Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Şom ağızlıların dediği çıkıyor; 2010 yazının sıcaklığı daha şimdiden ciğerimizi kavurmaya başladı. PKK’nın üstlendiği saldırı haberleri gittikçe artıyor.

Saldırıları PKK üstleniyor; hepimiz silah kullanıp cinayet işleyerek siyaset yapmaya kalkışan PKK’yı tel’in ediyoruz fakat kendi adıma bu örgütün gerçekten PKK olup olmadığı, daha doğrusu bu eli kanlı örgütün bildiğimiz eski PKK ile ne kadar devamlılık gösterip göstermediği konusunda derin şüphelerim var. Anladığım kadarıyla PKK, Öcalan’ın 1999’da Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesiyle büyük bir şaşkınlık ve dağılma dönemine girdikten sonra metamorfoza (değişime) uğradı. Vaktiyle PKK’yı var edenler, onun tasfiyeye uğramasını “marka değeri” bakımından uygun bulmadılar ve rolünü yeniden biçimlendirdiler. Bu şartlar çerçevesinde PKK’nın sadece kendi imkânları ile finanse edilen ve ayrılıkçı Kürt taleplerini silah zoruyla gerçekleştirmeye çalışan sıradan bir “kurtuluş” örgütü olup olmadığı şüpheli görünüyor. Can damarımıza yönelen tehdit, bilinen PKK’nın ötesinde ve dışında bir desteğe sahiptir. Türkiye’nin bugün en âcil meselesi olarak PKK terörüyle ne ölçüde ivme kaybı yaşadığı hesab edilirse ve krizden kimler kazançlı çıkıyorsa, PKK’nın gerçek yöneticilerini de orada aramamız lazım.

ŞAKA GİBİ...

Şimdi bir başka tasavvur geliştirelim. Frenk tâbiriyle şeytanın avukatlığını yapalım, en kötü ihtimâli, olmayacak olanı, muhâl ihtimâli düşünelim.

“Ertesi gün”ü düşünelim; ertesi günü, yani silahla siyaset yapmaya, Kürt-Türk ayırd etmeksizin adam öldürmeye alışmış PKK’lı yöneticilerin hayalindeki yönetimin kurulduğunu varsayalım.

Bugüne kadar hiçbir zaman iki taşı birbirinin üstüne koymayı aklından geçirmeyen, nerede iki taşı üst üste görseler yıkmaya, bozmaya, tahrip etmeye alışmış terör simsarlarının egemen olduğu bir toprak parçası hükümet kurduklarını farzedelim.

Hükümet olmak, devlet kurmak, egemenlik tesis etmek doğrusu tatlı hayaller...

İşin en kolayı bayrak yaptırmak, harita bastırmak, yeni bir para tedavüle sokmak, kamu kuruluşlarının kapısına tabelalar yazdırmak, PKK’nın egemenliğindeki devletin yeni vatandaşlarına birer pasaport vermek.

Sonra?..

Tarihin en berbat, en kıyıcı, en otoriter örgüt yapılanması ve hiyerarşisi içinde sadece yıkmaya, tahrip etmeye, korkutmaya, haraç almaya, uyuşturucu ticaretinden komisyon kesmeye, bozmaya, kargaşa çıkarmaya alışkın bir örgütün mensupları için roller değişecek, bu defa başka mecburiyetlerle yüzyüze gelecekler...

Taşı taşın üstüne koymak.

İnsanlara güven vermek, emniyetlerini ve genel mânâda asayişlerini sağlamak.

Ekonominin alt yapısını kurmak, sağlık hizmetleri için insan, kaynak, ekipman ayırmak; yaygın eğitimi örgütlemek, her sabah okula giden öğrencilere ders malzemesi, derslik sağlamak.

O okullara giden masum çocukları, yol kenarına döşenip uzaktan kumanda ile patlatılan kalleş pusularda parçalamak isteyen bir başka yabancı gücün kiralık katillerine karşı tedbirler almak...

Belediye yönetimleri kurmak; bu beldelerde yaşayan sâkinlere sağlıklı altyapı vermek; her dakika akan içilebilir su, ikide bir kesintiye uğramayan elektrik enerjisi, yürünebilir kaldırımlar, tertemiz sokak ve caddeler kazandırmak. “Düzen”den sorumlu olmak...

