Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Fikir cehdi, fikir mücadelesi, herhangi bir fikrin iktidar olması, halk nezdinde revaç bulması ve itibar görmesi demek değildir; fikir cehdi içinde bulunmak, varılacak bir menzil değil, üzerinde ömür tüketilmesi gereken bir yoldur.

Türk Yurdu dergisi, 94. yılı münasebetiyle mayıs sayısını, "Türkiye'de fikir dergiciliği" meselesine tahsis etmiş. Kıdem itibariyle Türk Yurdu dergisi ile yarışabilecek bir başka mecmuamız yok.

Balkan Bozgunu akabinde kurulan Türk Yurdu Cemiyeti'nin organı olarak neşredilen dergi, daha sonra Türk Ocağı'nın "nâşir-i efkârı" sıfatıyla yayınına devam ettiyse de 1918 ve 1931 tarihlerinde uzun süreler için neşriyatına ara vermek zorunda kalmıştı. Daha sonra muhtelif kereler yeniden yayın hayatına giren Türk Yurdu, 1987'den beri Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından muntazaman yayınlanıyor ve Mayıs 2005 nüshası ile son dönemin 213. sayısına ulaşmış bulunuyor. Üyelerinin maddi ve manevi katkılarıyla ayakta duran Türk Yurdu'nun daha nice seneler fikir hayatımızda varlığını sürdürmesini ve ciddi bir fikir sıkleti teşkil etmesini samimiyetle temenni ediyorum.

Güzel bir vesile oldu; "Fikir dergisi" kavramı üzerinde duralım biraz. Bizde bu kavram genellikle belli bir fikrin müdafaasını ve propagandasını yapmak ihtiyacı üzerine bina edilmiştir. "O fikrin taraftarlarına günün hadiselerini nasıl yorumlamaları gerektiğini tâlim etmek ve karşı saldırıları savuşturmak gibi iki mühim maksadı kollar tarzda yayın yapmak, 'fikir dergisi' sıfatı taşımak için yeterli midir" meselesini irdelemek, şimdilik bizler için hayli fantezi eseri gibi görünüyor. Eğri oturup doğru konuşalım; bu tarz dergicilik bizde "safları sıklaştıralım" maksadıyla vücud bulmuştur; okuyucunun zihninde yeni fikir hacimleri inşâ etmek için değil. İstisna kabilinden yayınlanan aykırı tez ihtiva eden yazılar, derginin sâdık yayıncı ve okuyucu kadrosu arasında hemen artniyete ve gizli maksada hamledilmiş, çoğu kere ise derginin birlik ve tesânüdü bozabileceği endişesi ile neşrine müsaade bile edilmemiştir. Cemil Meriç'in dergi yayıncılığında müteârife haline gelmiş o meşhur cümlesini hatırlayalım: "Dergi hür tefekkürün kalesi"; belki de "tek yönlü tefekkürün" demiş olsaydı, hâl-i hâzırı daha iyi tasvir eden bir cümle olurdu!

Fikir cehdi, fikir mücadelesi, herhangi bir fikrin iktidar olması, halk nezdinde revaç bulması ve itibar görmesi demek değildir; fikir cehdi içinde bulunmak, varılacak bir menzil değil, üzerinde ömür tüketilmesi gereken bir yoldur. "Eureka" nidâsıyla onsekiz yaş sularında sâliki olunan bir fikrin mecrâında, zerrece tereddüd ve merak göstermeksizin bir ömür boyunca akıp durmayı nasıl te'vil edeceğiz: Fikrî metânet mi, zihnî kireçlenme mi? Fikir cehdi, hakikate vâsıl olmak uğruna her ihtimâle ve fikri spekülasyona açık bulunmayı icab ettirir! Bütün ön kabullerin, teorilerin, müteârifelerin yanlışlanabilme ihtimâlini hesaba katmadan fikir cehdi içinde bulunmak, daha ziyade "kesin inançlı" sayısını artırmaya mâtuf bir gayrettir.

Hayır, "safları sıklaştırmak" endişesiyle girişilen bu tür dergicilik faaliyetleri, belki de bizde temsil niteliği giderek anlamlı bir çoğunluk haline gelmeye başlayan genel bir yaklaşım şeklinde tezahür ediyor; fikrin kendisini değil, istikametini önemsiyoruz. Fikir, bizim savunduğumuz, bağlı bulunduğumuz ve herkesin kabul etmesi gereken bir şeydir ve doğruluğundan kısmen de olsa şüphe etmek, ancak münâfıklıkla izahı kabil bir gaflet halidir. Nitekim bizim dergicilik tarihimizde otokritiğe yönelen, temel doğrultularını ve fikri donanımını tartışmaya açan ve bu suretle okuyucusunda yeni fikrî menfezler ve hacimler inşâ etmeye itina gösteren sınırlı sayıda örnekle karşılaşıyoruz; bu varsayım dahi bizde fikir dergiciliğinin aslında "ideolojik" bir maksatla yürütüldüğünü ihsas etmesi bakımından tartışmaya lâyık bir meseledir.

