı iyi çekiver, klima boşuna yanmasın, bir sürü para; bana da bir sade gazoz yollat çay ocağından sana zahmet...