Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

-Sayın seyirciler şu anda yine şirin tatil beldemiz Bodrum'da, Bodrum'umuzun problemlerini kamuoyuna aksettirmek maksadıyla görev başında bulunuyoruz. İki aydan beri tatil günlerinin dışında her gün bu saatte sürdürdüğümüz canlı yayınımızda bugün Bodrum'un çöp meselesine el atacağız. Gördüğünüz gibi Bodrum'un çöpleri belki elli seneden beri bu çukurda biriktiriliyor ve bu yığın gün geçtikçe büyüyor. Şu anda yanımızda canlı yayın konuklarımız bulunuyor. Onları tanıtayım sizlere. İlk olarak gazeteci ağabeyimiz Mehmet Bey. Mehmet abi siz artık Bodrumlu sayılırsınız, sözü ilk olarak size vereyim; evet Mehmet abi, ne olacak bu Bodrum'un çöpleri?

-Sağ olun çocuklar, vallahi ben otuz seneden beri gelir giderim; otuz senedir Bodrum'un dertlerini yazmaktan parmaklarım nasır bağladı. Çok önemli bir konu bu; o kadar önemli ki ne söylesem az gelir.

-Kısaca yuf diyebilir miyiz Mehmet abi?

-Diyebiliriz...

-O zaman diyelim...

-Yuf!

-Çok güzel; ikinci konuğumuz Yalıkavak muhtarı Osman Bey; Osman abi, bu Bodrum'a yazık değil mi?

-Yazıktır he vallahi. Şu an burada iki milyon insan var; onların çöpleri nereye gidiyor, buraya geliyor. Bu tarafa bakıyorsun cennet gibi, kamerayı çeviriyorsun çöplük!

-Ne yapmalı Osman abi?

-Vatandaşa çöp atma dersek olmaz; bunlar önemli adamlar. İşte mesela Mehmet Bey; Mehmet Bey'e çöpünü atma kardeşim; sakla İstanbul'a götür diyebilir miyiz?

-Diyemezsiniz kardeşim, olur mu öyle şey?

-Söz temsili Mehmet abi, sen üstüne alınma kurbanın olduğum...

-Eee, çare nedir çare?..

-Çare devlette; devlet buralara sahip çıkacak. Yer gösterecek, ne bileyim tesis kuracak felan. Bu iş böyle gitmez.

-Evet sayın seyirciler, şimdi de Türkbükü sivil toplum inisiyatifi içinde oluşturulan yeşil bandanalı eski tüfekler topluluğunun sözcüsü, değerli aktivist ve entelektüel Korunç Bey'e uzatıyoruz mikrofonu.

-Şimdi valla ne denir bilmem ki, Bodrum çok bozuldu bir kere. Nerede o nezih ortamlar? Biz yıllar önce devrimci arkadaşlarla gelir şuralarda çadır kurardık; o zaman keçiler otlardı burada. Yöre halkı ile çok anlamlı birlikteliklerimiz olurdu. Mis gibi süt, yoğurt getirirlerdi sabahları. Biz onlara III. Enternasyonal'dan filan bahseder bilinçlendirirdik. Yine bir gün böyle bir bilinç yüklemesi yapıyoruz, köylü dostlardan biri kalktı, gidip beş metre uzaktaki çalının dibine çömeliverdi...

-Aman!..

-Biz de öyle dedik; ama adamın biz aydınlara verdiği dersi hiç unutamam azizim.

-Ne dedi, ne dedi?

-Buraya yapmayacağım da nereye yapacağım dedi!

-Aşkolsun vallahi, bak tüylerim diken diken oldu.

-He vallah benim de öyle..

-Halk bu azizim halk; öyle pratik, öyle insancıl çözümler üretiyor ki, oysa biz aydınlar...

-Bak şimdi çalı dibine çömelme dedin de aklıma ne geldi Korunççuğum. Almanlar Yugoslavya'da bir yeri işgal ediyorlar. Karargah yapmak için bir eve giriyorlar. Alman general diyor ki, benim hâcetim geldi, helâyı gösterin. Oradakiler diyor ki, bizde helâ yok. Eee ne yaparsınız bu gibi durumlarda diyor general. Diyorlar ki, ağaçların dibine filan şey'ederiz. General kızıyor, "bu geri kalmış milletlerdeki organizasyon eksikliği nedir böyle" diye filan fırça atıyor ahaliye. Birisi çıkıp diyor ki, "Generalim, bizde o dediğin organizasyondan olsaydı, şimdi biz sizin ağaçların dibine ihtiyaç duyuyor olurduk."

-Müthiş be Mehmet abi, nerden bulursun bu fıkraları bilmem ki? Süpersin yaa...

-Ee, benim sözüm tamamlanmamıştı henüz galiba...

-Afedersiniz Korunç Bey, buyrun efendim?

-Şimdi suçu Kapitalizm'e yıkıp işin içinden sıyrılmak kolay; biz yıllarca Kapitalizm'e sövdük, ne oldu? Kapitalizm kahrolmadı. Sınıf bilinci dedik, hava-civa çıktı. Bakınız köylü Osman Ağa meseleyi hepimizden daha iyi kavrıyor. Bu durumda çare...

-Evet Korunç Bey çare?..

-Efendim böyle olmaz, bir kollokyum düzenleyelim, ne biliim panel filan, birtakım etkinlikler yapalım uluslararası düzeyde; iş çevrelerinin finans katılımını sağlayalım, vörkşaplar filan şaapalım!

-Vallahi bu hiç aklıma gelmemişti. Evet azizim, hep söylerim zaten; eğitim, eğitim, eğitim. Artı demokrasi....

-Bakınız sayın seyirciler, şu anda bir çöp kamyonu yaklaşıyor, yaklaştııı... Damperini kaldırıyor veee...

-Gümbürt döküyor; olmaz azizim olmaz. Neolitik dönemin insanları da bu kadarını akledebiliyorlardı. Burada önemli olan sen, ben, şu, o, öteki değil...

-Nedir abi önemli olan?..

-Bodrum azizim Bodrum; buradaki hayat tarzına sahip çıkmak biz aydınların, yazarların, bilinçli yurttaşların temel görevi, olmuyor böyle...

-Hakketen olmuyor, katılıyorum...

-Ben de katılıyorum aydınlarımıza...

-Evet sayın seyirciler. Bodrum'da iki aydan beri sürdürdüğümüz canlı yayınımıza yarın, 'Kafelerde fiyatlar niçin pahalı', sorusunu tartışarak devam edeceğiz. Stüdyodaki arkadaşlar da zannediyor ki, biz burada iki aydan beri ense yapıyoruz. Ne gezer?.. Değil mi dostlar?

-Aynen öyle, çok yoruluyorsunuz vallahi...

-Görev azizim görev. Kutlarım sizi.

-Peki, kapatalım artık. Bodrum'dan herkese iyi akşamlar diliyoruz.