Belki de mesele yanlış isimle ortaya konulduğu için havanda su dövüyoruz ihtimâlini gözardı etmemeli; Fikir Dergiciliği, itibarlı ama iddialı bir tamlama. İdeolojik dergicilik, dernek dergiciliği, siyaset dergisi gibi isimlerden yola çıkılsaydı, belki bu tenkid temrinine ihtiyaç kalmayacaktı. Bu tür dergicilik dahi adı dürüstçe konulduğunda saygıyla ve itibara lâyık olur elbette. Ne var ki "fikir dergiciliği" derken, ıstılahın hakiki mânâsında entellektüel bir forum kasdedilmediğini artık anlıyoruz; kasdedilen "fikir" kavramının bütün dünya dillerinde taşıdığı müşterek itibardan hissemend olmaktan başka birşey değildir.

Bir noktada hakkı teslim etmek gerekiyor; ülkemizde artık "entellektüel forum" olmak esprisine riayete dikkat eden dergiler de yayınlanıyor ama ne gariptir ki bu tür dergiler, bir ideolojiye, cemaate, siyasi görüşe bağlı bulunan dergiler kadar okuyucuda ilgi uyandırmıyor. Netice itibariyle bir derginin sadece yayın heyetinin gayret ve fikrî istikametinden ibaret olmadığını kabullenmeliyiz; okuyucu katkısı da son derece önemlidir. Okuyucunun, kendi kanaatlerini pekiştirmek ve meşrulaştırmak için dergi okumak gibi bir genel eğilimi paylaşması, bizde fikir dergiciliğinin seyrini de mühim nisbette tayin ediyor.

AKLINIZDA BULUNSUN: ÇANAKKALE KiTABI VE FOTOĞRAF OKUMA SANATI

Kültür Bakanlığı, Çanakkale Savaşları'nın 90. Yılı hâtırasına son derece güzel bir fotoğraf albümü de ihtiva eden bir kitap hazırlayarak yayınladı. Bu tür kitapların bol fotoğraflı olması ve fotoğrafların cephe hayatının her tarafından ve ânından şahitlikler nakletmesi bence çok faydalı oluyor. Metinlerin değerini inkâr etmek ne mümkün; ama fotoğrafın kendine mahsus bir sihri var; kare üzerine zihnen yeterince yoğunlaştığınızda, bir anlığına olsun fotoğraf kağıdından fotoğrafta resmedilen hadisenin ve ortamın derinliğine nüfuz edip anlamak mümkün olabiliyor.

Bu güzel ve faydalı eser, mutlaka okul kütüphanelerine, resmi kuruluş kitaplıklarına dağıtılacak, isteyen de Bakanlığın kitap satış yerlerinden temin edebilecek; bu vesile ile, "belki bir erbâbı çıkar da" düşüncesiyle bir teklifte bulunmak istiyorum: Birileri bu işi kendine mesele edinip "fotoğraf okuma sanatı" başlıklı bir eser hazırlamalı; ayrıntıları farketmeyi ve onları resmin tamamı içindeki yeri itibariyle yorumlamayı öğretmeli, fotoğrafı anlamlandıracak arka plan bilgisinin kıymetini anlatmalı.

Tabii bol örnek ve uygulamalı izahatla beraber.

Çanakkale kitabının hazırlanmasında emeği geçen herkesi temsilen, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Bayram Bilge Tokel'i tebrik ediyor ve daha nice güzel eserlerin neşrine vesile olmasını bekliyoruz.

ÖZÜR DİLERİM : Üç hafta önce bu sütunlarda "Türkler Soykırım Yapamaz Çünkü..." başlığı altında, bir dost okuyucu kaleminden çıkmış olduğu zannıyla bir metne yer vermiştim. Yine bir başka dost okuyucunun ikazı üzerine bu metnin aslında yazar Kürşat Başar'a ait olduğunu öğrendim. Gerek sizlerden, gerek Kürşat Başar'dan bu iyi niyetli kaza için çok özür dilemeyi borç sayıyorum. / ATA