Bu arada çöp varillerine konulan patlayıcı maddelerle masum insanların katledilmesini engellemek için gözünü dört açmak...

Sadece şehirlerde değil, dağlarda da emniyet ve huzuru kurabilmek... Yol emniyeti sağlamak, temel hakları garanti altına almak; Kral Lear piyesinde söylendiği üzre “uykuyu öldürmemek!”

Yurttaşlarına geleceğe dair güzel ümitler telkin etmek, onların her birine şahsi birer vizyon göstermek. Adalet hizmetlerini düzenlemek, her an Allah’a hesap vermeye hazır derecede yüksek vicdanlı ve bükülmez tabiatlı bir hukukçular ordusu yetiştirmek.

“Ben bir ferdim ve benim de söyleyeceklerim var; size ne kadar aykırı görünse de benim söz söyleme ve yayma hakkıma saygı bekliyorum” diyen insanlara fikir ve vicdan hürriyeti sağlamak!..

PKK ve fikir hürriyeti, PKK ve vicdani kanaatlerin dokunulmazlığı; şaka gibi!

...

Bu liste uzar gider fakat meselenin özü değişmez. Masumların kanı üzerinden buyurganlık taslamaya, siyaset yapmaya alışmış insanların medeni bir tasavvuru olamaz; bir çöp kutusuna gizlice bomba yerleştirmek, uzaktaki karakola roketatar savurmak, servis aracındaki masum insanları makineli tüfekle tarayarak, kandırdıkları buhrana kapılmış militanlarını canlı bomba haline getirerek mesaj vermeye alışmış insanların yönetimi de alışageldikleri tarzdan ayrı olamaz. Sadece eli silah tutan takımı değil, onların şiddet eylemlerinden kazandıkları yıldırma ve korku yaratma tesiri üzerinden siyaset yapmayı kolay bulan okur-yazar ve siyasetçi takımının da gidebileceği uzunca bir yol yok; kendi halkına hiç düşünmeksizin aynı acımasız şiddetin dişlerini göstermekten başka...

“Ertesi gün” kâbustur.

ZOR OLAN YAŞATMAKTIR, ÖLDÜRMEK DEĞİL...

Hayır, bu varsayım, Kürtlerin devlet kuramayacağı iddiasını taşımıyor; silahla siyaset yapmaya, cinayetle mesaj vermeye alışmış olanların bir mânâ kötü bir metamorfoza tâbi kalacağını öngörüyor. Silahla siyasete bilerek veya bilmeyerek destek verenleri de kapsayan bir varsayım bu.

Şiddetin dilini ezberleyenlerin, şiddet dışında bir rüya görmeye hakları yoktur. Tabii ve haklı Kürt talepleri, şu yaz günlerini kâbusa çeviren terör ortamında giderek şirinliğini, haklılığını ve kabul edilebilirliğini kaybediyor, sevimsizleşiyor. Şiddeti siyaset edinmiş PKK, daha iyi bir hayat seviyesi ve herkes gibi insanca bir yönetim rüyası gören Kürtleri suskunlaştırıp çaresiz hale getiriyor. Geleceğini Türkiye’nin içinde gören Kürtler, hepimiz kadar bu şiddet çıkmazından muzdariptir. Sesleri az çıkıyor ama PKK’nın tasarladığı bir kamu yönetiminde yaşamanın nasıl bir kâbus olabileceğini biliyor, görüyorlar. Çâre, Türkiye’nin daha demokratik, daha hukuka itaatkâr, daha çok refah üreten ve âdil bölüştüren bir ülke haline gelmesi için çabalamak; hepimizin yaptığı gibi.

Türkiye bu doğuşun sancıları içinde; Türkiye büyük bir mücadele veriyor, Türkiye büyük bir dönüşümün eşiğinde var gücüyle direniyor ve Türkiye, yurttaşlarına daha güzel bir gelecek vaad ediyor.

Bugünün PKK’lıları, yıllar sonra torunlarına “Deden bir kurtuluş savaşçısıydı” yavrum diyebilmek imkânını öldürüyorlar. Kolay olanı seçiyor ve düşünmeksizin katlediyorlar; zor olan yaşatmaktır. Kürtler adına silahlı siyaset yapanlar ve şiddeti destekleyenler, aslında kendi geleceklerine dair güzel hayâller kurmak ve ümit yeşertmek ihtimâline kurşun sıkıyorlar.