Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

1919 yılının sonbaharı ve 1920 senesi, Anadolu'da eşkıyalığın isyanlara, adi suçların siyasi hesaplara karıştığı, gerçekten buhranlarla dolu bir zaman kesitiydi. Devlet otoritesi noksanının ne türden feci hadiselere yol açtığını anlamak bakımından ana kaynaklarda geçmesine rağmen pek bilinmeyen, üzerinde durulmayan "Hart vakası" üzerinde durmak yerinde olacaktır.

Bu hadise, genel görünüşü itibariyle Şeyh Sait Ayaklanması ve Menemen hadisesine benzeyen çizgiler taşımaktadır; ancak bu iki önemli hadise kadar bilinmez ve birkaç kaynak dışında zikredilmez.

O günlerde kaza statüsünde bulunan Bayburt'a bağlı Hart nâhiyesinde (şimdiki adıyla Aydıntepe) meydana gelen bir isyan vakası, Ankara'da henüz tutunmaya çalışan ve kendine meşrû bir zemin elde etmeye çalışan Heyet-i Temsiliye'nin başını ağrıtan bir hadise olmuştu. Atatürk, Nutuk'unda bu meseleyi "Bayburt'ta bir yalancı peygamber" başlığı ile anlatıyor.

NUTUK'A GÖRE HART VAKASI

Buna göre Hart Karyesinde [nâhiye olması lâzım] oturan Eşref isimli bir şeyh, etrafındakileri Şiilik telkinatında bulunmaktadır [diğer kaynaklarda Eşref'in Şiiliği üzerine bilgi yoktur; bu bilgi hatalı olabilir]. Bayburt müftüsü bu durumdan rahatsızlık duyarak ulemaya mensup kimselerden bir heyet teşkil edip Hart'a gönderir ve Eşref'i Bayburt'a davet eder. Eşref bu davete icabet etmez. Bunun üzerine "hükümet-i mahalliye", Eşref'in üzerine 50 kişilik bir askerî müfreze gönderir. Eşref ise karşı atağa geçerek müridlerini silahlandırır, müfrezenin elinden silahlarını ve cephanelerini alarak bazılarını esir, bazılarını ise şehid eder. "Bunun üzerine civardan bazı kıtaat (askerî birlikler) Bayburda sevkolunmakla beraber meselenin kan dökülmeksizin muslihane (barışçı tarzda) halli tercih edilmiş" diyor Atatürk. "Şeyh nezdine ulema ve ümeradan mürekkep birkaç heyet gönderilmiş... Hükümete mutavaatı (itaat etmesi) için nasayihte bulunulmuş". En son olarak Erzurum'dan olay yerine giden Erzurum Kadısı heyetinin ricası da kâr etmemiş. Şeyh bu nasihatçilere, "Hepiniz kâfirsiniz! Kimseyi tanımam, itaat etmem, harbedeceğim. Allah bana şeriat ilanına memursun dedi" tarzında sert hitapta bulunmakla kalmayıp taraftarı olan köylere, "Sahib-i Şeriat", "Mehdi-i Muntazar" imzasıyla haber göndererek isyana davet etmiş.

Neticede Kaymakam (Yarbay) Halit Bey 25 Kânunuevvel (Aralık) 1919'da birlikleriyle Hart'a hareket ederek topçu ve piyade kuvvetleriyle Hart'ı sararlar. Çatışma başlar ve sonunda Halit Bey'in Atatürk'e çektiği şifrede denildiği üzere, "Hart meselesi, yalancı peygamberin ve oğullarının ve tevabiinden bazılarının itlâfı (telef edilmesi) ve Hart'ın teslimiyle neticelenmiştir." (Nutuk: C.1., Devlet Kitapları, 14. Basılış, İstanbul, 1982, s. 344-346)

GENELKURMAY KAYNAKLARINA GÖRE...

Genelkurmay tarafından yayımlanan "İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar" isimli eserin 6. cildinde de Nutuk'takine ana hatlarıyla benzeyen bir anlatım vardır. Buna göre hadise tipik bir irticai harekettir ve Eşref'in "kendine özel bir tarikat" kurmasıyla başlar. Durumu öğrenen İçişleri Bakanlığı bir soruşturma açar; ama Eşref soruşturmaya karşı çıkınca 6 Aralık 1919'da Bayburt'taki 28. Alaydan 50 kişilik bir müfreze göz korkutmak için Hart'a gönderilir.

Hart'a gelen heyet, Şeyhin önceden ayrılması sebebiyle kendisi ile temas edememiştir ama köylüler, yorgun düşen askerleri ikramda bulunmak vaadiyle birer ikişer evlere dağıtmış ve bu esnada Eşref'in Hart'a geri dönmesiyle birlikte harekete geçerek onları esir almıştır. Bu olay, Alay Komutanı Binbaşı Nuri'nin şehit edilmesiyle yeni bir boyut kazanmış, bunun üzerine otuzar kişilik iki piyade bölüğünden yeni bir müfreze oluşturularak 9 Aralık 1919'da Hart'a sevk edilmiştir. Ne var ki Eşref bu müfrezeye de bir baskın düzenlemiş ve askerleri tutsak ettikten sonra, kendisinin Mehdi olduğunu ilan edip daha da azgınlaşmaya başlamıştır. Askerlerin tedbirsizliği ve tecrübesizliği neticesiyle oluşan bu durum karşısında hükümetin uzlaşma girişimlerinde bulunmuş olması da bir fayda sağlamamıştır ve bu defa dört tabur ve iki bölükten oluşan 700 kişilik bir kuvvet Hart'a gönderilmiştir. İhtiyaten biri Gümüşhane'de, diğeri Of'ta iki tabur da hazır beklemektedir.

24 Aralık'ta Hart'ı kuşatan bu kuvvetler özellikle topçuların isabetli atışları vasıtasıyla sonuca gidebilmeyi başarmıştır. Evine isabet eden top mermisiyle havaya uçan Şeyh Eşref'in akıbetini öğrenen müritleri daha fazla direnemeyip teslim olurlar.

"YALANCI PEYGAMBER" ŞEYH EŞREF KİMDİ?

Verdiği bilgiyi şahsen doğrulama imkanı bulamadığım için ismini zikretmeyeceğim bir mahalli web sitesine göre Şeyh Eşref, Bayburt'un Hart Bucağı'na bağlı Hart Köyü'nde oturan bir tarikat reisiydi. Of ve Sürmene gibi yörelerde haylice müridi bulunması, onun etrafına Şiilik telkin ettiği iddiasını zayıflatıyor. Muhtemelen gönderdiği haber ve mektuplarda (daha ziyade Şiiler'in kullandığı) "Mehdi-i muntazar", yani "Beklenen Mehdi" ibâresi, Atatürk'ün Nutuk'ta böyle bir iddiayı seslendirmesine sebep olmuştur. Peygamber olduğunu ve şeriat düzenini uygulama için gönderildiğini ileri sürerek 1908 yılından sonra yöresinin hakimi olmuş, Bayburt ve çevresinden 400 silahlı adam edinmişti. Eşref Trabzon'a bağlı Of ve Sürmene'den destek alıyordu. Bu bilgilerin sağlık derecesi zayıftır ve Anadolu'da bu tür kimselerin peygamberlik iddiasında bulunması hemen hiç rastlanmayan bir durumdur.

Bellidir ki Eşref, peygamberlik iddiasından ziyade o yıllarda Anadolu'da onlarcası kendince faaliyet gösteren cerbezeli mahallî din önderlerinden biridir. Hayatı hakkında daha geniş malumata ulaşamadım fakat Hart Vakası'nı Nutuk'a ve Genelkurmay kaynaklarına göre daha yakından yaşayan ve aktörleri hakkında daha etraflı bilgiler aktaran bir başka rivayet daha var. Bu rivayet, hatıraları henüz yayınlanmamış olan Gümüşhane Mebusu Zeki Kadirbeyoğlu'nun ifadelerine dayanıyor. Bu anlatım, olayların genel akışını doğrulamakla birlikte ayrıntılarda önemli farklılara işaret etmesi bakımından önemlidir.

(Devamı gelecek sayıda)